Dr. Mehmet Tufan
Ailece Zanzibar’da tabiat güzelliklerini bir süreliğine yaşama tercihi, psikolog ve yoga eğitmeni olan kızım İpek’in Zanzibar’ın Jambiani kıyılarında bir süreliğine kite surf sporu yapma tutkusu ve oralara gelen turistlere yoga ile terapi hizmetleri vermek üzere Zanzibar’da bulunmuş olmasındandı.
Saat tam 19.00’da yine Türk Hava Yolları’nın Boing 737 tipi uçağı ile ve yaklaşık 200 yolcu ile beraber yedi saat sürecek Tanzanya yolculuğumuza güzel bir kalkışla başladık. Saat bizim saatimizle 00.30’u gösterirken not defterime şunları yazıyordum; Şu an saat 00.30 ve Türk Hava Yolları uçağı ile Tanzanya’ya uçuyoruz. Yolculuğumuz iyi gidiyor. Önümdeki koltuğun arkasındaki televizyon ekranından Türkçe filimler seyrediyorum. Bir ara baktım ki uçağın iç ışıkları sönmüş, eşim dahil herkes mışıl mışıl uyuyor. Bir ara ben de uyur gibi oldum galiba. Uçağımız arada bir sarsılıyor. Bir de baktım ki dışarıda ay ışığı var. Yaklaşık 11,000 metre yukarıda uçuyoruz. Bir an düşündüm ki gece saat 00.30’da havada Tanzanya-Zanzibar yolunda! Herkes uyuyor ben sinema filimi seyrediyorum. Gündüzleri dururken gece havada sinema filimi izliyorum, sevgililer günü gecesinde bu yaptığım akıl işi mi diye düşünüyorum. Şu ana kadar yolculuğumuz çok güzel ve sorunsuz gidiyor. Saat 02.00’yi gösterirken uykusuzluktan olacak sanırım, gözlerimde hafif bir yanma, başımda hafif bir ağırlık hissi oluşuyor ve ben tv ekranında Taş Mektep isimli Türkçe bir film izliyorum. Nihayet ekrandaki gösterge uçuş süresinin son dakikasını gösterirken uçağımızın tekerleklerinin yumuşak sesleri Dar Es Selaam hava alanına inmiş olduğumuzun haberini veriyordu. Daha önce yazdığım Tanzanya macerasından sonra yine kızım İpek’in önderliğinde beş günlük ikinci dinlenme ve gezi bölgemiz olan Zanzibar adasına gitmek üzere hazırlıklara başladık.
ZANZİBAR DÜNYANIN NERESİNDE
Zanzibar Afrika kıtasının doğusunda Tanzanya’ya bağlı iki adadan oluşan ve özerk yönetilen bir bölge. Ana ada Zangibar ve Pemba adası olmak üzere iki adadan oluşan yönetsel bölgenin başkenti Stone Town’dır. Ekonomisi baharat üretimi ve turizme dayalıdır. Zanzibar dünyaca ünlü Queen grubunun solisti Freddie Mercury’nin doğum yeri olması ile de ünlüdür. Başkent Stone Town’da doğmuştur. Zanzibar dünyanın önde gelen baharat üreticilerindendir. Zangibar, Şiraz’dan gelen İranlı göçmenler tarafından kurulmuştur. 1698 yılına kadar Portekiz hakimiyetinde kalan Ada, bu yıldan itibaren Oman Sultanlığı denetimine geçmiştir. Ada sultanlığı 1890-1963 yılları arasında Birleşik Krallık tarafından gönderilen valiler tarafından yönetilerek yarı sömürgeleştirilmiştir. 1963’te bağımsızlık verilen Ada, sultan yönetiminde anayasal krallık haline gelmiş, 26 Nisan 1964’te ise özerk bölge olarak bir parçası olduğu Tanzanya’ya bağlanmıştır
Zanzibar’da halkın çoğunluğu Müslüman ve tenleri çok siyah olmasa da siyahi olarak adlandırılır. Nüfusu yaklaşık 1.5 milyondur. Zanzibar’ın en üzücü tarih aralığı Umman Sultanlığı döneminde başlatılan köle ticareti sırasında 18. yüzyılda gerçekleşmiştir. Ada’da bulunan Hintli tüccarların finansmanı ile gerçekleşen insanlık dramı Doğu Afrika’nın en vahşi görüntülerine sahne olmuştur.
