‘Zem ve Kadih’ Davaları

Kıbrıslı Anılar 1972’den beri, görüşlerimi sözlü ve yazılı olarak kamuoyuna açık şekilde sunmaktayım. Bugüne kadar, hiç bir bireye “şahsi” yönden saldırmmamaya ve onları küçük düşürmemeye özen gösterdim. Bu nedenle kendimi ve görüşle

 

 

Kıbrıslı Anılar

 

 

 

1972’den beri, görüşlerimi sözlü ve yazılı olarak kamuoyuna açık şekilde sunmaktayım. Bugüne kadar, hiç bir bireye “şahsi” yönden saldırmmamaya ve onları küçük düşürmemeye özen gösterdim. Bu nedenle kendimi ve görüşlerimi yayımlayan gazeteleri dava edilecek duruma getirmedim.

Siyasi görüşlerimizden ötürü, cinsiyetçi dokundurmalar yanısıra “Rumcu, vatan haini, komünist” diye çok suçlandık. Ancak, bana yapılan haksız, mesnetsiz ve şahsi hakaret ve saldırılar arasından seçtiğim iki yazıyı “zem ve kadih” yasası çerçevesinde mahkemeye götürdüm. İki davada da haklı bulunup, özür dilenme ve tazminat alma hakkı kazandım.

Peki, Kıbrıs’ta süren rejime muhalif bir kişi olarak yazdıklarım, söylediklerimden ötürü dava edildim mi?

Evet bir kez. Sağlık Bakanlığı’nda ortaya çıkmış bir yolsuzluk konusunda, ısrarlı yazılarımıza rağmen gerçek sorumlulara dava açmayan ve onları cezalandırmayan zamanın Başsavcı’sına yüklendim. “Devleti küçük düşürme” suçlamasıyla Ceza davası kapsamında yargılanmak istendim. Ancak daha ilk duruşmadan hakkımdaki suçlama düştü ve dava kapandı.

                                                                ****

Kıbrıs’ta, İngilizler döneminden kalmış ve daha sonraki yönetimlerce bazı değişikliklere uğramış, Fasıl 148, “Zem ve Kadih” ( yeni ismi Haksız Fiiller Yasası) yasası vardır. Bu yasa, bireyleri kötü niyetle yapılmış kişisel saldırılardan korumak ve bu fiili işleyenleri cezalandırmak amacıyla konmuştur.

Tabii yasanın diğer amacı, devlet büyüklerini, tıpkı bir birey gibi görüp, kendilerine yöneltilen suçlamaları bu yasa ile durdurmaktır ve ceza yasası kapsamına girmektedir. Sivil kişilerin birbirlerine karşı işledikleri bu suç isnadı  davaları idari mahkemelerde görülüp tazminat cezası ile sonlanabilmekte, devlet büyüklerine karşı işlenenler ise Ceza mahkemelerinde görülmekte ve tazminat yanında hapislik cezası da içermektedir.

Hangi fiillerin bu yasa kapsamında inceleneceği aşağıdaki gibi zikredilmektedir..

 

Zem ve kadih, herhangi bir kişi tarafından-

a)   herhangi bir diğer kişiye kamu görevinde suihalde bulunan; veya

b)   (b) herhangi bir diğer kişiye kamu görevinde suihalde bulunduğunu isnat eden; veya

c)   Herhangi bir diğer kişinin mesleği, ticari işi, zanaatı, işi, meşguliyeti veya, makamı veya mevkii yönünden doğal olarak şöhretine zarar vermeye veya şöhretini  zedelemeye veya haleldar etmeye yönelik; veya

d)   Herhangi bir diğer kişiyi genel nefret, aşağılanma ve istihzaya maruz bırakması muhtemel; veya

e)   Herhangi bir kişiyi, başkalarının ondan kaçınmasına veya uzak durmasına sebep olması muhtemel herhangi bir malzemenin veya ifadenin baskı, yazı, boyanmış şey, resim, maket, jest veya mimik, söylenen sözler veya başka eserlerle veya telsiz telgrafla yayınlamak dahil herhangi bir başka bir yoldan yayımlanmasından ibarettir....

