Kıbrıs Vakıflar Bankası Genel Müdürü Cengiz Erçağ, ülkenin ‘kredi’ noktasındaki durumunu ve düşen faiz oranlarını YENİDÜZEN’e yorumladı
Fayka Arseven KİŞİ
Kıbrıs Vakıflar Bankası Genel Müdürü Cengiz Erçağ, ülkedeki borçlanma oranın yüzde 85-90’larda olduğunu ifade ederek, “çok uzun vadelerle kredi taahhütlüyüz” dedi, “Borçsuz olan belki yüzde 10’luk bir kesim vardır. Ülkede yüzde 85-90’ların borçlu olması büyük bir oran. Ama maalesef küçük ada ekonomilerinde bu şekilde olmak durumundadır. Çünkü sistem buna itmektedir.” diye konuştu.
Geçtiğimiz hafta Türkiye’deki politika faizinde 2.5 puanlık bir düşüş yaşandığını belirten Erçağ, “Bununla birlikte üçüncü indirime gidilme durumu var. Doğal olarak KKTC’deki bankacılık sektörü de ona ayak uydurmak durumundadır” şeklinde konuştu.
Bunun piyasaya olumlu yansıyacağını kaydeden Erçağ, “Türkiye Merkez Bankası tarafından değişim gösteren politika faizlerinin düşüyor olması da bizim doğal olarak yeniden yapılanma sürecine girmemize neden oldu. Bu yapılanma süreci şudur; çok düşük faiz oranları ile farklı farklı paketler çıkararak, halka daha düşük faizlerle para satma imkanı doğdu” dedi.
Bu hafta Kıbrıs Vakıflar Bankası Genel Müdürü Cengiz Erçağ ile ülkenin ‘kredi’ noktasındaki durumunu ve düşen faiz oranlarını konuştuk.
“Türkiye’deki politika faizinde 2.5 puanlık bir düşüş açıklandı. Bununla birlikte üçüncü indirime gidilme durumu var. Doğal olarak da KKTC’deki bankacılık sektörü de ona ayak uydurmak durumundadır.”
- YENİDÜZEN: Faizlerde indirim yaşandı. Bunun bankalara ve ekonomiye yansıması ne oldu?
- Cengiz ERÇAĞ: Türkiye’deki politika faizlerindeki değişim, bizim Kıbrıs’taki uygulamayı da direk olarak etkilemektedir. Çünkü Türkiye’ye bağlı ekonomiyi yürüttüğümüz ve Türkiye’ye bağlı bir ekonomiye bağlı kaldığımız düşünüldüğünde oradaki faiz değişimi bizlere de bunu yapma zorunluluğu getirmektedir. Geçen hafta Türkiye’deki politika faizinde 2.5 puanlık bir düşüş açıklandı. Bununla birlikte üçüncü indirime gidilme durumu var. Doğal olarak KKTC’deki bankacılık sektörü de ona ayak uydurmak durumundadır. Hal böyle olunca bizdeki bütün bankalar aslında faiz indirimi noktasında icraatlarına başlamışlardır.
Çünkü faizler yükselirken, birçok bankaya geçmiş hükümetin ve Merkez Bankası’nın da faizleri yükseltmeme noktasında bir tavsiye kararı vardı. Sektörde görev yapan 21 bankanın yüzde 98’i de buna uydu. Yani aslında biz faiz yükseltmedik de şimdi düşürelim. O yüzden gözle görülür bir düşüş yok ama kendi bankam adına bunu söyleyebilirim hala daha mevduat faizlerinin yükseldiği dönemde bile yarısı kadar borç faizi vardı, yükseltmedik. Ülke ekonomisine bunun bir katkısı olması adına ve insanların ödeyebileceği noktasından hareketle bunu yaptık. Çünkü bankalara düşen görev aslında burada kar elde etmemek, belki kardan harcamak bunları ve sübvanseye etmek noktasındaydı, geçmiş hükümetimizin ve Merkez Bankası’nın bu yöndeki telkinleri. Makro seviyede yapılmış uygulamaydı. Elbette ki bu düşüşler mevduatta da yansıdığı için doğal olarak bankaların 18 aydır faiz oranlarını yükseltmemesi bunu şimdi daha eşitler bir pozisyona geldi. Yani zarar aslında daha minilimize olmaya başladı. Belki eşitleniyor, yani ne kar ne zarar vardır. Daha stabil noktaya geldi.
Ülke ekonomisi adına baktığımızda, finansman giderinin daha düşük olması insanların alım gücünü çok da büyük oran da etkilememiştir. Elbette ki farklı farklı yapılan zamlar oldu. Örneğin akaryakıtta, benzine, gıdaya zam furyası yaşandı, çünkü dövize dayalı bir ithalat olduğu için dövizin artmasıyla, faizlerin yükselmesiyle birlikte bir takım artışlar oldu. Alım gücü noktasında bunlar etkilemiş olabilir. Ama bankalar faizi yükseltmeyerek aslında finansman noktasında minimize ederek tuttu bunu.
Geldiğimiz noktada Türkiye Merkez Bankası tarafından değişim gösteren politika faizlerinin düşüyor olması da bizim doğal olarak yeniden yapılanma sürecine girmemize neden oldu.
Bu yapılanma süreci şudur; çok düşük faiz oranları ile farklı farklı paketler çıkararak, halka daha düşük faizlerle para satma imkanı doğdu. Bizim kamu bankası olduğumuz için insanlara da düşük faiz oranları ile ‘yüksek faiz oranları ile borçlanmalarınızı gelin biz size verelim, onları kapatın’ diyerek bir formül çıkardık. Bunun tanıtımına da başladık. Tamamen ülke ekonomisine katkı ve denge olmak adına bunu yaptık. Çünkü kamu bankası bu dengeyi oluşturmakla görevlidir. Biz bu misyonu üstlendik. Ticari bir banka gibi çalışmıyoruz. Halktan aldığını halka veriyoruz. Kar amacı gütmeyen, ülkede denge unsuru yaratmaya çalışan bir misyonumuz vardır.
- YENİDÜZEN: Üçüncü bir faiz indirimi beklediğinizi de söylediniz.
- Cengiz ERÇAĞ: Özellikle geçtiğimiz hafta Türkiye Merkez Bankası’nın açıkladığı 2.5 puanlık politika faizi ile birlikte ben daha da düşeceğini gözlemliyorum. Biz banka olarak da bu hafta yeni faiz oranlarımızı açıklıyoruz daha düşük ve elbette ki tüm piyasaya yansıyacağına ve daha düşük faiz oranları ile ve vatandaşın borçlanacağı imkanlar yaratılacağını düşünmekteyim. Bu da ekonomiye ciddi anlamda bir hareketlenme sağlayacak. Çünkü yüksek faiz hatlarıyla insanlar bir takım şeylerini geciktirdiler. Buradan doğal olarak makro seviyede ekonomi etkilenmektedir. Çünkü piyasada sıcak para akışı yok. Ama faizlerin düşmesiyle yeniden piyasalarda bir akış olacaktır. Yani insanlar restorana haftada bir giderken, ayda bire çevirmişti. Bu da tabi doğal olarak insanların ekonominin canlanması harcamaya yönelik bir yapıyı oluşturacağı için piyasayı olumlu olarak etkileyecektir.
“Finansal okuryazarlık noktasında biraz noksanlıklarımız vardır. Aslında biz geleceği düşünmüyoruz. Bugün ihtiyacımız varsa, bugün alıp, hemen alıp yapalım diye düşünüyoruz. Çok uzun vadelerle kredi taahhüdü altına giriyoruz.”
“Hep borçlanarak bir şeyler yapmak durumundayız”
- YENİDÜZEN: Krediler veriliyor, insanların kredilerini ödeme noktasındaki durumları nedir?