Zanzibar’da en önemli sağlık sorunları su temini, sarı humma, aids, hepatit, malarya, uyku hastalığı olup insanlarının ortalama yaşam süresi 55 yıldır.
ZANZİBAR YOLCULUĞUMUZ BAŞLIYOR
Hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra bir taksi çağırarak Dar Es Selaam’da deniz otobüslerinin çalıştığı Limana gittik. Biletlerimizi aldık. Bilet fiyatları yolculuk edilecek bölüme göre belirlenmiş. VIP, birinci sınıf ve ekonomik salon gibi bölümler var. Biz daha rahat olsun diye VIP salonunda seyahat etmek üzere bilet aldık (kişi başı bilet 40 USD) Gemi oldukça konforlu, emniyet tedbirleri ile donatılmış. Her bölüm ve dış yanlar kamera sistemleri ile izleniyor. VIP yolcu salonunda yolculara ücretsiz çay, kahve servisi yapılıyor. İki saatlik konforlu bir yolculuktan sonra Zanzibar kıyılarına geldik. Gemiden çıkışta pasaport gerekli. Bizim VIP bileti almış olmamız Zanzibar gümrüğünden çıkışımızı kolaylaştırdı. Burada valizler hamal görevi yapan kayıtlı Zanzibar yerlileri tarafından taşınmaktadır. Taşıma ücretini biraz fazla isteseler de sonuçta anlaşabiliyorsun.
Gemi çıkışı, önceden kızım İpek’in rezervasyon yaptığı taksi şöförü bizi kapıda bekliyordu. Eşyalarımızı taksiye yerleştirdikten sonra yaklaşık bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra Zanzibar limanından 70 km uzaklıkta olan Ada’nın doğu bölgesinde Jambiani kıyılarında (Jambiani köyü) Coral Rock Hotel tesislerinde önceden rezervasyonu yapılmış denize sıfır ve müstakil olan otel evciklerine yerleştik. Otel evcikleri beton bloklardan yapılmış, tavanı alçıpanla kapalı dam üzerinde ise kamışlardan örülmüş kubbe şeklinde bir çatı mevcut. İç düzenlemede misafirler için her türlü konfor düşünülmüş. Banyo tuvalet, temiz yataklar ve sineklerden korunma amaçlı yatak üzeri cibinlik düzeni mevcut. Biraz dinlendikten sonra otel evciklerinin hemen önüne kadar gelen denizi-Hint okyanusunu uzun uzun gözleyerek seyrettik. Akşam olunca otel yakınlarında turistler için organize edilen içkili yemekli, danslı bir eğlence programına katıldık. İnsanlar bayağı içiyor ve eğleniyorlar. Her biri dünyanın bir yerinden gelmiş, bazıları buralarda yerleşmiş, bazıları da mevsimlik olarak buralarda, eğleniyorlar stres atıyorlar. İnsanların gerçekten eğlendiklerine kanaat getirdim. Tabii ki eğlenerek yaşamak duygusu herkes için farklı bir duygudur. Bana göre eğlenmek, katıldığın bir organizasyonda mutlu olduğunu hissetmektir. Eğlence sonunda insanın mutlaka dinlenmesi ve uyuması gerekir. Ben ve eşim de öyle yaptık.