                                                             ****

 

 

 

                                                              

“ZEM VE KADİH” KAPSAMINDA KAZANDIĞIM DAVALAR

 

1970’lerin sonu ya da 1980’lerin başında, Halkın Sesi Gazetesi’nde, rahmetli köşe yazarı Reşat Kazım, siyasi görüşlerime, rejime-statükoya- karşı oluşuma kızıp esti gürledi, “halkçı görünüp, eczanesinde halka pahalı ilaç satıyor” diye yazdı. İsmimi belirtmemek ile davadan kurtulacağını sanmıştı ama beni öyle bir tarif etti ki ben olduğum, şu cümlesiyle gayet açıktı: “Bu şahıs eczacıları temsilen Kurucu Meclis’e girmiştir.”

Anında dava açma girişimi başlattım. Konuştuğum insanlar, ki aralarında hukukçular da vardı, bu ülkede, “zem ve kadih” meselesinden kimseye tazminat cezası verilmediğini, en fazla bir “özür” ile kapatıldığını söylüyorlardı.

Yılmadım ve dava açtım. Dava sadece yazarı değil, gazetenin sahibi olan rahmetli Dr.Küçük’ü de kapsıyordu. Yapacak birşey yoktu. Dr, Küçük’e saygım vardı. O dönemler, 74-80 arası benim içinde bulunduğum siyasi partilere destek vermiş, benden “Jan Darc” diye bahsetmiş olabilirdi. Ancak hakaret ve yalan suçlamalar karşısında hatır gönül yapamazdım.

Durumun ciddiyeti anlaşılınca, Dr.Küçük bazı aracılar gönderdi. Yazarının yaşlı ve ailevi sorunları olduğunu, yazıdan önceden haberdar olmadığını ve davadan vazgeçmemi istedi. Kabul etmedim ve dava sonuçlandı. Hem iyi bir tazminat almıştım hem de gazetelerinde özür dilemişlerdi.

                                                                      ****

1990’ların başında(1992 olabilir) Asil Nadir, Bozkurt gazetesini satın almış ve yayına başlamıştı. Geçen hafta vefat eden Doğan Harman gazetenin yazıişleri müdürüydü.

Bu gazete Kıbrıs sorunu konusunda Denktaş çizgisini izler, Rum karşıtlığı ve çözümsüzlüğü savunurdu.

Kıbrıs sorununda bir hareketlenme, BM önerileri ve liderler görüşmeleri yapıldığı zamandı ve sanırım “mal mülk” tartışması vardı. Statüko, Rum mallarının sahiplerine iade edilmeyeceği bir formül peşindeydi. Aynı zamanda, bu konuyu da bahane ederek çözüm olamıyacağını savunurlardı.

Ben de Yenidüzen gazetesinde bu konuyu işledim ve bu düşüncenin uluslararası hukuk’a aykırı olduğunu, Rum mallarını kimsenin sahiplenemiyeceğini yazdım.

Bozkurt yazarı Cumhur Deliceırmak, bu görüşlerime şiddetle karşı çıktı ve bana daha fazla sövmek dürtüsüyle “Eczanesinde halka zehirli ilaç satan..” deyip davalık olmaktan kurtulamadı..Uzatmayalım bu dava sonucunda da tazminat aldım. Çok sürmedi o gazete kapandı..

                                                               *****

Üçüncü davaya hazırlanırken şunu düşündüm: Eskiden, şahsi ve cinsiyetçi hakaretler daha az yapılırmış. Kıbrıs’ın şimdiki halinde, her alanda olduğu gibi kalite sefilliği yaşanıyor. “Gazeteci” sıfatı kullanarak yazılan pislik yazılar, bundan böyle daha çok “zem ve kadih” kapsamına girecek davalar açacağımızı gösteriyor.   

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri