Simge Çerkezoğlu
Lefkoşa Türk Belediyesi’nden geriye kalan tek yüz akı, “Kıbrıs Tiyatro Festivali” bu yıl on ikinci kez perdelerini açıyor ve tiyatro severler tarafından bir kez daha coşkuyla ayakta alkışlanıyor. “Yüzleşme” teması ile karşımıza çıkan oyunlar bizi kendimizle, toplumla hatta geçmişle yüzleştirmeyi planlıyor. Kaçımız gerçeklerle yüzleşir, kaçımız bu yüzleşmeye hazırdır bilinmez ama Festival Komitesi Başkanı ve tiyatro sanatçısı Kıymet Karabiber festivale dair yaşanan zorlu süreci ve oyunların içeriğini bizlerle paylaştı, beni sabırsızlandırdı…
Kıbrıs Tiyatro Festivali yine Eylül ayında gerçekleştiriliyor. Herkes farkında, Lefkoşa Türk Belediyesi uzun zamandır mali sıkıntılarla boğuşuyor. Bu yıla hazırlık süreciniz nasıl oldu?
Bu yıl festivalimiz Malpas Otel ana sponsorluğunda gerçekleştiriliyor. Her Eylül ayında ada halkı bu günü bekler, tiyatro ile geçecek bir Eylül düşler. Bu yıl çok zorluklar yaşadık. Zaten Lefkoşa Türk Belediyesi’nin yaşadığı mali zorluklardan bu yana festival de sıkıntılar yaşıyor. Belediye bütçesinden festivalin gerçekleşmesi için maddi katkı alamıyoruz. Ancak belediye tiyatrosu olarak hep bir inancımız vardı, Ada halkı ve sanatseverler bir şekilde bu festivale sahip çıkacaktır diye. Gerçekleşmesi için bizi destekleyecek sponsorlar olacaktır dedik. Çok kişiyle, şirketle ve işadamıyla görüştük. Sonuçta bizim insanlarımız yine bize sahip çıkan oldu. Özellikle Malpas Otel ana sponsorluğu üzerine alınca bizim üzerimizden de büyük yük kalktı. Ardından Kıbrıs Türk Petrolleri platin sponsorumuz oldu. Nasıl anlatabilirim ki inanın bizim için çok zor zamanlardı. Ardından diğerleri de geldi. Bizim Lefkoşa Belediye Koop. Bankamız, Northern Travel, Akgünler Turizm ve Puzzle Travel and Cypro Bus ve Ahmet Reis katkıda bulunan isimler oldu. Bu isimleri özellikle söylüyorum çünkü onlar sayesinde ve bizim inancımızla tiyatro festivalimiz bir kez daha gerçekleşiyor. Herkese örnek olsunlar, sanata daha çok sponsorlar bulunsun istiyorum.
SEÇKİN OYUNLAR
Bu yıl seçilen oyunlardan da bahsedebilir miyiz? Bu yıl hem farklı tiyatrolar hem de çok önemli oyunlar tiyatro severleri bekliyor sanırım…
Çok seçkin oyunlarımız var. İstedik ki daha önce festivale katılmayan tiyatroları halkımızla tanıştıralım. Yine dopdolu bir ay bizi bekliyor. Sekiz oyun Türkiye’den, iki oyun da Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’ndan. Aliye Ummanel’in yazıp yönettiği Kayıp ve Yaşar Ersoy’un Kıbrıs Rumca Küstüm Türkçe Kırıldım oyunu festival programında yer alıyor.
Önce Türkiye’den gelen oyunların neler olduğu ve içerikleri hakkında bilgi alabilir miyiz?
