“Zilan katliamının izleri…”

Sevgül Uludağ

 

ORAL ÇALIŞLAR

Evet, Türkiye'de yeni bir sayfa açılırken geçmişin yaralarını deşmemek gerekir. Kini yaşatmamak gerekir. Ama 'tarihle yüzleşme'ye de ihtiyaç var.
Sadık Keleş, Van’ın Erciş ilçesinin Kündük Köyü’nden. Burası, Zilan katliamında en çok insanın öldürüldüğü yer olarak biliniyor. Katliamın gerçekleştiği Zilan Deresi’nin başında, Sadık Keleş’ten köyün ve Zilan katliamının acı öyküsünü dinliyoruz...
Yıl 1930’du. Kündük Köyü, bölgedeki birçok köy gibi tamamen yakılıp yıkılmıştı.
Yanık toprak ve dağınık taşlar arasında dolaşıyoruz...
Katliamın ardından, 30 yıl boyunca, yöreye uğramak yasaklandı. Çevre köylerden hayatta kalanlar, ortalıktaki cesetleri toplayıp, toplu olarak gömüyorlar. Canını kurtaran köylüler, çok uzaklarda başka yerlerde yeni köyler kuruyor. Şimdi dedelerinin, ninelerinin mezarlarının kalıntılarına bakabiliyorlar.
Sadık Keleş ve ailesi, uzun yıllar sonra dedelerinin topraklarına gelip yerleşmişler. Jandarma dayağına, devlet baskısına karşın topraklarından çıkmamaya kararlılar. Evler yapmış, elma ağaçları dikmişler. Kündük Köyü, torunların gayretiyle yeniden ayağa kalkıyor. Yaşanan acıları unutmadan...

Zilan Deresi ceset dolu
Cumhuriyet, 16 Temmuz 1930 sayısında, Zilan Deresi’ndeki katilamı şu şekilde duyurmuş: “Ağrı Dağı tepelerinde tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı Dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türk’ün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur.”
Hakkâri-Yüksekova gezimin ardından Erciş’e geçtim. Büyükadalı dostum Ercişli Mehmet Ali Dursun’la, kardeşleri ve amca çocuklarıyla buluştuk. Erciş’e 30 kilometre mesafedeki Karatavuk (Cüdgah) Köyü’nün mezrası Yağlık’a (Akkilise-Der) gittik.
Sisler içindeki Süphan Dağı çok haşmetli görünüyordu. Birçoğu Büyükada-Erciş arasında yaşayan dostlarımızla köyde ‘Çözüm süreci’ üzerine derin bir sohbete daldık.
Asıl buluşma amacımız, Ağrı Dağı isyanının ardından Zilan Deresi’ne sığınan Kürt köylülerinin katledildiği bölgeyi gezmekti. Yağlık Köyü’nün yaşlıları, babalarından dinledikleri katliam öykülerini anlattılar. Gerçekten vahşi ve insanlık dışı bir katliam yaşanmıştı.
Zilan katliamında atalarını yitirmiş bir kısım Ercişli ile birlikte katliamın yaşandığı bölgeye gittik. Sadık Keleş’i orada bulduk. Köyün nasıl yakılıp yok edildiğini, çevre köylerin nasıl yerle bir edildiğini büyüklerinden dinleyen Sadık, Kündük Köyü’nün tek tek evlerini sayıyor ve insanların başına neler geldiğini anlatıyordu.
Dönemin gazeteleri, katliamın boyutlarını şöyle aktarmış: “1930 yılında, Ağrı başkaldırısından sonra Zilan Vadisi’ne sığınan Kürtlere karşı tarihinin en büyük katliamlarından birini gerçekleştirdi. 44 köy ateşe verilirken 15 binden fazla insan vahşice katledildi. (Bu rakamı daha düşük olarak söyleyen kaynaklar da var.)”

İnönü: Türk ırkından olanlar
Katliamın ardından, 31 Ağustos 1930 tarihli Milliyet, dönemin Başbakanı İsmet İnönü’nün bir demecini yayımladı. O dönemdeki ırkçı yaklaşımı ifade eden bazı ifadeler: “Bu ülkede sadece Türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur. Aslı astarı olmayan propagandalara kanmış, aldanmış, neticede yollarını şaşırmış Doğu Türkleridir.”
Katliamın ardından, bölge halkının tüm mallarına el konuldu, 1950’de Erciş Asliye Ceza Mahkemesi’ne mallarını geri almak için başvuran köylüler, herhangi bir sonuç alamadı. 2012’de konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşındı. Söz konusu dava kabul edildi. Davacılardan (şimdi KCK davasından Van’da tutuklu bulunan) Mehmet Gürbüz, dedesinden kalma altı bin dönüm arazisine el konulduğunu ve o dönemden kalma tapu kayıtlarının kabul edilmediğini belirtti.
Torunlardan Cahit Arlı, İsmail Arlı, Mehmet Dursun, Latif Dursun, TİGEM’e devredilen arazilerini geri istiyorlar. Mezarlıkların içi bile hayvan barınağı olarak kullanılıyor. “Bu bizim canımızı yakıyor” diyorlar.
Evet, Türkiye’de yeni bir sayfa açılırken, geçmişin yaralarını deşmemek gerekir. Kini yaşatmamak gerekir. Ama ‘tarihle yüzleşme’ye de bir ihtiyaç var.
Zilan Deresi artık acıların mekânı olmasın, oradan kan değil dostluk aksın.
(RADİKAL – Oral ÇALIŞLAR – 3.9.2013)

 

***


OKURLARIMA…
Yıllık iznimin bir bölümünü kullanacağım için yazı dizimize kısa bir süre ara veriyoruz… 13 Eylül 2013 Cuma günü yazı dizimize kaldığımız yerden devam edeceğiz…