İş böyle yapılmaz.
Bir tarafları yıkıp dökerek, insan hayatını tehlikeye atarak iş yapmanın mantığı olmaz.
Türkiye’den gelecek suyu taşımak için açılan yol kenarlarındaki çukurlar olabilecek kazanın davetiyesi bile değil, çünkü davetiye bir süre sonra olacak bir şeye davet eder.
Oysa ki bu çukurlar ve bırakılan toprak yığınları süre bile tanımaz.
Bir anda olur biter her şey.
Özellikle de geceleri…
Çukurlar yol boyu açılmış, çıkarılan topraklar da yığın halinde yolun kenarında bırakılmış.
Yol kenarı olsa neyse, bazen yolun içinde…
Şimdi Hamitköy-Gönyeli yolu bu çalışmalarla yoğun.
Bu çalışmalar elektrik direklerini de olumsuz etkilediği için en işlek yolda ışıklar ha var, ha yok.
Çukurlar açılmış, toprak yığınları yola bırakılmış, su boruları yolun kenarında, bazı yol araçları da orada duruyor.
E ne güzel işte, iş var, insanlar çalışıyor!
Evet ama bu karmaşa gündüz saatleri trafiği altüst etmesinin dışında gece de yaşanıyor.
Ne toprak yığınını, ne su borularını, ne çukurları görmek mümkün değil çünkü direklerin ışıkları yanmıyor.
Refüjler deseniz belli değil, çemberler, adacıklar hiç görülmüyor. Önünüze birileri mi atıldı, görebilmenin imkanı yok.
“Yerler kazılıyor, borular döşeniyor, her yer darmadağın, iş yapıyorlar işte, sen ne görmeyi umuyorsun!” diye sorsanız da aslında böyle durumlarda daha çok ışık, daha çok ikaz, (bu arada hiç ikaz işareti yok) daha çok fosfor, daha çok kedi gözü, görüşü kolaylaştıracak her türlü kolaylık gerek ama yok.
Bir dizi var, o dizideki yaşlı kadın her ne kadar hallerini beğenmesem de “insan yaşıyor bu apartmanda insan” der çoğu zaman.
Ben de bu cümleden hareketle “insan yaşıyor bu memlekette insan” demek istiyorum.
Artık birileri insan canına değer vermeyi öğrenebilmeli.
Biliyorum şimdi çıkıp da sorumlu kim diye soracak olsak çoğu şeyde olduğu gibi bunda da sorumlu bulamayız.
“Odur, şudur, budur” diye cevaplar alacağımızı, birbirlerinin üzerlerine yıkma çabalarını dinleyeceğimizi ve aslında gerçekten de belirlenmiş sorumlu veya kurum olmadığından herhangi bir sorumlu bulamayacağımızdan eminim.
Bu noktada hangi kurum veya kurumlar yahut kim veya kimler üzerine alırsa alsın fark etmez, ‘yüzünüze gözünüze benzettiniz!’ demekten başka söylenecek bir şey kalmıyor.
Birileri artık insan yaşamının bu kadar ucuz olmadığını anlamalı.
Birimiz açılan çukurların içine gömülmeden, toprak yığınlarına çarpıp havalara uçmadan, su borularının içine kaçmadan, gecenin karanlığında bir insan ezmeden uyanın artık!