Dünyayı etkisi altına alan covid-19 virüsü Mart 2020’de bizim kapımızı da çaldı. İlk tedbir olarak hemen kapandık. O günlerde pandemi ile mücadele yöntemi kapanmaktı. Biz de bunu yaptık. Birkaç ay evlerimizden bile çıkmadık. O dönemde kimse de bundan şikayet etmedi.
Ancak günlerce sıfır vaka diyerek övünen yetkililerin hiçbir önlem almadan sadece “günlük test ve vaka sayılarını” açıklaması giderek insanların tepkisini çekti.
Sonra açılmaya başladık. Önce ülke içinde, ardından da dışarıya açıldık. Ağustos ayında kurban bayramı ile tam açıldık. Ama kısa zamanda vakalar da artmaya başladı.
Böylece yeniden kapandık. Kış ayları ile birlikte hem vaka sayıları arttı, hem de bu virüs nedeniyle ölümlerde artışlar görüldü. Ocak ayı sonu yeniden tam kapandık.
Mayıs 2021’de yeniden açılmaya başladık. Haziran ayının ilk günlerinde de karantinasız girişler başladı.
Şimdi yeniden vakalarla karşılaşacağız. Kış aylarında da bu vaka sayıları artacak. Belki ölümler de artacak.
Bu kısır döngüde yaşamak zorunda mıyız?
Kuşkusuz değiliz. Ama bunun için yapmamız gereken ev ödevlerimiz vardı.
Yapmadık.
Öncelikle sağlık sistemimizi her yönden güçlendirmemiz gerekiyordu. Türkiye bize kaçak bir pandemi hastanesi inşa etti. İçine gerekli tüm teçhizatı da döşedi. Ama biz ne bu kaçak inşaatı yasal hale getirebildik, ne kalıcı elektrik bağlayabildik, ne de hastahaneye yeteri kadar sağlık personeli isdihdam edebildik.
Bina kendi kendine hastaları iyileştirmiyor maalesef. Bunun için yeterli sayıda uzman doktor, hemşire ve çeşitli teknik personel gerekir.
Pandemi ile mücadelede en etkili silah hiç kuşkusuz AŞI’dır. Nüfusun % 60-70’ini aşılayan ülkeler endişesiz açılıyor. Hatta % 40-50’sini aşılayanlar da çok az risk alarak rahalıkla açılabiliyor.
350-400 bin nüfuslu KKTC Sağlık Bakanı ise bugüne kadar yalnızca nüfusun % 18’ini aşıladığını gururla ilan ediyor.
Bu oran gerçekten çok çok azdır. Bunun nedeni hükümetin her konuda olduğu gibi, bir aşı planlamasının da olmamasıdır. KKTC aşı temin etmiyor, ya da şartlar gereği edemiyor. Bugüne kadar gelen aşıların önemli bir kısmını Türkiye, az bir miktarını da KC üzerinde AB gönderdi.
Hükümet başka hiçbir yerden aşı temin etme girişiminde bulunmadı. Bu şartlarda açılmak risklidir. Ama ekonomi çökmüş olduğu için herkes artık bu riski almak gerektiğini düşünüyor.
O zaman girişleri zorlaştırmak yerine basitleştirmeliyiz.
Çift aşı ile karantinasız ve PCR zorunluluğu olmadan ülkeye giriş yapılabilmeli. Çünkü hem uçak biletleri çok pahalı, hem de başka ülkelerde PCR test ücretleri çok pahalıdır.
Ülkeye hem güneyden, hem de kuzeyden turist gelmesini istersek çift aşılı kişilerden başka herhangi bir talepte bulunmamalıyız. Aşılarını henüz yaptırmamış olan ama kendi ülkesinde vaka sayıları düşük olanları ise PCR yatırmaları halinde ülkeye girişini kolaylaştırmalıyız.
Bu arada da süratle bir aşı planlaması yaparak kısa zamanda nüfusun %50-60’ını aşılamalıyız. Aksi durumda kışa girerken yine vaka sayıları artacak ve biz bu kısır döngüyü kıramayacağız.
Unutmayın ekonomi yeni bir kapanmayı kaldırmaz. Bu kez sadece özel sektör çalışanları ile esnaf ve zanaatkarlar değil, iş insanları ve ardından da devlet ayakta kalamaz.
O nedenle sağlık bakanlığı aşı teminini öncelikli iş olarak benimsemeli ve bunu en kısa zamanda sağlamalıdır.