“Zoraki ya da istemdışı kaybolan insanlar…” 3

Sevgül Uludağ

 

Dr. İsmail Kılınç


Zoraki Kaybolmalarla ilgili Sayılar ve Ülkeler:

Zoraki ya da istem dışı kaybolmalar tarihte hep varolmuştur. François Bédarida ‘III.Reich’in Karanlık Günleri-Gece ve Sis’ adlı romanında (la disparition, Actes du Sud, 1994, s:76-87) Nasyonal Sosyalist –Nazi- partisinin düzenli ve kodlanmış şekilde zoraki kaybolmaları nasıl gerçekleştirdiğini anlatır. Nazi rejimi işgal ettiği Avrupa’da düzenli ve yoğun şekilde insanları kaçırmış, işkenceye tabii tutmuş ve gaz odalarında yakarak ortadan kaldırmıştır (amnesty.org/ fr/ enforced-disappearances) .

30 Ağustos  tüm Dünya’da kaybolmuş insanların günü olarak anılmaktadır. Bugünün anılmasını Latin Amerika’da kaybolan mahkumların aileleri ve akrabalarının kurduğu FEDEFAM  birliğine borçluyuz (hrea.org/fr/evenements/journée des disparus).

‘Kara bir deliğe girdiler ve oradan çıkamadılar. Binlerce insan kaçırıldı ve hiç haber alınamadı’. Bu sözcükleri Marta Ocampa de Vasquez Birleşmiş Milletler İnsan Haklari Kurulu önünde söyler ve 1976 yılında Arjantin’deki diktatörlük sırasında o  ‘ölümlü gecede’  kızının ve damadının nasıl kaybolduklarını anlatır. 80 yaşında Mayıs  Meydanı’nın büyükannesi olan Vasquez  kaybolan insanlar için mücadele veren ailelerin simgesi haline gelmiştir (Aude Marcovitch, İnfosud, humanrights-geneva.info/Les –disparitions –forcées-sont,476).

1970 yıllarının sonuna doğru, Arjantinli askerler uçaktan denize çoğu kez canlı olarak atılan insanların Rio de la Plata kumsallarında karaya vurduklarını görürler. Ciğerlerinde bulunan hava su yüzünde kalmalarını sağlamıştır. Askerler çözümü hemen bulurlar: Kurbanları uyutmak ve canlı olarak denize atmak. Böylece nefes almak isterlerken ciğer ve mideleri su ile dolar ve kolaylıkla denizin dibine giderler. İşte bu kanlı düzenin uygulayıcılarından biri olan o zaman 27 yaşında olan  yüzbaşı Alfredo Astiz diğer adıyla ‘ölümün sarı meleği’ 11 Aralık 2009 günü, 58 yaşında  yargılanmaya   başlayacak  ve Buenos-Aires’teki ünlü Deniz Kuvvetleri Mekanik Okulu’nda 5000 kişinin nasıl tutuklandığını, nasıl işkence gördüğünü ve helikopterlerle nasıl denize atıldıklarını anlatacaktır (rfi.fr/20091211-lange-blond-mort). Şilili generaller ise bir başka çözüm bulurlar: Pasifik Okyanusu’na cesetleri atmadan önce vücutlarına demirler bağlarlar (Stéphan Oberret ,Le Monde, 26-8-2009, liberation.fr/monde/ 0101587080-les-disparitions–forcées). Evet bu vahşet dolu olayların sorumlusu insandır ve okyanusları cesetlerle doldurmuşlardır.

1981 yılından beri 90 ülkede kaybolan insan sayısı 41.000’dir. 2005 yılında kaydedilen kayıp sayısı ise 535’dir. Bunlar arasında en fazla kayıp veren ülke Arjantin olup 1976 ile 1983 yılları arasında ‘Kondor Operasyonu ‘ adı altında kaybolan insan sayısı 30.000 kişidir!  Ayrıca 400 bebek ailelerinden ‘çalınmış‘ ve asker ailelerine verilmiştir. Saddam Hüseyin zamanında ‘Anfal Operasyonu’ adı altında binlerce insan kaybolmuştur. 1999 yılında çıkan ayaklanmalar sonrasında İran’da 70 öğrenci kaybolur.  Fas’ın 1975 yılında Batı Sahra’yı işgal   etmesinden sonra Polisario Cephesi’ne karşı yürüttüğü  mücadelede  1500 kişi kaçırılır, Tazmamart ve Carcel Negra kamplarında işkencelerden geçirilir  ve bunlardan 500’ünün  cesedi bugüne kadar bulunamamıştır. 1999 yılından beri Çeçenistan’da kaybolan insanların sayısı 5000’dir. Resmi istatistiklere göre de 2090! Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Rusya Çeçenistan’la ilgili olarak 200 davadan yargılanmaktadır. Filipinler’de 1970 yılından beri kaybolanların sayısı 1760’tır. 2007 tarihinden bu yana en az 17 siyasi militanın kaybolduğu haber verilmektedir. Sri Lanka’da Tamil örgütünün silahlı mücadelesi nedeniyle kaybolan insanların sayısının 60.000’e ulaştığı söylenmektedir. Çin’de Tienanmen Meydanı olayları sonrası kaybolan kişilerin sayısı 3000 ile 4000 kişi arasındadır. Hindistan’da Kaşmir bölgesinde silahlı çatışmaların başladığı 1989 yılından beri kaybolan insan sayısı 4000’dir. Kuzey Kore’de binlerce kayıp kişi bulunmakta ve bunlar arasında en az  400 kişinin Güney Koreli, Japonyalı  ve on kadar ülke vatandaşı olduğu söylenmektedir. Pakistan’da  2002 yılından beri terörizmle savaş adı altında yürütülen mücadelede  Baluçistan ve Sind bölgelerinde  kaybolan insanların sayısı  yüzlercedir. Nepal’de 2006 yılına kadar hükümet ile Maocu Nepal Komünist Partisi arasında yürütülen silahlı mücadelede, Kızılhaç’ın verdiği rakamlara göre 800 kişiden haber yoktur. Çad’da 2006 yılından beri 24 kişi kaybolmuştur ve çoğu da siyasi nedenlerle kaçırılmıştır.(fe.wikipedia.org/wiki/dispartions-forc%C3%A9e;rfi.fr/actufr/articles/086/article-49458.asp.;ara.controlarms.org/library/print/ FRAASA010072007,libération.fr/monde/0101587080-les–disparitions-forcées).

Türkiye’de 1980 darbesinden sonra ve terör olayları nedeniyle insanlar kaçırılmış ve kaybolmuştur. Son zamanlarda doğu bölgelerimizde kaybolan insanların bulunması için kazılar yapılmış, insan kemikleri bulunmuş, ancak tam olarak kaç kişinin kaçırılıp öldürüldüğü bilinmemektedir. Örnekleri çoğaltabiliriz. Olayın en önemli özelliklerinden birisi de sorumlu kişilerin cezasız kalmasıdır. Sorumlu kişilerin cezalandırılmasını isteyen insan hakları savunucuları ya da kişinin akraba ve yakınları ise tehdide, şantaja, tacize maruz kalmaktadırlar ve hatta hapsedilmektedirler. 2006 yılında kabul edilen sözleşmenin tüm ülkeler tarafından imzalanması ve uygulanmasıyla bu zoraki kaybolmaların önüne geçilebilir ve en önemlisi de sorumlu kişilerin yargılanmasının önü açılabilir.

(SENDİKA.ORG – Dr. İsmail KILINÇ – 28.1.2014)