Türkiye ve KKTC’de aynı tarihte seçim yapılıyor. Türkiye’deki hem Cumhurbaşlkanlığı hem de milletvekilliği, burada ise Yerel seçimler yapılacak..
Siyaset ve seçimler toplumların sosyolojisini açıklayan en önemli göstergelerden birisidir. Toplumlar demokrasi ile mi diktatörlük ile mi yönetiliyor, eğitim düzeyi nedir, ekonomik durumları nasıldır, rasyonalizim mi, din öğretisi mi etkilidir, yolsuzluk oranı ne kadardır, özgür irade ile mi kandırılarak mı oylarını veriyorlar, toplum içinde kavga ve huzursuzluk var mıdır yoksa huzur ve barış içinde mi yaşanıyor, haksızlık mı yaygın hakkını almak mı? Adalet, hukuk devleti normları geçerli midir? Bu eğilimler bir toplumu tanımlamanın en önemli ipuçlarıdır.
Toplum yönetiminde düzen, huzur ve ortalama bir düzeyde ekonomik güç ve mutluluk hakimse, yurttaşların doğru yönde oy vermeleri kolaylaşır. Tercihler değişse de hangi parti veya adaya oy verirse versin, toplumun olumsuz bir çizgiye taşınma riskleri olmayacağını bilirler. Bu gibi ülke yurttaşları, hangi adaya veya siyasi parti temsilcisine oy kullanırlarsa kullansınlar, rejim, düzen, hak, hukuk, eşitlik ve kardeşliğin zedelenmiyeceğinden emindirler.
Türkiye’deki seçimler, uzun yıllar ayakta kalan iktidarın, güç sarhoşluğu ile rejim değişikliğinden tutun, toplumun uzun yıllar alıştığı sosyolojik değerleri değiştirme, demokrasi ve özgürlüklerden uzaklaşma, modern akıldan çıkma, şiddet olaylarını azaltmak yerine, grup veya değişik kültürdeki insanları tek bir model insan haline getirme çabasından ötürü bu seçimlerin bir “itiraz, başkaldırı” niteliği taşımasına yol açtığı ve iktidara karşı muhalefetin, toplumun neredeyse yarısı kadar insanın açıkça itiraz etmeye başladığını göstermektedir.
KKTC’deki Yerel seçimler ise, memnun olmayan, sıkışmış ve gelecek endişesi taşıyan insanların sürekli parçalanmalarından olacak, siyasi partilerden pek de memnun olmama eğilimine girerek bireysel karar verme tercihine yönelebileceklerinin ipuçlarını taşıyor. Siyasi partilerin uzun ömürlü olamayıp parçalanması, parçaların başka parti altında toplanmaları, eski partiler gibi yeni kurulanları da güçsüzleştiriyor.
Buradaki yerel seçimler, devlet katında ve uygulamada kendi kendini yönetme sıkıntısı, ekonomik problemler yanısıra Ada’nın çözümsüz
kalmasından dolayı gelecek umutsuzluğuna gömülen ve çeşitli biçimde ülkesine ve kendisine yabancılaşan bir toplumun hiç olmazsa, “Beledi” hizmetleri kim daha iyi ve daha ucuz verebilecekse ona oy verme düşüncesi altında geçebileceğini söylemek mümkündür.