Yüzde 16.8 gibi bir azınlığın keyfi yerinde

Cenk Mutluyakalı

“Eylül 2024” dönemiyle ilgili yeni bir araştırma yayınlandı.
CMIRS araştırmasının Meclis krizi öncesine denk geldiğini düşündüğümde, siyasi tablonun epeyce değişeceğini ön görüyorum.
Ankette genel seçim olsa CTP birinci parti olarak öne çıkıyor ama UBP’yle denk bir tablo görünüyor.

UBP’liler bile “utanıyoruz” diyor şimdi…
Ulusal Birlik Partisi yönetimi erken seçim sözünü dahi o nedenle duymak istemiyor zaten...

“Meclis krizi” öncesindeki ankete katılanların yüzde 83.2’si “ülkede işlerin yanlış yönde gittiğini” düşünüyor.
Yalnızca yüzde 16.8 gibi bir azınlığın keyfi yerinde…
Onlara göre güllük gülistanlık bir ortam var herhalde...
Tam da “çirkef yatağı”nın içerisinde…

“Maaşlar euro cinsinden tarihin en iyi noktasında” diyenler var ya…
Bunun ne kadar “sürdürülebilir” olduğunu konuşmuyorlar elbette…
Bir de gelecek belirsizliğinin giderek nasıl ağırlaştığını…

En temel sorun halen ekonomi!
Ankete de böyle yansımış…
İkinci sırada “Kıbrıs Sorunu” var ki bu da önemli…
Çünkü bir ara çok gerilere düşmüştü, Kıbrıs meselesi…
Demek ki toplum yeniden farkına varmış, en temel sorunumuz çözülmedikçe rahata ermeyeceğiz.

“Çözümsüzlük çözüm” olmuyor.
Bugünkü statükoyu çözüm gibi görmek ve bunun tanınmasını beklemek saflık…

Araştırmacı Mine Yücel’in bu noktadaki saptaması toplumun da ortak duygusunu yansıtıyor.

“Kıbrıs Sorunu gibi büyük bir belirsizlik yaşanmaya devam ederken, siyasi sisteme dıştan gelen müdahalelerle birlikte ortaya çıkan tıkanmışlık duygusu toplumun kendi geleceğine dair söz sahibi olma iradesini elinden alıyor. Toplum artan bir şekilde kendini aciz hissetme duygusunu yaşıyor.”


Sendikalar için tehlike çanları

Toplumun en az güven duyduğu kurum “sendikalar.
Son yıllarda hemen her araştırmada bu sonuç yineleniyor ama buna karşılık bir sorgulama, özeleştiri, çalışma, değişim göremiyoruz.

Elbette siyasete, hükümete, medyaya, Meclis’e de yeterince güvenmiyor toplum…
Ama en dipte sendikalar var ve bu son derece düşündürücü…
Sebeplerini yıllardır yazıyorum.
Çünkü “gelir eşitsizliği” büyürken, sendikalar, bunun kendi “zümreleri” lehine olmasından, ortak kaynakların yalnızca kamu görevlileri arasında paylaşılmasından özde bir rahatsızlık hissetmiyor.

Sendikaların yanına ekonomik örgütleri de ekleyebiliriz.
Onlara da güven yok.
Kamusal kaynakların bir ortağı da bu kesimler çünkü…

“Hükümet”ten dahi daha az güven duyuluyor sendikalara, o kadar vahim bir manzara var ortada…

“Bu dönemde cumhurbaşkanlığı, hükümet, siyasi partiler ve meclis puanları da düşüş göstermiş olmasına rağmen finansal kurumlar ve sendikaların güven puanlarında daha büyük düşüşler gözlemlenmiştir” diyor Mine Yücel…

“Kurumlardan Memnuniyet” sorusunda da sendikaların en son sırada olduğunu ayrıca görmek de önemli…

Unutmadan medya için de bir not düşelim.
Sendikalar ve finansal kurumlarla birlikte “en az memnun olunan” üçüncü kurum olsa da “güven” sıralamasında iyi bir yerde…
Geçenlerde “medyamıza dair güven dipte” demiştim de…
Güven anlamında polis, yargı ve ombudsmanın ardından geliyor…


Çözüm umudu önemli

Eylül 2024 döneminde 500 kişi ile yüz yüze yapılan CMIRS Araştırması’nın beni en umutlandıran bölümü, Kıbrıs sorunu oldu.

İnsanların belki çözüm umudu yok ancak isteği var.
Umudunun olmaması da doğal…

Tatar-AKP-MHP odaklı siyaset “çözümsüzlük çözüm” formülüyle müzakere masasına dahi oturamıyor.

Yine de New York’taki son akşam yemeği, yeni bir sürecin başlayacağını gösteriyor.
Bir müzakere pozisyonu olan “KKTC”nin adeta bir “ayrılık” restine dönüşmesi dünyada kabul görmüyor zaten…

Üstelik de…
Hem Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki ortaklık haklarından söz etmek…
Hem de “ayrı devlet” konuşmak saçma…
Bir “plan” ya da “içerik” olmadan bunu söylemek…
“KKTC”nin aslında yüzde 70’in üzerinde Kıbrıslı Rumların toprağı üzerinde kurulduğunu görmezden gelmek…
Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın garantörü olduğunu unutturmaya çalışmak…
Hepsi bir araya gelince “umutsuzluk” doğal…

Yine de şu sonuç önemli…
Yüzde 60’lık bir çoğunluk anlaşma istiyor.

En önemlisi de olası bir referandumda yüzde 54.45 gibi bir çoğunluk “evet” oyu kullanacağını belirtiyor.
Hem de henüz ortada üzerinde konuşulan bir çözüm planı yokken…


Yeni bir lider! Ya da “lidersiz” dönemin sonu

CMIRS Araştırması’nın “Cumhurbaşkanlığı Seçimi”ne yönelik sonuçları, Tufan Erhürman’ın yeni bir lider olarak toplumda kabul gördüğünü gösteriyor.
Bir anlamda “lidersiz” dönemin de sonu geliyor.


Tufan Erhürman'ın yüzde 35.87 desteği görülüyor araştırmada...
Yüzde 34.87'i de Ersin Tatar'ın...

Diğer isimlerin oy oranlarını iki adaya dağıtıyorum.
Mehmet Harmancı'nın % 8.82'i oyunu Tufan hocaya örneğin...
Özdil Nami'nin, Emine Dizdarlı'nın oylarını da...

Erhan Arıklı ve Serdar Denktaş'a çıkan oyları Ersin Tatar'ın hanesine yazıyorum.
Gülşah Sanver'in, Kudret Özersay'ın, Sibel Siber'in oylarını her iki isme eşit dağıtıyorum.

Elbette "bilimsel" bir sonuç değil bu...
Siyasi yaklaşımlara göre kendimce bir denklem…

Böylesi bir tabloda Tufan Erhürman'ın yüzde 10 gibi bir farkla Ersin Tatar’ın önünde olduğunu görüyorum ki farklı araştırmalar da bu yönde...

"Genel Seçim" olsa CTP'nin birinci parti olduğunu yansıtıyor araştırma…
Meclis rezaleti sonrasında CTP’nin UBP’ye göre çok daha önde olacağını ön görüyorum.

TDP, DP, YDP tümü "barajı aşabilecek" bir potansiyele sahip ancak belirleyici olması kolay değil.

Ya "tek başına CTP" hükümeti ile bir değişim mümkün…
Hiç denenmedi…
“Statüko”ya karşı çok kolay olmasa da işi…
Hele de çözümsüzlük ortamında…
Ya da "CTP-TDP" gibi bir koalisyon umut olabilir.

Güçlü hükümet senaryoları üzerinden "CTP-UBP koalisyonu” hayallerini felaket görenlerdenim doğrusu...