Cumhuriyetçi Türk Partisi, UBP-DP Azınlık Hükümetinin ekonomi politikalarını eleştirdi: “Zamların sebebi hükümetin yanlış ekonomi ve maliye politikalarıdır”
Açıklamanın tam metni şöyle:
15 Nisan 2016 tarihinde görevi devralan UBP-DP Azınlık Hükümeti kısa sürede yanlış ekonomi ve maliye politikaları nedeniyle hem ekonomik durgunluğa hem de enflasyonun hızla yükselmesine sebebiyet vererek ülkede stagflasyon yaşanmasına sebep olmuştur. Ekonomik durgunluk ortamında enflasyonun da hızla yükseliyor oluşu maalesef dar gelirli yurttaşlarımızın yaşam koşullarını zorlaştırdığı gibi işsizliğin de artması sonucunu doğuracaktır.
Ekonomide yaşanan durgunluğun başlıca sebebi ekonomik büyüme oranındaki ciddi düşüştür. DPÖ verilerine göre 2016 için % 4,5 hedeflenen büyümenin maalesef % 2,4 şeklinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. UBP-DP Azınlık Hükümeti, 2016 yılı içerisinde ekonominin büyümesini sağlayacak ve böylelikle de sosyal devlet anlayışı çerçevesinde toplum yararına ekonomi politikaları uygulamak yerine seçim ekonomisi uygulamayı tercih ederek ülkede ciddi kayıplar yaşanmasına sebebiyet vermiştir.
Hükümetin yanlış ekonomi politikalarının yanı sıra dünyada döviz ve petrol piyasalarda yaşanan hareketlenme de kuşkusuz enflasyonu tetiklemiştir, ancak ciddi yönetim boşluğundan ötürü bu konuda hiçbir tedbir alınmamış olması krizin ana sebebi olarak değerlendirilmelidir.
Oluşan kriz ortamında ne acıdır ki Hükümet ekonomik büyümeyi sağlayacak yatırımların finansmanı için gerekli kamu gelirlerini artıracak, hem kamuda hem de özel sektörde verimsizliğe ve aşırı israfa neden olan sosyal transfer politikaları verimli hale getirileceğine, projeler için ayrılan kaynaklara bile ulaşacak hazırlıkları yapmamış ve yaşananlardan ders çıkarmak ve mali disiplin ile yapısal dönüşüme odaklanmak yerine riske soktuğu ülke gelirlerini vatandaşın cebine elini atarak telafi etme yöntemini tercih etmiş bulunmaktadır.
İşte bu bize göre felaketlerin en büyüğüdür.
Görevi devraldıktan sonra 8 aylık süre içerisinde akaryakıta % 20-25, tüp gaza % 36 ve elektriğe % 40 dolaylarında zam yapan hükümet, ülkede hayatın pahalılaşmasına ve dar gelirli yurttaşlarımızın ciddi zorluklarla karşı karşıya kalmasına sebebiyet vermiş durumdadır.
Bu kapsamda, Mayıs 2016’ya kadar düşüş eğiliminde olan enflasyonun bu Hükümet göreve geldikten sonra yükseliş eğilimine girmiş olmasını sadece döviz ve petrol fiyatlarına bağlamanın yürütme erkinin fonksiyonunu küçümseyen çok büyük bir siyasi yanlış olacağı kanısındayız.
Biz görevi devrettikten sonra akaryakıtta en yüksek zammın % 23,13 ile çiftçi ve hayvancının ağırlıklı olarak kullandığı Euro Dizel’de gerçekleştirilmiş olması ise hükümetin sorgulanmaya muhtaç Fiyat İstikrar Fonu (FİF) uygulamalarını tamamen öngörüden uzak bir biçimde hayata geçirdiğinin açık bir göstergesidir.
Akaryakıt, tüp gaz ve elektrikte yapılan son zamlarla standart bir ailenin aylık harcamaları en az 200 TL dolayında artırılmış bulunmaktadır. Özellikle elektrik ve akaryakıt zamları nedeniyle tüm mal ve hizmetlerde bu ürünlerin maliyet unsuru olması nedeniyle oluşacak fiyat artışlarıyla bu üç kalemden kaynaklanan 200 TL’lik ilave aylık giderin en az iki katına ulaşacağı da göz ardı edilmemelidir. Dünya akaryakıt fiyatlarını kontrol etme şansımız olmamakla beraber özellikle de elektrik üretim maliyetlerinde tasarrufa gidilebileceğini hükümet dönemimizde atmış olduğumuz adımlarla gösteren bir parti olarak yapılan son elektrik zammının tamamen UBP-DP hükümetinin işbilmezliğinden kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Özellikle sayısı 70 bin civarında olan asgari ücret karşılığı çalışan yurttaşlarımız açısından yapılan son zamların ciddi geçim sorunlarına yol açacağı çok açıktır. 2016’nın ikinci yarısında oluşan hayat pahalılığı maaşlarına yansıtılacak olsa dahi 2017 itibariyle gerçekleştirilen bu zamlar nedeniyle kamu çalışanları, devlet emeklileri ve sigorta emeklilerinin alım gücü de ciddi şekilde düşmüş olacaktır. Kaldı ki özel sektör çalışanlarının geneli açısından bakıldığında bu kesimin çok büyük oranda Eşel-Mobil uygulamasıyla hayat pahalılığı karşısında korunamadığı bilinmekte ve bu da durumun tüm yurttaşlarımız açısından vahametini daha net bir biçimde ortaya sermektedir.