- Cengiz ERÇAĞ: Ekonomik krizin daha atlatılmadığı görülüyor. Çünkü ekonomik krizler ağır gelir, ağır gider aslında. Çünkü genel olarak piyasaların ve piyasa paydaşlarının ne şekilde etkilendiğini süreç göstermektedir. Örneğin; inşaat sektöründe bir kriz yaşandı, bundan birçok sektör etkilendi. Bankalar da etkilendi. Bir ekonomik kriz hangi noktada hangi sektöre vurursa vursun illa ki bankaların süreçten bir etkileşimi vardır. Çünkü bütün mesele finansı yönetmekle ilgilidir. Finansın yönetimini de üstlenen ve piyasaya sıcak para temini sağlayan bankalar krizlerden en çok etkilenen sektörlerin başında gelir. Haliyle ekonomik krizin geçtiğini söylemek mümkün değil. Ama etkilerinin azaldığını görebiliyoruz. Bu etkilerin azalması noktasında tabi ki bankalar daha temkinli yaklaşmak durumundadır. İnsanlara daha özveriyle bir şeyleri anlatmak durumundadır. Çünkü malum ülkemizde en büyük eksikliğimiz aslında finansal okuryazarlık noktasında biraz noksanlıklarımız vardır. Aslında biz geleceği düşünmüyoruz. Bugün ihtiyacımız varsa, bugün alıp, hemen alıp yapalım diye düşünüyoruz. Çok uzun vadelerle kredi taahhüdü altına giriyoruz. Elbette ki herkes en iyi şekilde yaşamak ister. En iyi şartlarda çocuklarını okutmak ister, güzel bir evi, arabası olsun ister. Tatiline, seyahatine çıkmak ister. Bütün bunlar için de borçlanma yoluna gider. Çünkü bağlı bir ekonomide yaşıyoruz. Hep borçlanarak bir şeyler yapmak durumundayız. O yüzden birçok insan borçlu konumdadır ülkede.
“Tüketici haklarının korunmasıyla ilgili yasa gündemdedir. Bu geçtikten sonra özellikle belli oranlarda kişilerin borçlanması değişken değil sabit faiz oranı ile olacak. Bu tüketiciyi koruyacak.”
- YENİDÜZEN: Ama bankalar yüksek faiz hatlarıyla günün koşullarına göre kredi sağlar ama dönüp faizler düştüğü zaman kredinize yansıtmaz. Bu doğru bir yaklaşım mı?
- Cengiz ERÇAĞ: Tüketici haklarıyla ilgili bu konuda bir yasa çalışması olduğunu biliyoruz. Doğrudur, bunlar yaşanıyor. Ancak tüketici haklarının korunmasıyla ilgili yasa gündemdedir. Bu geçtikten sonra özellikle belli oranlarda kişilerin borçlanması değişken değil sabit faiz oranı ile olacak. Bu tüketiciyi koruyacak. Bunlar tabi ki çok uzun yıllar önce yapılması gereken işlemlerdi ama biz hep serbest piyasa ekonomisinden bahsettik ve aslında burası bir adadır ve ada ekonomisine göre bence düzenlenmelidir. Ada ekonomisine göre yapılsaydı birçok şey çok daha farklı olacaktı. Çok daha refahta olacaktır. O yüzden bunu bir takım yasalar ve mevzuatlarla yapmak veya yaptırmak gerekir. Ben şikayetçi değilim bir bankanın genel müdürü olarak böyle bir yasanın çıkmasından. Çünkü böylesi bir uygulama benim temelde devlet bankası olmam ve insanları kucaklıyor olmam misyonuma ters değildir. Sabit faiz oranı ile ben çok rahat bu işi yapabilirim. Niye ben paketler çıkarıyorum? Yüksek faizli kredilerden bu toplumun kurtulması için. Bir örnek veya öncü olmak adına yapıyorum. Farklı farklı bankaların da hemen reklamlarını görmeye başladım. Bu da sektörde bu yönde öncü oluyor olmamız, güzel bir meyve toplanacağını gösteriyor.
