Türkiye temaslarını tamamlayıp ülkeye dönen Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Olgun Amcaoğlu, Nisan ayının ilk haftası okullarda hibrit eğitimin başlanmasını hedeflediklerini belirtti.
Eğitim adına dikkate alınması gereken bir açıklama. Ancak ne var ki; “hibrit eğitim ne demek? Hibrit eğitim nasıl olur? Böyle bir eğitim anlayışında Bakanlık, okul yöneticileri, öğretmenler, öğrenciler, anne-babalar ne yapar, nasıl davranır?” gibi sorularını henüz yanıtlamadık.
Açık yüreklilikle ifade edeyim; insanlık adına en zor şey, eğitim politikalarını belirlemek ve onları sürdürmektedir. Kanımca eğitim adına anlamlı yollar alamamamızın nedeni; bu öneme ve zorluğa uygun çabayı ortaya koymak, reform nitelikli eğitim politikaları üretememektir.
Neredeyse dünyanın her ülkesinde tüm okullarının ve kurumlarının insan ve materyal kaynakları açısından tamamen donanımlı olduğunu savunacak hiçbir eğitim sistemi yoktur. Başka bir ifadeyle en iyi eğitim sistemlerinde bile, bulunduğu konumdan daha da ileriye gitmesi, daha da iyileştirilmesi ve kalitesinin yükseltilmesi çalışmaları yapılmaktadır.
İşte tam da bu durumu anlatan bir kitabı karıştırma fırsatı buldum. “Singapur Eğitim Sistemi: Zıtlıkların Gücü”. Kitap, Singapur’un güçlüklerin üstesinden teker teker gelerek eğitim sisteminin uluslararası düzeyde etkili ve başarılı olmasındaki dönüşüm yolculuğunun iç yüzünü anlatıyor.
Singapur eğitim sistemi, başarılı olmasına rağmen eğitimde reform yapmaya devam ediyor ve değişimle ilgili zorluklar ve sorunların üstesinden gelme konusunda kararlılığı anlatılıyor.
Adından da anlaşılacağı gibi kitapta, bir sistemin birbiriyle rekabet eden felsefeler, önemli değerler veya birbirine zıt durumlar arasında seçim yapması gerektiğinde, eğitim reformunun ne kadar zor olabileceğini buna karşın zıtlıklardan hangisi seçtiğiniz büyük önem taşıdığını anlatıyor.
Gelelim bizim eğitim sistemimizin zıtlıklarına:
- Eğitim sistemi “yapılandırmacı” anlayışa göre tasarlanıyor ama uygulamaların tamamı “gelenekselci”…
- Öğretim programları beceri üzerine kurgulanmış ama öğretim anlayışı ezberci…
- Herkes sınavların varlığından şikâyetçi ama aynı herkes yarışmacı…
- Sınıflar çok kültürlü ama her şey tek kültürlü…
- Ders kitaplarımız yüz yüze eğitim için hazırlanmış ama son bir yıldır tüm uygulamamız uzaktan…
- Derslerimizi teknolojik yollarla yapıyoruz ama yöntemlerimiz hâlâ teknolojinin hiç olmadığı zamanlara aitmiş gibi…
- Çocuklarımız en değerli varlıklarımız ama omuzlarındaki yükü artırmak için ne gerekiyorsa yaptığımız için okullarında mutsuz olmaları umurumuzda değil…
Bu zıtlıkları artırmak mümkün. Ne var ki esas olan zıtlıkların varlığı değil, zıtlıklardan hangisi seçtiğinizdir.
Bilinenin aksine eğitim politikaların hedefi çocukları ve gençleri, kimi anlayışların öngördüğü bir kalıba sokmak ya da mükemmel çocuğu yaratmak olmamalıdır. Sınavda en yüksek notu alacak öğrenciyi yetiştirme telaşımız arasında mutsuz ve kişiliksiz gençler yetiştirdiğimizi fark edemiyoruz…
Eğitim sistemimizin yaşadığı kayıplar, giderilemez noktaya ulaşmıştır. O nedenle adına hibrit mi denir, seyreltilmiş mi denir hiç fark etmez. Önemli olanın tüm dünyada olduğu gibi bizde de eğitimde reform nitelikli dönüşüm yapabilmenin fırsatını görebilmek pandemi sonrasındaki yeni normalin, eski normalden farklı olmasını sağlayabilecek politikaları işe koşabilmektir. Aksi halde yapılacak her şey nafiledir…
Anlayan Gülmece
Romantik Gece
Sevgili çift, sıcak bir yaz gecesinde romantik bir kamp yapmaya girerler. Çadırlarını kurup, akşam yemeklerini büyük bir keyifle hazırlayıp yıldızların altında yemeklerini yiyip biraz romantik bir sohbetten sonra uykuya dalarlar… Birkaç saat sonra kadın uyanır ve yanında yatan sevgilisini de uyandırır. Adam uyku sersemidir güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır.
- Ne oldu? Ne istiyorsun?
- Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle!
Bunun için mi uyandırdın beni? Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum, ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız. - Peki, bu sana neyi gösteriyor?
Artık iyice uykusu kaçan adam, sevgilisinin bu manzara karşısında romantik bir şeyler duymak istediğini düşünür ve başlar anlatmaya:
- Bu yıldırlar sana olan aşkımı anlatıyor. Her biri bizim için sanki birer mum gibi yanıp aşkımıza tanıklık ediyorlar… Şimdi sen yanıt ver canım bu durum sana neyi gösteriyor?
Kadın hemen yanıtlar.
- Çadırımızı çalmışlar...
Okumuş muydunuz?
Küçük bir hatayı düzetme ki, ileride karşına çok büyük bir hata olarak çıksın.
Benjamin Franklin