DENİZ VE GELGİT
Sabah uyandık bir de ne görelim, deniz yok olmuş, bizim olduğumuz yerden yaklaşık bir kilometre geriye çekilmiş. Bunun nedeni gelgit olayı. Ay, dünya ve güneşin yerçekimleri ile ilgili. Bu durum bölge insanının işine yarıyor. İnsanlar geriye çekilen denizin zemininde bulunan deniz yosunlarını ve deniz hayvanlarının kabuklarını, balıkları toplama veya avlama gayreti içine giriyorlar. Deniz yosunları, özellikle kahverengi ve yeşil olanlar oldukça değerli. Bunlar çok yüksek derecede antioksidan enzimler ihtiva ettiklerinden yemeklerde, salatalarda tüketildiği gibi sanayide pek çok dermatolojik merhemlerin bileşimlerine katılmaktadır. Deniz geri geldiği zaman eğer rüzgar müsaitse ki genelde müsaittir, bu sefer kite surf sporu yapanlar, spor yapmaya başlarlar. Denizin günde iki kez gelip gitmesini seyretmek gerçekten hoş oluyor. Deniz gidip de geldiği zaman denizin rengi değişiyor. Yeşil sarı bir renk oluyor. Hava güneşli ise bu renkler sarı-yeşil- mavi karışımı oluyor. Bu renkler sanırım deniz tabanındaki yeşil yosunlardan, denizin beyaz sarı kumundan, gökyüzündeki değişken renkli bulutlardan ve gökyüzünün renginden kaynaklanmaktadır.
TROPİKAL BİTKİLER
Gezimizin üçüncü günü tropikal meyve ağırlıklı sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra bir taksi kiralayarak yine Zanzibar’a özgü baharat bahçelerini ve eski taş şehri, bir diğer deyişle Stone town denilen yerlere turistik ziyaretler yapmak üzere hareket ettik. Yaklaşık bir buçuk saatlik bir araba yolculuğundan sonra bir baharat bahçesine geldik. Buradaki özel rehber bize hep anlattı ve baharat bitkilerini gösterdi. Karanfil ağacını, vanilla bitkisini, papaya ağacını, Hindistan cevizinin nasıl toplandığını, o büyük ağaçlara nasıl tırmanıldığını gösterdi. Mango, avokado ve diğer farklı ağaç ve bitkileri görme şansını elde ettik. Ben ananas meyvesini büyük bir ağaç üzerinde görmeyi beklerken ananasın yerde, bizde büyük alovera bitkisine veya dere yataklarında kendiliğinden biten sabır bitkisine benzer bir bitki olduğunu ve meyvesinin de yaprakları arasından yukarı doğru çıktığını hayretle seyrettim. Baharat bahçesini gezi sonrasında bahçedeki meyve ve bitkilerden bizlere ikramlar yapıldı. Bunlar içerisinde en lezzetlisi ve değerli olanı papaya meyvesi idi. Hindistan cevizinin yaş iken yenmesinin farklı bir lezzeti vardı. Hele vanilla bitkisinin fasulye bitkisine benzemesi bir başka ilginç görüntü idi.
Yaklaşık olarak iki saatlik bir gösteriden sonra, buradan yine arabamızla Stone town’a doğru yola koyulduk. Kısa süren bir yolculuktan sonra Stone town’da idik. Burası deniz kıyısında liman şehri ve Zanzibar’ın hem ticaret merkezi hem de turizm açısından görülmeye değer bir bölgesi. Evler genellikle iki katlı ve birbirine dayalı dar ve eğri büğrü sokaklara sahip. Bu yollara motorlu arabalar sığmıyor. Ancak motor ve bisikletlerle geçmek mümkün. Binaların zemin katlarında genel olarak turistik eşyalar satan dükkanlar var. Her gelen mutlaka bir şeyler alıyor. Biz de hatıra diye oldukça çok bir şeyler aldık. Gezinirken kendimizi şehrin bir meydanında bulduk. Burada her türlü meyve, baharat ve diğer gıda maddelerini bulabilirsiniz. Bu arada burnuma kötü kokular gelmeye başladı. Bu nedir diye kızıma sorduğum zaman, burada balık pazarı var dedi. Merak bu ya içeriye girdiğim zaman bir de ne göreyim! İçeride her türlü balık var ama balıklar üzerinde oğul atmış misali karasinekler de var. Resim çekmeyi düşündüm, fakat sonradan vazgeçtim. Saldırıya uğrayabilirim diye. Burada sağlık koşulları çok kötü idi. Gördüğüm manzara karşısında bu bölgede balık yemek istemedim. Daha sonra yine bu şehirde bulunan ve Umman Sultanlığı döneminde köle ticareti yapılırken kölelerin muhafaza edildikleri binaları ve insanlık dramlarının yaşandığı köle ticareti merkezini gördük. Bilgiler aldık ve sanki o dönemi yaşarmış gibi olduk. Daha sonra liman bölgesinde bir kafeteryada dinlenirken çevreyi, insanları seyretme imkanını bulduk. Akşam olunca yeniden kısa bir araba yolculuğundan sonra otelimize döndük.
