ZAMAN MAKİNESİYLE YOLCULUK…

ZAMAN MAKİNESİYLE YOLCULUK…

Ödüllü öyküler

YENİDÜZEN-Deniz Plaza Öykü Yarışması’nın 3.sü yapıldı. Sonuçlar açıklandı ve 9,10,11 ile 12,13,14 yaş gruplarında öyküleriyle yarışan öğrenciler ödüllerini aldılar. Bu yıl Creditwest de sponsorlar arasına katılarak destek verdi.
Bu haftadan başlayarak ödül alan öğrencilerimizin öykülerini yayınlamaya başlıyoruz. Önce iki grupta 1.lik ödüllerini alan öykülerle başlıyoruz.

----------------------------------------------

Meliz Yurdaer
Doğu Akdeniz Doğa İlkokulu
9,10,11 Yaş Grubu Birincisi
Konu: Zaman makinesini siz buldunuz. Bu aracınızla ilk olarak nereye ve hangi döneme gitmek isterdiniz, neden? Gittiğiniz yerde ne yapmak isterdiniz? Orada neler yaşardınız? O dönemi ve gördüklerinizi betimler misiniz?

ZAMAN MAKİNESİYLE YOLCULUK…
Güzel bir Pazar günüydü. Ailemle Mağusa’dan çıkıp Çamlıca’ya gitmek için yola koyulduk. Arabada giderken dışarıya bakıyordum. Yemyeşil çimler, ağaçlar, rengarenk uçuşan kuşlar, kelebekler ve güzel kokulu çiçekler vardı. Çamlıca’ya geldiğimizde kebaplar, yemekler pişerken büyük teyzem yanıma geldi ve: “Yeğenin Ödül bir yerlerde geziyor onu bul ve biraz oynayın.” dedi. Ödül Kilise’de oynamayı sevdiği için Kilise’ye bakmaya gittim. Ödül orada yoktu ama rengarenk, pırıl pırıl ışıklar saçan bir dolap vardı. Dolaba doğru yürüdüm ve dolabı açtım. İçinde çok garip cihazlar, saatler, makineler vardı. İçeriye girdiğim an uçmaya başladım. Sonra güneşin pırıltısıyla, sıcak ışınlarıyla, kuşların güzel sesiyle ve çiçeklerin harika kokusuyla uyandım. Yanımda minik, sevimli bir tavşan, iki tatlı sincap ve küçücük, tatlı bir ceylan vardı. Onları sevmeye başladım. Her yer yemyeşildi sanki büyülenmiş gibiydim. Karşımda pırıl pırıl parlayan bir nehir vardı. Gidip nehire baktım ve tam o sırada karşımda bir Pamuk Prenses gördüm. Hemen üzerime baktım, üzerimde aynı Pamuk Prenses’in elbisesi vardı. Tam o sırada at sesleri yükseldi. Hemen sesin yükseldiği yöne baktım. Kocaman bir saray vardı.

Saraya doğru koştum. Askerler beni görünce şaşırdılar. İleriye doğru “Prenses bulundu!” diye bağırdılar. Ben prenses değildim ki sadece prensese benziyorum. Tam o sırada yanıma uzun boylu, sarışın bir kadın geldi ve:
“Kızım neredeydin? Seni çok özledik. Sabahtan beridir herkes seni arıyor. Sakın bir daha bize haber vermeden bir yere gitme” dedi. Ve o sırada o güzel kadının kraliçe olduğunu anladım. Ama neden bana kızım diye sesleniyordu? Kraliçeye:
“Ben sizin kızınız değilim ki” dedim.
“Ah, olamaz güneşte çok kalmışsın! Anlıyorum ben öz annen değilim ama seninle hep çok iyi anlaşıyoruz” dedi.
Ben: “Yoo, hayır” diye cevap verdim.
“Neyse hadi sen yukarı çık dinlen ve kendine gel. Ama önce babanı görelim, seni çok özledi ve merak etti” dedi.
O sırada çok heyecanlandım. “Baba, babam burada mı?” diye sordum. Babamı görmek için sabırsızlanıyordum, bu yüzden merdivenlere doğru koştum. Ama tam o sırada hayal kırıklığına uğradım. Çünkü karşımda iri yapılı, kısa boylu, şirin ve taç takan bir adam vardı. Kollarını açtı ve bana doğru yürüdü. “Canım kızım seni çok özledik!” dedi. Adam o kadar mutluydu ki ona kızı olmadığımı söyleyemedim. Krala:
“Ben de seni çok özledim baba” dedim.
O sırada kraliçenin mutsuz olduğunu fark ettim.
“Ne oldu?” diye sordum.
“Babanı hatırladın ama beni hatırlamadım” dedi. Onu üzgün görmeye dayanamadım.
“Sizi hatırlıyorum” diye söyledim.
Kraliçe: “İsmimi hatırlıyor musun? Ben kraliçe Emire” dedi.
Evet tabii! diye tekrar yalan söyledim.
Sonra kraliçeye biraz ormanda gezmek istediğimi söyledim. Ve dışarı çıktım.
Gezerken küçük, tatlı, renkli, sevimli bir kulübe gördüm. İçeriye girdiğimde benim aynımı yani Pamuk Prensesi gördüm. Bir de 7 tane birbirinden tatlı cüce. Pamuk Prenses tatlı mı tatlı, ince mi ince sesiyle:
“Sen benim aynımsın” dedi. O sırada 7 cüce şaşkın bir şekilde bir bana bir de prensese bakıyordu. Ben:
“Bu sadece bir kıyafet” dedim.
Pamuk Prenses: “Sarayımın yerini kaybettim. Artık burada yaşayacağım.
“Ben senin evinin yolunu biliyorum” dedim. “İstersen seni evine götürürüm.” Prenses: “Peki ya cüceler?” “onları da ziyarete gelirsin” dedim. Cücelerden biri utangaç bir şekilde: “Şey, istersen git ziyarete gelirsin. Herhalde ailen seni bekliyor” dedi.
Prenses: “Peki, size ziyarete geleceğim ama gitmeden önce biraz dans edelim mi?” diye sordu, hepsi onayladı ve dansa başladılar.
Bir süre dans ettikten sonra ayrılma vakti geldi. Pamuk Prenses: “Her şey için teşekkürler” dedi.
Cücelerden biri esneyerek; “Biz teşekkür ederiz” dedi ve Pamuk Prenses hepsini tek tek öptü.
Ve Sarayın yolunu tuttuk. Saraya geldiğimizde kraliçe bayılacakmış gibi oldu ama bayılmadı ve bize: “Siz 2 tanesiniz!” dedi.
Pamuk Prenses: “Hayır anne, ben Pamuk Prenses onu ise bana benzettin” dedi.
Kraliçe:
“Ama beni ve babasını hatırladı” dedi.
Aslında o yalandı, sizi üzgün görmeye dayanamadım dedim ve sarıldık.
Biraz uyumak istediğimi söyledim ve odaya çıkıp uyudum. Tam o sırada sesler yükseldi.
“Kızım, kızım, Meliz, kızım” diye sesleniyorlardı. Gözlerimi açtım; gördüm ki bir dolap içinde uyuya kalmıştım.
Demek hepsi rüyaydı dedim ve dolaptan çıktım. Her yerim uyuşmuştu dışarı çıktığımda, eve doğru yürümeye başladım. Evde beni ilk karşılayan Ödül oldu. Bana;
“Nerdeydin?” diye sordu ve her şeyi ona anlattım. O akşam bu rüyayı defalarca anlattım ve çok eğlendik.

Dergiler Haberleri