Bu yılı özellikle “Yüzleşme” yılı olarak aldık. Seçtiğimiz oyunlar da tamamen bununla ilgili oldu. Farklı yüzleşmelerimiz var. Evlilikle yüzleşme, ülkede ve toplumda yüzleşme, daha da derinlerde insanlar arasında yüzleşme günün sonunda ise bir anlamda kendimizle yüzleşme gibi. İlk oyunumuz ilk kez adaya gelecek olan Tiyatro Adam’ın bir oyunu. Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı. Özellikle açılışı bu oyunla yapmak istedik, Bertolt Brecht’in yazdığı bir oyun. Oyunda 1. Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı anlatılıyor. İkinci oyun ise Kim Korkar Hain Kurttan. Oyun Atölyesi daha önce de festivalimize katılan bir tiyatro. Bu oyunda Zerrin Tekindor ve Tardu Flordun gibi ünlü isimler de bulunuyor. Edward Albee’nin bu önemli yapıtında bir çiftin evliliğindeki çöküntülere tanıklık edeceğiz. Bir diğer oyun ise bizim sahnelenmesini çok istediğimiz Şark Dişçisi oyunu. İstanbul Şehir Tiyatroları tarafından sahneye taşınıyor. Bu oyunda izleyicileri kalabalık bir kadro danslar, şarkılar bekliyor. Müzikal olarak sahnelenen oyun 19 yy Osmanlı mizah yazınının en önemli kalemlerinden Hagop Baronya’nın eseri. Oyun İstanbul Ermenileri arasında geçen birbirini aldatan eşlerin ve kavuşmayan aşkların hikayesi. Diğer bir oyun ise Türkiye Kayası bence çok önemli bir oyun. Oyun bir göç hikayesini anlatıyor. Yaşanmış bir olaydan yola çıkarak hayat bulan eser Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan bir ailenin hikayesini içinde barındırıyor. Göç bizim de yaşadığımız dünyada yaşanan evrensel bir konu. Talimhane Tiyatrosu yine ilk kez ülkemize gelen tiyatrolardan birisi. Bir Halk Düşmanı ile tiyatro severlerle buluşacak. Oyun siyasetçilerin baskısının aslında geçmişten bugüne nasıl aynı kaldığını ortaya koyuyor. Hiçbir toplumun yüzyıllar öncesinin inançlarıyla besleyerek gelişemeyeceğini anlatıyor. Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş ise İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun oyunu. Bu oyunda üç tane birbirinden ünlü ve başarılı oyuncu var. Ülkü Duru, Musa Uzunlar ve İşdar Gökseven. Oyunda yine evlilikle yüzleşme ve “kadın ve erkek evlendikten sonra adanmışlıkla yaşamalı mı?” sorgulaması var. Oyun tüm bu sorgulamaların ışığında kara mizah olarak karşımıza çıkıyor. Hamlet ise bu yılkı festivalde bir tiyatro klasiği olarak karşımıza çıkıyor. Tek kişilik performans ile karşımızda Bülent Emin Yarar olacak. Son oyun Tatminkar Ödül bizlerden biri Hüseyin Köroğlu’nun oyunu. İki kişilik bu oyunda Tiyatro Aşhk var. Zengin bir kadının arayışlarını ikili ilişkileri sorgulayarak günümüzdeki kadın erkek ilişkilerinin aslında neler kaybettiğini ve neye dayandırıldığını anlatıyor. Çok ilgi çekecek bir oyun.
‘YÜZLEŞMEK’
Temanızın yüzleşme olduğundan söz ettiniz. Neden on ikinci yılda “yüzleşme”?
Anlamak için tiyatro dedik, anlatmak için tiyatro dedik, anlaşılmak için tiyatro dedik, son olarak da yüzleşmek için tiyatro diyoruz. Bu coğrafyada insanların artık yüzleşmesi gerektiğine inanıyoruz. Hem toplumsal, hem bireysel hayatlarımızla yüzleşmenin zamanının geldiğini hatta geçtiğini düşünüyoruz.
Bunca yıllık gözleminiz ve on iki yıllık şahitliğinizin ardından bu temaların beklendiği hedefe ulaştığına inanıyor musunuz?
