“Mevcut durum kabul edilemez ve devamı Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler için olumsuz sonuçlara sebep olacaktır.” Eroğlu-Anastasiadis Ortak Metni.
İçerdiği önemli ayrıntıları bir an için gözardı etsek bile, statükonun kabul edilemez oluşunun birinci cümleden açıklanmış olması oldukça anlamlıdır, önemlidir. Statüko, yani mevcut durum kabul edilmemektedir. Mevcut durumun siyaseten dayandığı iki önemli temel var: Kıbrıs Cumhuriyeti ve KKTC. Bugün adadaki statüko, tanınsın tanınmasın, çok haklı olsun az haklı olsun bu iki siyasi yapı gözardı edilerek değerlendirilemez. Dolayısıyla tarihin garip ironisi şu ki statükonun tasfiyesi bizatihi bu siyasi yapının mimarlarına nasip oluyor.
Uluslararası camianın çok büyük ilgi gösterdiği “Ortak Metin”, 23 Mayıs ve 1 Temmuz 2008 Talat-Hristofiyas ortak açıklamaları ile kıyaslandığında büyük farklılık içermiyor. Ancak 2008’de dünya devletlerinin, bölgesel veya ulusal “çıkarları” açısından öncelikli olmayan bundan dolayı, bu denli yüksek tonda selamlanmayan, cesaretlendirilmeyen sadece BM’nin bürokratik mekanizması içerisinde değerlendirilen süreç ve sonuçlar, bugün için farklılaşmış durumda. Kıbrıs sorununun çözümünde emperyal aktörlerin (ABD eksenli olanlar...) devreye girmesinin nedeni, Türkiye’nin Doğu Akdenizdeki enerji paylaşımında/dağılımındaki rolünü artırmak, Kıbrıs Cumhuriyeti – İsrail (+Lübnan, +Mısır...) eksenli bir Türkiye karşıtı enerji bloğunun, elde edeceği güçle yaratacağı sıcak gelişmeleri önlemek ve özellikle NATO içerisinde/etkisinde bulunan ülkeler arasında olası gerilim, ihtilaf veya sıcak çatışmayı önlemektir. Tüm uyarılara rağmen, Kıbrıslı Rumların, tek yanlı gaz arama girişiminin ardından Türkiye’nin fiili müdahaleleri ile gelişen olaylar süreci bu noktaya taşıdı. Burada elbette İsrail ve Kıbrıs doğal gazının Türkiye ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya aktarılması projesi de sürecin bu şekilde sonuçlanması ya da görüşmelerin başlamasını ciddi anlamda tetikleyen (dolaylı veya doğrudan) faktörler arasındadır.
Dikkat edileceği üzere, “hakem”lik müessesesi metinde dışlanmış ve anlaşmanın eş-zamanlı referanduma Liderler tarafından götürüleceği ortaya çıkmıştır. “Takvim” olarak ise, “en kısa sürede” ifadesi girmiştir. Yine çok önemli bir diğer konu da Federasyonun kesin bir dille ifade edilmesidir: “Anlaşma, ilgili Güvenlik Konseyi Kararlarında ve Doruk Antlaşmalarında tanımlandığı şekliyle iki-toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı federasyon temelinde olacaktır.”
Yine, “Tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası kimlik” çok açık bir şekilde Ortak Metinde yer almıştır.
“Türk tarafı”nın çok önem verdiği bir konu olarak...Federal hükümetin yetkileri Federal Anayasa tarafından belirlendikten sonra, Federal Anayasa artık yetkilerin kurucu devletler tarafından kullanılacağını da belirtecektir. Kurucu devletler tüm yetkilerini, federal hükümetin müdahalesi olmaksızın, tamamıyla ve geri dönülmez şekilde kullanacaklardır.
Birleşik Kıbrıs Federasyonu, anlaşmanın ayrı eş-zamanlı referandumlarda onaylanmasının ardından, anlaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıkacaktır. Federal Anayasa Birleşik Kıbrıs Federasyonunun eşit statüdeki iki kurucu devletten oluştuğunu belirtecektir.
Yani iki kurucu devletin egemenlik paylaşımı ile oluşturacakları bir konfederal yapı değil, açık ve kesin bir şekilde, referandumdan sonra iki kurucu devletin ortaya çıkacağını ve bunların eşit statüde olacağını anlamaktayız.
Sonuç şu, Kıbrıslı Türkler olarak zor bir görevle karşı karşıyayız. Tarihi bir görevle. Bu görev, adaki bölünmüşlüğü, Kıbrıslı Türklerin haksız konumunu ortadan kaldıracak ve dünya ile entegrasyonumuzu sağlayacak bir görevdir. Bu görevin altından hiç makam tek başına kalkamaz. Bu görevin yüksek sorumluluğu Cumhurbaşkanlığından Hükümete, Meclisten Sivil Toplum örgütlerine birlikte çalışmayı gerektirir. Elbette gizlilik esastır, elbette paylaşım diyerek sürece zarar verilmemelidir. Ancak toplum temsilcilerinin devre dışı bırakıldığı her adım, kendi içerisinde sıkıntı ve sorunları da beraberinde getirecektir.
Uluslararası ilginin, emperyal çıkar ilişkileri ve düzenlemelerinden dolayı bu denli yüksek olduğu bu süreçte, hiç kimse sanmasın ki atı keyfinize göre sürecek, oyalamaya yönelecek, diplomatik oyunlarla süreci yozlaştıracak ya da masada kalma oyunu oynayacaksınız....
Bu hassas süreçte bir anda kendinizi başka bir nokta bulabilirsiniz. Bizden söylemesi...