7 Ocak seçimleri sonrası oluşan yeni siyasi denklem, UBP’nin dışarda kaldığı bir koalisyon modelinin ortaya çıkmasıdır. Bir bakıma kendiliğinden oluşan bu yeni siyasi dinamik, ülkemizde yeni bir siyasi ve sosyal kültürün gelişmesine olanak sağlayabilir.
UBP’nin yarattığı ekonomik, sosyal ve siyasal tahribatın özünde, adam kayırmacılık, baskı ve menfaat kültürü yatmaktadır.
Toplumu dört bir yandan kuşatan ve kamu yararına icraat yapmayı, geleceğe yönelik planlamayı, stratejik gelişmeyi, adil olmayı, eşitliği bir değer olarak hayatın en küçük birimine taşımayı ve hukuku üstün kılmayı neredeyse imkansız kılan bu hastalıktan kurtulmak, başlı başına önemli bir iştir.
Eğer bir toplumsal dönüşüme ihtiyacımız varsa, bu, en temelde yukarıda kısaca aktardığım değerleri bir yaşam biçimi olarak topluma şamil kılacak, toplumun en küçük hücresine kadar nüfuz ettirip, içselleştirecek yeni bir kültür yaratmakla mümkün olacaktır.
Yeni bir kültür yaratmadan var olan köhnemiş zihniyet ve bu zihniyetin uzantısı kurumları dönüştürmek mümkün olamayacaktır.
Bu nedenle yeni hükümeti heyecanla karşıladığımı belirtmek isterim.
CTP dahil, dört siyasi partinin, bu bağlamda önemli bir görevi var.
Toplumsal zihniyet dönüşümünü sağlayacak radikal adımlar öngörecek bir planlama ile yeni bir yola girilebilir.
Tüm sivil toplum örgütlerine görevler yükleyen, çağdaş, barışçıl, çoğulcu, farklılık içinde birliği gözeten, her türlü ayrımcılığı reddeden yeni bir toplumsal yapıdır ihtiyacımız.
Yapısal dönüşüm programlarının katı kurallarını esneterek, topluma kısa vadede katı programlarla bir dayatma yapmadan yol almak gerekir.
Acil icraat değil. Acil ve acı reçete asla değil. Adım adım icraat öngörülmeli.
Yeni bir kültür için, yeni bir siyaset dili ile kucaklayıcı bir yaklaşım içerisinde olunabilirse, önemli bir yol alınmış olunur.
Hani, kendi kendimizi yönetelim deriz ya…
Hani, haysiyetli bir düzen inşa edelim deriz ya..
İşte bu dönem, Kıbrıslı Türkler için yeni bir kültürel dönüşüm ve inşa sürecinin başlangıcı olmalı.
Bu uzun vadeli bir süreç. Sadece genel geçer siyasi söylem üzerinden değil, ekonomik aklın emirleri ile değil. Sahip olduğumuz tüm insan kaynaklarını, daha çok demokrasi ve daha sivil bir düzen için kullanma becerisini gösterebilen bir düzene geçiş yıl olmalı 2018.
İyi bir planlama ile mümkün olabilecek bu zihniyet devrimini gerçekleştirebilmek için ortak bir düşünüşe ve kararlılığa ihtiyaç var.
Dörtlü koalisyonu bu şekilde okuyorum ben.
Ümit ederim, “zihniyet devrimi” için bu adım en iyi şekilde atılır.
Özgüveni yüksek, kararlı ve üretken bir toplumsal düzen herşeyden değerlidir.
Gerisi gelir.