Evet, elbette inanıyorum. Geçmişte de insan kalmakta direnmek için tiyatro dedik, bu yıl da yüzleşmek için tiyatro diyoruz. Tüm bu temaların hedefe ulaştığına, insanlar üzerinde etki bıraktığına inanıyoruz. Oyunları seçerken de buna dikkat ediyoruz. Ona göre oyunlar seçiyoruz.
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun oyunu ‘Kayıp’ ise ilk kez tiyatro severlerle buluşuyor ve uzun zamandır da hazırlıkları devam ediyordu. Sosyal medyada bunu görüyorduk…
Evet doğrudur, Kayıp oyunu Lefkoşa Belediye Tiyatrosu tarafından ilk kez sahneleniyor. Ben de heyecanla bekliyorum. Oyunun ayrıca yönetmen yardımcısıyım. Festivalde galasını yapıyoruz ve festival için özellikle hazırlanan bir oyun. Yazan ve yöneten Aliye Ummanel. Kayıp geçmişten beslenen ama yinelenen savaş travmasının etrafında yaşananları ele alıyor. Oyunda özellikle savaş sonrası neslin aslında neyi kaybettiği sorusuna yanıt arıyor. İçten bir yüzleşme çabasını anlatıyor. İnsanı duygudan duyguya götüren, bir anda güldüren, bir anda ağlatan bizim gerçekliğimiz. Kendi kendimize yüzleşme yaşayacağımız bir eser.
‘TOPLUMSAL YÜZLEŞME’
Oyunla vermek istediğiniz bir mesaj mı var? Kayıp uzun geçmişi olan hikayeler ama neden günümüz?
Hedefimiz okyanusta bir damla olmaktır. Belediye tiyatrosu olarak da bu toplumsal yüzleşmenin zamanının geldiği kanısındayız. Kayıplarımızla hiç yüzleşmiyoruz hep kaçmayı seçiyoruz. Bu kadar kayıp mezar bulundu. Yüzleşme yaşandı mı, cevabım hayır. Herkes kendi içinde acısını yaşadı. Elbette sorgulayan da ret eden de oldu ama artık halkın bazı gerçeklerle yüzleşmesi gerekiyor. Aliye Ummanel bu oyunu 2012 yılında yazdı. Ne ilginç ki oyun 2014’de sahneleniyor. Zamanının şimdi olduğuna inanıyor. Bende öyle düşünüyorum doğru zaman şimdi…Oyun ayrıca tiyatro sezonunda da sahnelenecek. Festivalde izleyemeyenler daha sonra da izleyebilecek.
Sanki ağırlığı biraz özel tiyatrolara verdiniz. Bunun belli bir nedeni var mı? Yoksa Türkiye’deki devlet tiyatrolarında sanatın muhafazakârlaştırılmasıyla mı alakalı?
Hayır, hatta geçen yıla göre bu yıl daha fazla devlet tiyatrosu var. Sadece hiç gelmeyen tiyatrolar gelsin istedik, seçimlerimizi ona göre yaptık. Aynı isimler üzerinde dönmeyelim dedik. Esas neden buydu. Seçtiklerimiz de hep ödüllü oyunlar, Tiyatrolar ise Türkiye’de çok bilinen gruplar. Bu yıl festival genç bir ekip tarafından hazırlandı ve kendi dünya görüşümüzden esinlenerek seçimler yaptık. Şu andaki devlet tiyatroları repertuarı 2013-2014 sezonuna ait. O yüzden henüz muhafazakarlık söz konusu değil ancak sanat da ne kadar muhafazakarlaşabilir onu doğrusu bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa o da sanatçıların buna karşı çıkacağıdır. Hem muhafazakar sanat olur mu? Böyle bir şey mümkün mü? Yine de değişim olursa bunu elbette hissedeceğiz. Sonuçta yeni sezonda neler olacağını birlikte göreceğiz.