Yaşadığımız ya da katlandığımız bu “düzen”i biz kurmadık.
Ama bu “düzen”e uyduk.
Uyumlaştık.
* * *
Var/yok bu “devlet” bize yetmiyor.
İmkanları hayallerimizi karşılamıyor.
Beklentimiz çok, varlığımız az.
Kabullenmiyoruz.
Böylece hayatlarımız izbeleşiyor.
* * *
“Çözümsüzlük” pek çoklarının karnını doyururken, bir o kadarının sırtını “KKTC korsanlığı” sıvazlıyor.
Düzensizliğin düzeninde hayat yüzsüzleşiyor.
* * *
Var/yok devletten hep alacaklıyız.
Bir “ev”e benzetirsek halimizi, şöyle çizebiliriz resmimizi:
Elimizde pahalı bir şemsiye, salonda oturuyoruz, evin çatısı yok, yer çökmek üzere (!)
Yeri ve çatıyı bıraktık, maaş hesabı yapıyoruz.
* * *
Var/yok devletin parası, ayrıcalıklı bir grubun “cebine” ancak yetiyor.
Yola, suya, altyapıya, tesise, okula, hastaneye kaynak kalmıyor.
Yüzleşmiyoruz.
* * *
Var/yok devleti yönetemiyoruz.
Yönetilemiyor (!)
Yönetmek isteyenler de sevilmiyor.
Çünkü “doğrular” kalabalıkları yaralıyor.
Hakikat incitici!
Aynaları kırsak da vaziyet değişmiyor.
* * *
Dudaklardan dökülen laflarla örtüşmeyen yaşam pratikleri, bir başkasının emeği üzerinden yükselen zevk-ü sefa halleri, vicdan azaplarına pansuman çığlıkların sahteliği artık fazlaca sırıtıyor!
* * *
Yalanlar, riyakârlıklar, aç gözlülükler ve yüzsüzlükler “düzeni” bu!
Biz kurmadık!
Ama büyüttük, çoğalttık, uyumlaştık!
- sürecek -