Zenginsen terhissin!

Serhat İncirli

Halkın Partisi’nden arkadaşlar ve Kudret Özersay hesapladı; bedelli askerlik yarım miliyon TL!
Bir yanda TL’nin değer kaybı, öte yanda enflasyonun yükselişi, beri yanda asgari ücet artarken; bedelli askerlik ücretinin veya askerliği parayla satın alma bedelinin artmaması olmazdı!

-*-*-

Hükümetin en ciddi acizliklerinden biri budur!

-*-*-

Haaa Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin yıllık duhuliyesinin de neredeyse kişi başına aynı fiyata ulaşmış olmasını da araya sıkıştırıverelim!

-*-*-

Evet!
KKTC’de dün Halil Karapaşaoğlu’nun vicdani ret davası vardı…
Bundan da söz edelim!
Ortaya karışık bir yazı olsun!

-*-*-

Karapaşaoğlu ve bir grup arkadaşı, seferberlik tatbikatına gitmeyi reddettikleri için yargılanıyorlar ve hapse mahkum ediliyorlar…

-*-*-

Ama öte yandan, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar dahil bir grup zengin veya parayı toparlamayı başaranlar; askerlik hizmetini parayla satın alıyorlar!
Parasını ödeyip, vatan borcu ödüyorlar!

-*-*-

Ayıptır söylemesi ama, Türk milleti için “askerlik”, sanırım “onur ve namus” kavramları ile birlikte anılır!
Şimdi milliyetçilere soruyorum: 
“Zenginsem terhis miyim?”

-*-*-

Bir soru da komutanlara: “Askerlik parayla satılabilen bir şey mi?”

-*-*-

Yazıktır, günahtır!
Kudret hocanın dediğinden, bir şeyler yapılması kaçınılmazdır!


Propagandanın yani yalanın sebebi ne?

Sevgili Cenk Mutluyakalı dün yazdı ve çok güzel anlattı…
Ünal Üstel’in BRTK’da sevgili Levent Kutay’ın program sırasında söylediği; “… Rum tarafından gelen ne idüğü belirsiz et…” ifadesinden söz edeceğim…

-*-*-

Ama sadece tek başına bu söz değli!
Ünal Üstel’in bu milliyetçilik, hamasi düşmanlık üzerinden ettiği laf; ithal et olayının içinde bir iş olduğunun birinci kanıtıdır sadece!

-*-*-

Ünal Üstel, “Rum tarafından gelen etin ne idüğü olduğu belli değil” derken, Kıbrıs gazetesinin dünkü manşeti ise “ithal etin” kesinlikle sorunlu ve sıkıntılı olduğunun bir diğer kanıtıdır!

-*-*-

Ne dedi Kıbrıs gazetesi?
“Kaliteli ve ucuz et geliyor”…
Fiyatına bir şey demeyeceğim, piyasaya çıkınca göreceğiz de “kalite” ne iş?

-*-*-

Etin kalitesini kim kontrol etmiş?

Kimse!3

-*-*-

Yani, hem Üstel’in “idük” iddiası, hem de Kıbrıs’ın “kaliteli et” iddiası, sadece propagandadır!
Yani, halkı kandırmak maksatlı dile gelmiş yalanlar!
Peki neden halk kandırılıyor?
Çünkü belli ki bu işin içinde bir iş vardır!
Bilmem anlatabildim mi?


KKTC’de hiç konuşulmayan iki konu!

1 – KKTC’de hiç konuşmadığımız ilk konu küresel ısınmadır…
Küresel ısınma nedeniyle örneğin Hindistan’da geçtiğimiz gün gölgede hava sıcaklığı 53 derece santigrata ulaştı ve ülkede çok ciddi su sıkıntısı beklentisi var…
Bunun adı felakettir…

-*-*-

Ve bu yaz, yani resmi anlamda yarından itibaren adım atacağımız mevsimin çok sıcak geçeceği beklentisi vardır…
Ve KKTC’de de çok ciddi su sıkıntısı olabileceğini, konunun uzmanları dile getirmektedir!

-*-*-

Su sorunu, Türkiye’nin de büyük derdi olacak gibi durmaktadır…

-*-*-

Ve tek dayanağımız, tek doğru dürüst kaynağımız, evet bin şükür, Türkiye’den gelen borudur!

-*-*-

Peki biz tedbir almayalım mı?
Tasarrufu falan konuşmayalım mı?
Allah göstermesin, ya o boru koparsa!

-*-*-

2 – Gelelim KKTC’de hiç konuşulmayan ikinci konuya…
Yanıbaşımızda iğrenç bir katliam yaşanıyor…
Sesimizi çıkarmıyoruz…
Kimse, İsrail’in 40 bine yakın insanı katlettiğinden söz etmiyor…
Ayağa kalkıp, bu konuda eylem yapan da yok…

-*-*-

Ama Filistin liderini, Rumlara çok yakın diye ezenler yok değil!
Kuveyt Emiri’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ziyaretine ise Türkiye yalakaları ses çıkaramıyor, Erdoğan’ın Emir’le olan dostluğundan bile korkuyor, sahtekarlar!

-*-*-

Kahrolsun İsrail!
Filistin’e özgürlük…


Büyük kayıp: Nazım Beratlı

Daha sağlıklı olalım dedik…
Arkadaşlarımız, az büyüklerimiz, hatta çok küçüklerimiz “tak” diye düşüp düşüp ölüyor!

-*-*-

Diyete başladım…
Alkolü bir süreliğine sıfırladım…
Bisiklete devam…
Yürümeye devam…
Derken; bugün 11.30 gibi Yeşilyurt Hastanesi’nden bir kardeşim aradı, “Nazım Beratlı öldü” dedi…

-*-*-

Tüm enerjimi, daha sağlıklı olma heyecanımı bir anda yitirdim…

-*-*-

Nazım Beratlı’yı doğduğum günden beri tanırım…
Lefke’de rahmetlik annesinin, babasının sevgisini tatmış çocuklardanım…
İngiltere’deki kardeşi Cengiz Topel, çocukluk arkadaşlarımdandır…
Ve sevgili eşi yeğenimdir…

-*-*-

Bir süredir rahatsız olduğunu işitmiştim…

-*-*-

Bu arada belirtmek lazım; eminim herkes biliyordur ama Nazım Beratlı, çocukluğumdan beri bildiğim, abim, eniştem değildir sadece…

-*-*-

Doktordur…
Filozoftur…
Tarihçidir…
Yazardır…
Müzisyendir…

-*-*-

Yazdıklarına katılırsınız katılmazsınız; hepsi derstir…
Sohbetleri akademidir…

-*-*-

Çok büyük bir kayıptır…
O’nu tanıdığım için çok gururluyum…

-*-*-

Eşi ve evlatları başta olmak üzere; tüm sevenlerine başsağlığı dilerim…
Huzur içinde uyu be enişte!
Sigaradan bir nefese çekip, bıyıkların üzerinden, gözlüklerin altından “Be Serhat, hiç katılmam ha bugün yazdıklarına” deyişini unutmayacağım…