Kendime göre çeşitli "okuma" modellerim vardır. Mesleğim gereği, Tv programım "Söz ve Yazı"ya konuk alacağım yazarlarımızın, yayınladığı kitapları okur o şekilde programa davet ederim. Bunlar arasında bazı kitaplar -ki sayfa sayısı çok olanlardır bunlar- "ön okuma" şeklinde sorularımı hazırlayacağım metodda yer alırlar. Diğer modellerim ise özellikle kendim için seçtiğim ve içerisinde Kıbrıs-Kıbrıslı yazarlar olmakla beraber, genelde beğendiğim Türk ve yabancı yazarların kitaplarını alır kendimi zenginleştiririm.
Oktay Feridun beyi, toplumdaki yerini anlatmak bu sayfalara sığmaz ama kısaca belirtmek gerekirse; köklü bir ailenin ve kardeşleriyle birlikte toplumda yer etmiş "Feridun" ailesinin bir bireyi olmakla birlikte, Hukuk dünyamızın önemli, deneyimli ve duayen avukatlarından birisidir. Kaleme aldığı kitabın alt başlığında "hayatımdaki Kıbrıs ve bir hukukçunun serüveni" açıklamasıı yer almaktadır.
Anılar; bu toplumun vazgeçilmez ve en önemli belleğidir. Saklama, biriktirme, koruma ve geleceğe taşıma konusunda, Kıbrıs Türk toplumu olarak pek başarılı olmadığımızı düşündüğümüzde bu türden anıların yayınlanmasının ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Oktay bey İngiliz Müstemleke İdaresinde yargıç olarak tayini almış, Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Baş Savcı Yardımcısı, Kıbrs Türk Yönetiminde Başsavcılık yanında Yüksek Adliye Kurulu'nda da 7 sene görev yaptıktan sonra tekrardan Avukatlık yaşamına dönmüş.
"Çocukluk Yıllarım", "Lise Yıllarım ve Savaşın Getirdikleri", "1939-45 II. Cihan Harbi Anılarımdan Bazı Kesitler", "Londra Yollarında", "İlk Dava, İlk Yazıhanem ve İlk Daktilom", "Lefkoşa Kar Altında ve Mustafa Çoronik'le İlk Temas", "Sevgili Eşimle İlk Tanışmam ve Hâkim "Zekâ Beyin Damadı Olmak", "21 Aralık 1963", "Mülkiyet Sorunu", "Meclis Başkan Yardımcılığım", "Kardeş Ocağı", kitapta yer alan birçok başlık arasından seçtiklerim. Sadece bu başlıklara bakarak, özelde Oktay Feridun beyin ama genelde Kıbrıs Türk toplumunun çeşitli sosyal, kültürel ve politik dönemlerimiz hakkında bilgiler verdiğini, toplumun o dönemlerinin bir fotoğrafının çekildiğini söyleyebiliriz. Elbette anılar; kişiye özgü, subjektif anlatımlardır ama anlatılan olaylar ve özellikle de bu olayların tanıklığı yapılmışsa, işte yukarıda belirttiğim "toplumsal bellek" adına önemli bir kaynak teşkil etmektedir.
Son seçtiğim başlıktan; "Kardeş Ocağı" konusundaki anlatımlarından bir bölümü sizlerle paylaşalım:
"...Mevcut kulüpler arasında, o günlerin en sevilen ve en münevver kişilerin üye olduğu Kardeş Ocağı'nı tercih ederek üyesi oldum. Kardeş Ocağı binası Sarayönü'nde, halen Enver Eczanesi'nin hemen arkasında bulunan iki katlı binaydı. Kıbrıslı Türk ileri gelenlerinin toplanma yeri Kardeş Ocağıydı. Hâkimler, kilit mevkideki memurlar ve büyük tüccarlar toplumsal sorunları, Kardeş Ocağı binasında görüşüp tartışırlardı. Hatta bu sorunların, buradan idare edildiğini de söyleyebilirim. Kardeş Ocağı'nın çoğunluğunu öğretmenler oluşturuyordu. Anavatan'dan Kıbrıs'a gelen öğretmen kafileleri ve diğer gruplar, hep bu kulüpte ağırlanır, gezi organizasyonları buradan yapılır ve Kardeş Ocağı'nda misafir edilirlerdi..."
"Mülkiyet Sorunu" başlıklı anlatımında Oktay bey beni de o günlere götürdü. 1974 sonrası Limasol'dan göç edip Girne'ye yerleştiğimizde, Çağlayan-Lefkoşa bölgesinde yer alan ambarlara gider, eşya ve hatta biz çocuklar (10-12 yaşlarında) askeri pantolonlar alırdık. O günleri anlatan yazısından bir pasaj:
"...1974 Barış Harekâtından hemen sonra Türk İdaresi altındaki bölgede kalan, Rumlar tarafından trerkedilen iş yerleri ve ikâmetgâhlardan oluşan malların bir muhasebesi yapılmıştı. Bu mallar, Çağlayan Bölgesinde gayet büyük bir depoda toparlanır ve maliyenin kontrolü altında makbuz mukabilinde isteyene satılır veya ihtiyacı olanlara, evinden göç eden 'göçmen' Türklere kontrollü olarak dağıtılırdı..."
Kitaptan sizler için paylaşacağım son örnek ise, "Lefkoşa Kar Altında ve Mustafa Çoronik'le İlk Temas" başlığını taşıyor. Çoronik figürünün sosyal yaşamda ve özellikle Lefkoşa bölgesinde önemli bir yeri var. Dr. Fazıl Küçük ile atışmaları ise, bu tarihsel sürecin en renkli anıları arasında yer almaktadır. Oktay beyin de Çoronik'le ilk tanışması farklı olmuyordu...
"Londra'dayken karlı havalarda giymek için şapka almıştım. Kıbrıs'ta yanılmıyorsam Şubat ayının bir karlı gününde, şapkamı başıma geçirdim ve yazıhaneme gelmek için hotelden ayrıldım. Lefkoşa'ya geldiğimde kalacak yerim olmadığından Ali Rıza'nın hotelinde kalıyordum. Bu hotelin binası sonradan, Kıbrıs Kredi Bankası olarak tadilat edilip kullanıma açılmıştı. Asmaaltı'ndan Sarayönü'ne girdiğimde, sağ tarafımda Eczacı Hilmi Bey'in eczanesine bitişik bir dükkânda yatıp kalkan, daha doğrusu orayı hem ev hem de iş yeri olarak kullanan Çoronik lakabıyla anılan bir gariban kapıyı açtı ve yüzüme karşı, 'çıkarsana be pezevenk o şapkayı, Londra mı zannettin burayı' dedi. Onu tanımıyordum, kendisine bağırmaya başladım, sağdan soldan insanlar gelip beni, yatıştırmaya çalıştılar, bu adam Çoronik'tir, herkese söver sayar ama iyi adamdır dediler. Daha sonra, onunla çok yakınlığım olmuştu.; avukat arayanlara beni tavsiye etme suretiyle destek olmaya çalışıyordu..."
Bunun gibi birçok anı-yaşanmışlık-tanıklık bu kitapta, tarihsel belge niteliğindeki fotoğraflarla yer almaktadır. Toplumsal geçmişimizi merak edenler, daha fazla bilgi edinmek isteyenler için arşive alınması gereken bir kitap olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim...