Meclis’teki yemin töreninde oradaydım.
Bir delikanlı vardı.
Kürsüye bakıyor “Bertan’ıma helal olsun. Kravatı da takmış, yakışmış aslanıma” gibi laflar mırıldanıyordu.
O an izleyici locasından küfürler yükseliyor, elde bayrak bayat gösteriler köpürüyordu.
Bu delikanlı farklıydı, saftı, içtendi...
Kendi kendine söyleniyordu:
“Takım elbiseler nasıl da yakışmış.”
Fark ettim ki yurttaşlığı dahi şaibeli ve küfürden sabıkalı Bertan Zaroğlu, bu saf delikanlı için o an sadece bir semboldü.
Delikanlının yoksulluğuna, dışlanmışlığına, itilmişliğine, ezilmişliğine karşı benliğinde açılan onca yara, Meclis divanında oturan bu “kader ortağı”yla merhem buluyordu.
Oysa “takım elbiseli” adam aslında bu saf ve fazlaca yaralı delikanlının tertemiz yüreğini hak etmiyordu.
* * *
Sol hareket tarihsel olarak yoksul ve ezilmiş kitleleri kucaklar.
Tam tersi olmuştur yurdumda!
Yoksulların yaşam kalitesini yükseltmek yerine, “hali vakti yerinde”lerin standardını korumak üzerine bir siyaset serpilmiştir.
Adanın kuzeyine yönelik “planlı nüfus politikaları”na biriken öfke, varoluş kaygılarıyla birleşince, toplum faturayı Kıbrıs’a taşınan nüfusa kesmiştir.
Türkiye’nin “baş”larına hesap soramayanlar, elçileri karşısında “el pençe divan” duranlar, yardım heyeti müşavirlerinin peşinden koşanlar nüfusa yüklenmiştir.
Sonuç seçime ve Meclis’e yansımıştır!
* * *
Çoğulcu bir demokraside yaşamayı başaramadık. Ne sonradan gelen (kimileri) burada bir başka “yurt” olduğunu hazmetti, ne de buradakiler gelenlerin “yurttaşlığına” saygı gösterdi.
Ve dün Erhan Arıklı tehlikeli bir laf etti:
“Kök Kıbrıslılar ve 75 Türkiye göçmenleri.”
Asıl derdi yargıyı etkilemek!
Tabii bir de laf kaçırdı ağzından:
“Saldırıya dair işareti Erdoğan verdi!”
TC Cumhurbaşkanı bu işe ne der acaba?
Çünkü bu zat, öyle anlaşılıyor ki, Meclis’te “Türkiye’nin vekili” gibi görüyor kendini(!)
* * *
Laf tehlikeli ama bir diğer tehlike “inkar”!
Gördük ki pek çokları anında “Türkiyeli – Kıbrıslı ayrımı yoktur” yanıtı verdi.
Yalan! Bal gibi de vardır!
Her iki sorunu da görmek gerekir.
Birincisi, bu adanın yarısına gereğinden çok fazla ve hoyratça nüfus gönderildi.
Hadi daha açık söyleyelim, bal gibi de bu coğrafyanın nüfusu değiştirilmek istendi.
İkincisi de gelen nüfusun çoğu dışlandı.
İki sorunla da yüzleşeceğiz ki çözebilelim.
Kendimizi kandırarak buraya kadar!