KİTE-SURF KEYFİ
İnsan çok gezince ve çok yorulmuş olursa dinlenmek için de mutlaka yeterince uymak zorunda. Çok rahat bir gece uykusunun sonunda dördüncü günün sabahında uyandığımız zaman deniz halen yerinde duruyordu. Biz kahvaltımızı bitirene kadar deniz yeniden sahilden yaklaşık bir kilometre uzaklaştı. Öğleden sonra deniz geri gelirken rüzgar çok tatlı ve kıyıya paralel eserken kite surf sporu yapan turistler denizde surf yapmaya başladılar. Kızım İpek de onlardan bir tanesi idi. Bu arada ben de sahilden denize doğru yürüyerek ta içerilerde onu surf yaparken hatıra kalsın diye video kaydı yaptım. Çok zevkli idi. Aradan otuz dakika kadar bir zamanda bir de baktım ki deniz belime kadar yükselmiş. Tabii bu arada ben de sahile doğru hızlıca hareket etmeye başladım. Ne olur ne olmaz diye. Çünkü elimde kamera vardı ve yüzme şansım yoktu. Çok güzel görüntüler çektim. Kite surf’çülerin deniz üzerinde bir sağa bir sola kayarak gidip gelmeleri gerçekten görülmeye değerdi.
Günün akşamında Stone Town’un yaklaşık sekiz kilometre kuzeyinde bulunan Oman sultanlığı zamanında Prenses Selma’nın doğum yeri olan Mitoni Palasta yemeğe davetli idik. Burada bizlere Oman Sultanlığı, Mitoni Palas ve ve Prenses Selma’nın tarihsel geçmişleri hakkında bilgiler verildikten sonra yöresel güzel yemekler yedik. Yerlilerin yöresel dans göterilerini izledik. Onlarla birlikte onlar gibi oynama fırsatı bulduk. Birlikte resimler çektik. Bu geceyi de böyle geçirdikten sonra yine otelimize döndük.
JAMBO, KARİBU
Sabah olduğu zaman deniz yerinde idi. Yaklaşık öğlenden sonraya kadar denizin güzelliğini seyretme fırsatını yakaladık. Otelimizin kıyı parkında doya doya deniz havası soluduk. Deniz havasında yoğun olan negatif iyonlarla bedenimizi rahatlatmanın fırsatını yakaladık. Daha sonra bulunduğumuz bölgedeki köy sokaklarında, tropik ağaçların ve baharat bitkilerinin bulunduğu yollar boyunca yaklaşık iki saatlik bir yürüyüş yaparak çevremizi daha iyi tanımaya çalıştık. Yürüme yolları hariç her taraf yemyeşil. İnsanlar turistlere karşı saygılı ve oldukça sosyal yaklaşımlı. Yürürken bizi gören yerlilerin hemen hepsi bize kendi lisanları ile ya jambo (merhaba) ya da karibu (hoş geldiniz) diye sesleniyorlar. Biz de onlara ‘asente sana’ (hoşbulduk ) diyoruz. Bizim ülkemizdeki yerlilerimiz turistlere ne derecede saygılı veya sevecen!
Nihayet tatil veya dinlenme amaçlı gezi günlerimizin sonuna geldik. 24 Şubat sabahı yine otelimizde kahvaltı olarak, Jambiani yerlilerinin yöresel omleti olarak bize tanıttkları yumurtalı patates ezmesi şeklindeki nefis lezzetli omletten son bir kez daha yedikten sonra memlekete dönüş hazırlıklarına başladık. Ve sırası ile önce Zanzibar’dan yine gemi ile Tanzanya’ya, sonra Dar Es Selaam havaalanına, oradan da yedi saatlik güzel ve rahat bir uçak yolculuğu ile İstanbul Havaalanına ve daha sonra on günlük ayrılığın yarattığın özlem duygusu ile hastalarıma, arkadaşlarıma, dostlarıma, sevdiklerime ve güzelim memleketime kavuşmanın verdiği mutluluk elbette ki en güzeliydi.