Dünyayı değiştirmeye insanların kendileriyle, birbirleriyle, hayvanlarla ve doğaya ilişkilerinden başlamalı belki de. Nasıl diye soracak olursanız; bilmiyorum. Büyük bir proje bu… Herkesin bir köşesinden tutabileceği bir hayal … İmkânsız gibi görünen bir durum biraz da. Ütopyalara kolay ulaşılmaz ama bir ütopyamız varsa onun felsefesi ışık tutar bugünümüze. Bugüne dair dertlerle uğraşırken ütopyamızın işaret ettiği değerler yol gösterir bize, hayatın pek çok alanındaki tutumumuzu belirlememize yardımcı olur.
Aynı hayalleri paylaşmamıza rağmen bir araya gelemiyoruz, birbirimizle problemler yaşıyoruz. İnsan ilişkileri çok zor çünkü… Çocukluğumuzdan itibaren yaşadığımız kalp kırıklıkları, itilip kakılmalar, ötekilere dair olumsuz deneyimler bunun önünü kesen nedenlerden bazıları yalnızca.
Dünyadaki bütün eşitsizlikler kalksa da güzellik, zekâ, boy pos, güç kuvvet, yetenek gibi daha çok da doğuştan gelen özellikler bir hiyerarşi oluşturacaktır. Rastlantılar ve şans bazı insanların yüzünü diğerlerinden fazla güldürebilecektir. Farklılıklarımızın her biri bir üstünlük alanı olabilecek, örneğin gençlik yaşlılık üzerinde, yaşlılık gençlik üzerinde iktidar kurabilecektir.
Modern öncesi toplumlarda insanlar küçük bir çevre ile ilişki içindeydiler yalnızca, bugün ise pek çok hayatı gözleme imkanına sahibiz. Başkalarının hayatlarını gözlemlerken onların sahip oldukları ve bizden imtina edilen için kederlenebiliyoruz. Hayatın bir adaleti olmadığına dair duygumuzu daha da güçlendiriyor bu…
Başkalarını farklılıklarıyla kabul edip bir armoni içinde var olmayı başarabilmek belki de bütün mesele. Dünyayı daha adil bir yer yapmaya çalışırken kendi ömrümüze bazı güzellikleri sığdırmamız mümkün her zaman.
Hiç unutmuyorum öğrencilik yıllarımda biz sosyalizmden, komünist bir ütopyadan söz ederken kapitalizm savunucuları ellerini göstererek “Beş parmak bir mi?” derlerdi. Beş parmak bir olsaydı ellerimiz son derece işlevsiz olurdu. Ellerimize dair becerilerin hiçbirine sahip olamazdık. Beş parmak bir değil belki ama bazı eller nasırlı ve yorgun, bazıları ise sıcak sudan soğuk suya girmemiş.
Küçük hayatlarımız içinde debelenip duruyoruz. Bana sorarsanız hayatın dertlerini de sevelim derim. Bütün renkleri, bütün boyutlarıyla, acısı ve tatlısıyla yaşanmaya değer bir dünya bu… İtirazlarımız ve kabullenişlerimiz bir aradayken daha anlamlı.
Kendimize bakalım önce. Zor bir hayatımız mı var? Dünya dertlerinden büyük bir dilim mi düşmüş payımıza? Üzgün olmaktan, kurban psikolojisi içinde yaşamaktan başka yapabileceğimiz bazı şeyler vardır belki. Yaşadığımız her anın değerini bilebilir çevremizdeki her insanda içimizi ısıtacak bir güzellik arayabiliriz. Kötüler iyilerin değerini daha çok anlamamız için varlar diye düşünsek mesela.
Başıma gelen bazı talihsizlikler için hayıflanırken çok daha berbat durumda olanları düşünüp avuturum bazen kendimi. En zor zamanlarda bile hayallerimizle ulaşabileceğimiz keyifli köşeler vardır. Bu günlerin geride kalacağını düşünüp yüreklendirebiliriz kendimizi
Mevsimler değişir, her şey değişir. Zor dönemleri daha iyi zamanların izlemesi çok mümkündür. Kendimizi mahkûm hissettiğimiz pek çok durumdan kurtulmamız bir karar ve cesaret ister yalnızca. Uzun bir mücadele gerekir kimi zaman ama mücadele eden insan yenik düşmemiştir. Yenilmiş olmanın bir aşama ötesine geçmiştir.
Boşlukta dönen mavi bir topun içindeki filanca ülkenin filanca şehrinin filanca mahallesinde yaşayan biriyiz aslında. Ne kadar önemsiz değil mi? Bir yandan da boşlukta dönen o topu hayalimizde taşıyacak onun her köşesinde olup biteni hayal edebilecek kadar önemliyiz.
Bu gezegeni paylaştığımız herkesle o kadar çok ortak noktamız var ki… Başkalarından korkmak yerine onlara kalbimizi açsak, çevremize her şeye rağmen sevgiyle baksak, korkularımızı nefrete dönüştürmesek, bizden farklı olanlara derin bir anlayışla yaklaşsak yaralarımız daha erken iyileşir belki.
Bu kadar ağırlığı tek başımıza taşımak zorunda değiliz; birisini yardıma çağırabilir ya da bir tekerlek takabiliriz altına. Başımıza gelen bazı talihsizliklere gülebilir, hayatla dalgamızı geçebiliriz. Ben denedim; çok iyi geliyor.