Zorunlu Seçmeli

Salih Sarpten

Hemen hemen bütün eğitim sistemlerinde dersler, “zorunlu dersler” ve “seçmeli dersler” olmak üzere iki temel grupta toplanır.

Zorunlu dersler; öğrencinin öğrenim süresi boyunca, almak zorunda olduğu derslerdir. Bu dersler, öğrencinin sahip olması gereken temel becerileri ya da eğitim aldığı alanla ilgili temel disiplinleri içeren derslerdir.

Seçmeli dersler ise en genelde öğrencinin ilgi, istek ve becerisine göre kendi kararı ile seçtiği dersleri anlatmaktadır. Bu dersler, öğrencilerin güçlü yanlarını sergilemeleri, özel yeteneklerini keşfetmelerinin sağlar.

Gelin görün ki bizim eğitim sistemimizde bambaşka bir kavram daha var; “Zorunlu Seçmeli”. Başarılı, çalışkan ve mesleğini çok seven bir öğretmen arkadaşımın ifadelerini aynen aktarıyorum:

Eskiden sınıf kaptanını öğrencilere seçtirirdik, şimdi onu bile yapmıyoruz. Onların seçmesi, karar vermesi gereken unsurları bile biz seçiyoruz. Örneğin “zorunlu seçmeli” diye bir kavram var. Öğrencilerin kendi ilgi ve istekleri doğrultusunda seçmesi gereken bazı seçimlik dersleri bile “zorunlu seçmeli” adı altında çeşitli nedenlerle okul idareleri onlar adına seçiyor ve öğrenci de o derslere gitmek zorunda kalıyor. Benzer durum şimdi kol faaliyetlerinde yaşanıyor. Öğrencinin bulunmak istediği kol faaliyeti başka, çalışmak zorunda olduğu kol başka. Öğrencinin keyif aldığı, güçlü yönlerini sergilemek istediği etkinlikler başka, yapmak zorunda olduğu etkinlikler bambaşka…

Anlaşılan o ki, plansız, programsız, hazırlıksız olarak el yordamıyla yapmaya çalışan tam gün eğitim “Zorunlu Seçmeli” kavramının yanında bir de “Zorunlu Kol Faaliyeti” kavramını da getirdi.

Okul idareleri; Bakanlıktan gelen direktifler yüzünden ne yapacaklarını şaşırmış durumda. Öğretmenler; eğitim almadıkları, daha önce hiç uğraş vermedikleri alanlarda ders vermek, etkinlik yapmak zorunda. Öğrenciler de “Zorunlu Seçmeli” ya da “Zorunlu Kol Faaliyeti” kavramıyla hiç istemedikleri, seçme hakkı kendilerinde olan ama onlar adına başkalarının karar verdiği dersleri ve etkinleri yapmak zorunda kalıyorlar.

Seçimlik gruptaki derslerden birini ya da kol faaliyeti olarak çalışmak istediği alanlardan birisini bile seçme hakkı tanınmayan bir öğrencinin, gelecekte mesleğini seçmesini, yaşamındaki sorunların çözümünde özne olabilmesi beklenebilir mi!

Oysa çağdaş eğitim sistemlerinin yükselen değeri özgür bireyler yetiştirmektir.  Çünkü özgürlük; her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumudur. Yani öğrencinin düşünmesi, akıl yürütmesi böylelikle de becerilerini geliştirmesidir. Biz de ise eğitim sisteminin öğrencilerin “düşünce becerilerini” geliştirmek bir yana onlarda var olan düşünce kırıntılarını da köreltir yapıdadır.

Öyle anlaşılıyor ki kamu okullarında “neden  “tam gün eğitim” yapılmalıdır?” sorusu, eğitimi yönetenlerin zihinlerinde ya hiç olmamış ya da yanlış yanıtlanmış. Tam gün eğitimin sadece bir söylemden ibaret olduğu, plansız, programsız, hazırlıksız ve amaçsız olarak hayata geçirilmeye çalışıldığı da her geçen gün biraz daha belirginleşiyor.


Anlayana Gülmece

Yalakalık

Padişah bir saray yaptıracak. Yalaka çavuş durur mu? Hemen talip olmuş saray inşaatına. Tez elden bitirmiş işleri. Teslim edecek. Padişah almış vezirini sarayı gezmeye çıkar.

 Yalaka çavuşla çok iyi anlaşamayan vezir, sarayın tuvaletinin olmadığını fark eder ve bu durumu padişaha hissettirmeye uğraşır.  Hemen söze başlar:

  • Hünkarım! Sayın ki çişiniz geldi. Nasıl gidereceksiniz? Nereye edeceksiniz?

Yalaka çavuş fırsat verir mi? hemen atılmış söze. Vezire dönerek:

  • Sana ne… Koskoca padişah! Sana mı soracak nereye edeceğini? Nereye isterse oraya eder!

Okumuş muydunuz?

Hayatın en önemli derslerinden biri, yaptığımız şeyleri neden yaptığımızı anlamayı öğrenmektir.

Anthony Robbinns