Antasiades de Akıncı da, nerdeyse kangren olmuş Kıbrıs sorununda çözüm yolunda arayışlarını devam ettirirken, kendi seçmenlerinin ve halklarının da tepkisinden -haklı olarak- çekiniyorlar. Bu bir gerçek. Çünkü önlerindeki sorun, “Biz böyle karar verdik böyle olmalı..” denecek bir sorun değil.
Güneyde hala Kıbrıs’ı bir Yunan yahut Rum adası olarak görenler var. Hatta ve hatta bir gün (!) kaybettikleri toprakları, gerekirse büyük reisleri (!!!) Grivas gibi dağlara sığınıp, savaşıp, geri alacaklarını hayal edenler var... Var da var...
Kuzey’de de benzeri ‘ortaçağ’ kafalı fanatikler var... “Kanla aldık masada vermeyiz” diyenler var... Hatta ve hatta eline silah alıp dağa (hangi dağsa) çıkacağını söyleyecek kadar aptallaşanlar var... Ganimet döneminde sahiplendiklerini kaybetmek istemeyenler var... Var da var...
Öte yanda, ilgili ana taraflar Kıbrıs Rumları ile Kıbrıs Türkleriymiş gibi görünse de, aslında çok önemli bir üçüncü taraf daha var: Türkiye.
Garantörlük Antlaşması’nın ‘resmi’ taraflarından biri olan Türkiye, 2004’lerden bu yana, Annan Planı referandumunda çıkan sonucu kullanarak dünyayı, kendilerini ‘çözüm isteyen taraf’ Rumları da ‘çözümü engelleyen taraf’ oldukları konusunda iknaya hala uğraşıyor. Buna karşın, sadece Kıbrıslı Rumların değil Kıbrıslı Türklerin de kafasındaki, ‘Türkiye gerçekten çözüm istiyor mu ?’ sorusunun yanıtı pek de net değil.
Bir başka ‘resmi’ taraf olan Yunanistan, nerdeyse hiç devrede yok gibi. Çünkü Yunanistan’ın gündemindeki en önemli konu, ekonomik sorunları.... Başka deyişle onların Kıbrısın değil kendi canlarının derdinde.
Üçüncü ‘resmi’ taraf İngiltere ise ‘dostlar alışverişte görsün’ örneği arada bir, pek de kolay anlaşılamayan birşeyler mırıldanır durumunda. Onların tek derdi ise –büyük müttefikleri ABD’nin de desteği ile- Kıbrıs adasındaki (çözüm formülü nasıl isterse olsun) askeri üslerini kaybetmemek.
İşte böyle bir manzara önünde Kıbrıs’ın gerçek sahipleri olan Kıbrıslı Rum ve Türkler’in de kafası çok konuda bulanık.
Nasıl bir Ortaklık Cumhuriyeti ? Nasıl bir federasyon ? Merkezi Hükümet ? Nasıl bir Merkezi Hükümet ? Nasıl bir Garantörlük ? Federe Devletlerin nüfus yapısı... Federe Devletlerin sınırları... Mal-Mülk Sorunu... Ve uzayıp giden, net cevapları bilinmeyen daha bir sürü soru.
Çözüm olursa bizi bekleyen sorunlar... Çözüm olmazsa her iki tarafı da bekleyen sorunlar...
Bu apayrı bir yazı dizisi.