- YENİDÜZEN: En çok ‘bireysel krediler’ mi veriliyor?
- Cengiz ERÇAĞ: Hacim olarak belki bakıldığında ticari krediler ön planda olabilir. Ama sayısal anlamda da baktığımızda da bireysel anlamdaki kredilerdir en çok olan. Bireysel borçlanmalar dediğim gibi örneğin harç kredisi çıkardım, neden? Özel okullara giden birçok öğrenci var. Bu özel okullarda okutulan çocukların tümünün ödenmesiyle ilgili bir indirim alındığını biliyoruz. Biz bu indirimin de altında bir faizle o indirimi kaybetmemeleri adına insanlara bir paket çıkartıyoruz. Gelin borçlanın bir defada ödeyin, bize 1 yılda ödeyin gibi fırsatlar sunuyoruz.
“Borçsuz olan belki yüzde 10’luk bir kesim vardır. Ülkede yüzde 85-90’ların borçlu olması büyük bir oran. Ama maalesef küçük ada ekonomilerinde bu şekilde olmak durumundadır. Çünkü sistem buna itmektedir.”
- YENİDÜZEN: Borçlu yaşayan bir toplumuz o zaman…
- Cengiz ERÇAĞ: Borçsuz olan belki yüzde 10’luk bir kesim vardır. Aslında dünya standardında çok yüksek bir orandır, ülkede yüzde 85-90’ların borçlu olması. Ama maalesef küçük ada ekonomilerinde bu şekilde olmak durumundadır. Çünkü sistem buna itmektedir.
- YENİDÜZEN: Türkiye bankaları açılıyor, bunların bankacılığa ve topluma etkisi nedir?
- Cengiz ERÇAĞ: Aralarında çok uluslu bankalar da vardır. Hepsi Türkiye bankası değildir. Türkiye’den gelen İş Bankası, Ziraat Bankası ve Halk Bankası’dır. Bunun dışındaki bankalar çok uluslu bankalardır. Aslında rekabet sağlıyor olmaları güzel bir şey. Bu kötü algılanmamalıdır. Geçmişte bu bankaların sadece mevduat topladığı, kredi vermediği yönünde bir şehir efsanesi vardı. Tabi sonra ilgili bankalar da buralardaki politikalarını değiştirmişler ve şube olmaktan çıkıp, bölge müdürlüklerine dönüşerek yayılmacı bir politika izlemişler kendilerince. Çünkü ortada bir Pazar ve pasta vardır. Bu beni rahatsız eden bir konu değildir. Niye? Çünkü onların imkanları bizim imkanlarımızdan çok daha fazladır. Biz mevduata dayalı bir satış politikası izliyoruz. Onların çok uluslu olmaları veya Türkiye gibi güçlü bir ekonominin içerisinden geliyor olmaları, farklı yönlerdeki düşük maliyetlerde para bulmaları, onların da daha düşük faizlerle kredi kullandırmalarını getirir. Bu aslında ülke insanı için avantajdır. Ama bizim kendi rekabet ortamımızda tatlı bir rekabet vardır. Bunu inkar edemeyiz. Büyüklerimiz ‘herkes kısmetiyle’ derdi. Aslında bu yapılıyor. Sektördeki bu tatlı rekabet, bankaların sunmuş olduğu hizmetlerde aslında topluma yönelik bir iyileştirme oldu.
- YENİDÜZEN: Döviz konusunda beklentileriniz nedir?
- Cengiz ERÇAĞ: Daha stabil gidiyor. Büyük bir etkileşim bugün için beklenmiyor. Ama yeni yılda, yıl sonuna doğru nasıl bir hareketlenme olacak, Amerikan Merkez Bankası’nın yapacağı hamleler, Avrupa Merkez Bankası’nın yapacağı hamleler direk dövizi etkilediği düşünülürse, yeni savaşların olmayacağı düşünülürse döviz daha stabil gidecektir. Ama yarın ne getirir hiç kimse bilemez.