Oluşan bu ekonomik ve mali yapı asgari ücretin dar gelirli yurttaşlarımızı rahatlatacak biçimde artırılmasını olmazsa olmaz bir koşula dönüştürmüştür. Asgari ücretin artması ise doğal olarak işverenlerin maliyetlerine yansıyacağından, ne yaptığını bilmeyen UBP-DP Azınlık Hükümeti yönetiminde artan maliyetler dönüp tüketiciye yansıtılacaktır. Asgari ücretin artırılması kaçınılmaz olmakla beraber bu karar kısa vadede hem üreticiyi hem de tüketiciyi koruyacak bir dizi poltika ile birlikte hayata geçirilmeli, bunun yanında da özellikle de uzun vadeli planlamalarla ekonominin önü açılmalıdır.
Bu ciddi krizin aşılabilmesi için partimizin önerileri şu şekildedir:
1) Enflasyonu dizginlemek için derhal vergi adaletini bozan dolaylı vergilerden müteşekkil FİF gelirlerini şişirmekten vazgeçilmeli ve zamlar geri alınmalıdır.
2) Bu dönemde oluşacak işsizlik sorununun seçim ekonomisi uygulamaları kapsamında niteliğe bakılmaksızın kamuda partizanca bir istihdam furyasına sebebiyet vermesinden endişe etmekteyiz. Hükümeti bu konuda derhal gerekli yasal düzenlemeleri hayata geçirerek tüm kamu kurum ve kuruluşlarını da kapsayacak şekilde münhalsiz ve sınavsız hiçbir istihdamın gerçekleştirilmeyeceği koşulları oluşturmaya davet ederiz.
3) Kamu giderlerinde müsrifliğin en önemli göstergelerinden bir tanesine dönüşen müşavirler konusunda partimizin yapmış olduğu yasa değişikliği önerisinin derhal Meclis’te ele alınmasını ve bu sayede yeni müşavirler yaratılmasının önüne geçilmesini hükümetin krizle mücadeledeki ciddiyetinin bir ölçütü olarak değerlendirmekteyiz.
4) Ekonomik daralmanın önüne geçebilmek ve piyasaları rahatlatmak adına kamunun altyapı yatırımlarını hızlandıracak bir kriz mekanizması oluşturulmalıdır. Bu mekanizma Türkiye Cumhuriyeti’nin altyapı yatırımları için sunduğu hibe olanaklarının tamamının yatırıma dönüştürülmesini sağlamanın yanı sıra aynı zamanda ülkede ekonomik fayda sağlayacak özel yatırımların önünü açacak acil tedbirleri de masaya yatırmalıdır. DPÖ’nün 2017-2019 Orta Vadeli Program kapsamında açıklamış olduğu tasarruf fazlasının %15 artışla 1 milyar 51 milyon TL’den 2016 yılsonu itibariyle 1 milyar 231 milyon 900 bin TL’ye çıkmış olması özel yatırımlara dönük tedbirlerin önemini bir o kadar daha artırmaktadır. Bu konuda bu hükümet döneminde en çok dikkat edilmesi gereken husus ise siyasetçi-yatırımcı ilişkilerinin sağlıklı bir zemine oturtulması gereğidir.
5) Temel hizmetlerin ucuzlamasını, ekonomik fizibilitesi belirlenmiş yatırımlarla ekonomik büyümeye katkı sağlanmasını ve kamu hizmetlerinin etkin ve verimli hale getirilmesini sağlamak üzere yapısal dönüşüm için köklü reformlar kamuoyunun gündemine getirilmeli ve muhalefetin de desteğini alacak biçimde bu reformlar hızla hayata geçirilmelidir.
6) Bütçe giderleri içerisinde çok büyük payı olan Sosyal Transferler kalemi içerisinde bulunan ve özelliklede üretim sektörünün verimliliğini düşüren ve adaletsizlik yaratan teşvikler yeniden düzenlenmeli ve yatırımların önünde büyük bir engel olarak duran ve aynı zamanda da borçlanmanın temel nedenlerinden olan emeklilik sistemlerimizin açıklarını giderecek politikalar en kısa zamanda kamu yararına hayata geçirilmelidir.
CTP olarak ülkede oluşan ekonomik kriz ortamından ciddi rahatsızlık duymaktayız. Partimizin Haziran 2013 - Nisan 2016 döneminde uyguladığı doğru maliye politikalarının ülke ekonomisi ve yurttaşlarımız açısından öneminin bir kez daha anlaşılmış olması bir yana, yukarıda değindiğimiz her altı konuda da sorumlu ve yapıcı bir muhalefet anlayışı ile krizin aşılmasına yardımcı olmaya hazır olduğumuzu kamuoyunun bilgisine sunarız.
Hükümetin önerilerimizi ciddiyetle değerlendirmemesi ve muhalefetle birlikte krizin aşılması adına gerekli adımları atmaktan uzak bir tavır sergilemesi halinde ise stagflasyonun ciddi toplumsal ve sosyal sorunlara yol açacağını, bunu siyasi krizin takip edeceğini gözlemlemekteyiz. Böylesi bir durumda, dünyada ve ülkemizde ekonomi ve maliye alanlarında yaşanmakta olan gelişmeleri yakından takip edebilen ve doğru müdahalelerle yurttaşlarımızın karşı karşıya kaldığı ciddi sıkıntıları ortadan kaldırabilecek tek parti olarak CTP, kaçınılmaz bir alternatife dönüşen erken seçimde tek başına iktidar hedefiyle siyasi faaliyetlerine ağırlık verecektir.