Yüzlerdeki maske

Cenk Mutluyakalı

Şehir ardınızda kalmalı.
Yalanlarıyla…
Bir türlü büyütemediğiniz umutları…
Yeşertemediğiniz doğrularıyla…
***
Hani içiniz içinize sığmaz, iple çekersiniz.
“Bu kez” dersiniz!..
“Tam da bu kez…”
İyileştirici bir etki ararsınız, yarına dair…
Çünkü "yalan”a kızmıştır çok fazla…
Çünkü “iki yüzlülüğe” köpürmüştür.
Çünkü “dürüstlüğe” yeminlidir…
Çünkü ilkelidir, adildir, paylaşımcıdır…
Beklersiniz de nafile…
***
Kırıklıklara yeni hayaller eklenir, paramparça…
Uğuruna mücadele edecek değer kalmaz sanki.
Yalnızlaşırsınız…
İçiniz içinize dargındır, gözleriniz güne…
Ve gece, bir hamal gibi birikir sırtınıza, kaldıramazsınız.
Kaçmak istersiniz…
Kaçmak…
Uzaklara…
***
“Ya yüzlerindeki maskeyi indirsinler” demişti bir dostum.
Ya da…
Eğer buysa gerçek yüzleri…
“Maskelerini giysinler artık…”
***
Ya yüzsüzüz hep birlikte…
Utanıyoruz ‘itiraf’ etmeye, birbirimize…
Ya da bu ‘hamur’, anca bu kadar şekle girer, ‘maya’sının hükmüne…
***

İyi ki aşk var…
Yoksa…
Hangi ‘merhem’ tedavi ederdi ki, yaşamaya dair umudu…
Bu memleket ardımızda kalırdı o halde…
Ne yüzsüzlük tükenirdi, ne de riyakarlık…
Ama ‘yitmemek’ gerekiyor…
Ve ‘gitmemek’…
“İlkesizlik” kovalıyor diye…