Aygün Bahar ÖKMEN
Salamis Kamping Tesisi sakinleri 1,5 aydır su alamamaktan şikâyetçi. Kamp alanı sakinlerinin iddiasına göre “Yeniboğaziçi Belediye Başkanı Mustafa Zurnacılar, tankercileri tehdit ederek karavancıların su almasını engelliyor”. Karavancılar pandemi döneminde yaşadıkları susuzluk problemi nedeni ile son derece öfkeli.
Salamis Kamping Tesisi’nde yedi senedir kalan ve pandemi döneminde insanlardan uzak kalabilmek için karavan alanında kalmaya devam eden Nazif Elyeli, bu insanların 30 yıldır burada yaşadıklarını ve bu süreçte neden kimsenin gözüne batmadıklarını merak ettiğini ifade etti.
İşgalci olarak adlandırıldıklarını dile getiren Elyeli, her şeyin kayıtlı ve makbuzlu olduğunu dile getirdi. “Bu nasıl işgalcilik” diye sordu.
Pandemi dönemi olmasına karşın Belediye Başkanı Mustafa Zurnacılar’ın tankercileri tehdit ederek alana su götürmelerini önlemek isteyişini kınadı. Salgın içerisinde bulunulan bu günlerde, ne olursa olsun suyun kesilmemesi gerektiğini ifade eden Elyeli, “Su haktır” şeklinde konuştu.
Elektriğin kaçak olduğunu dile getiren Yeniboğaziçi Belediyesi’ne sitemde bulunan Elyeli “Faturalarımız var, Elektrik Dairesi’ne ödeme yapıyoruz” dedi. KIB-TEK Mağusa Bölge Amiri Yücem Özgener, Kamp-Der’deki elektriğin kaçak olmadığını doğruladı.
23 yıldır kamp alanında yaşayan Aynur Devecioğlu da su alamamanın salgın döneminde yaratabileceği sıkıntılara değinerek Mustafa Zurnacılara sitemde bulundu. İnsanca muamele görmediklerini dile getirdi.
18 yıldır kamp alanında yaşayan Ahmet Soyuarap da su sorunundan şikâyetçi oldu. Ne olursa olsun, insanların sudan mahrum bırakılmaması gerektiğinin altını çizdi.
Nazif Elyeli:
“Pandemi döneminde suyumuzu kesti, ara emrini kırdı, mühür taktı. Mustafa Zurnacılar’ın karavanı da buradaydı, karavanı satıp paraları cebe atmak güzel miydi? Soruyorum”
Kötü bir dönem geçirdiklerini ve Aysergi ile Karavan halkı olarak bölündüklerini dile getiren Salamis Kamping Tesisi sakini Nazif Elyeli, “Mühürleme ve zincirleme olayı var biliyorsunuz. Gerçekten çok kötü bir dönem geçiriyoruz Aysergi halkı ile. Halk, Zurnacılar sayesinde ikiye bölündü. Yoksa biz Aysergi halkını çok severiz” dedi.
Ekonomik açıdan destek olmak istedikleri Aysergi halkından alışveriş yaptıklarını ifade eden Elyeli, “Marketi, kasabı, her şeyi oradan alırdık. Şimdi herkes araya bir mesafe koydu ister istemez. Çok kötü laflar söyleniyor. Biz bu laflara hiç aldırmadık. Ben mesela dün gittim, yine oradan aldık alacaklarımı. Hiç önemli değil. Biz insanız sonuçta. Düşman gibi yaptılar bizi. Ama biz olgunluğumuzu gösteriyoruz” ifadelerini kullandı.
Belediye Başkanı’nın diyaloğu kabul etmediğini ifade eden Elyeli, “Sayın Zurnacılar’a da her zaman dediğimiz bir şey vardı: diyalog yolu ile çözülür veya mahkeme. Bizimle diyaloğu hiçbir zaman kabul etmedi. İster Başkan Mustafa Baturan, Kasım Uluçay, Nevin Otçuoğlu… Yalvardık resmen. Kapısına kadar gidildi. Gel oturup konuşalım, sen bizim çöpümüzü temizle, belediyenin yapması gereken işleri yap” şeklinde konuştu.
“Mustafa Zurnacılar’ın karavanı buradaydı, karavanları satıp paraları cebe atmak güzel miydi?”
30 yıldır burada aynı hayatın sürdüğünü söyleyen Elyeli, “Paraları alırken eline, çok hoşuna gitti. Kendisine soruyorum, bana cevap versin. Karavanını neden sattı? Kaç paraya sattı? Parayı alıp cebe koymak güzel miydi?” diye sordu.
Belediye Başkanı Mustafa Zurnacılar’ın, makamına geçene kadar kamp alanında karavanı olduğunu dile getiren Elyeli, “Sayın Zurnacılar, iki sene önceye kadar burada komşuları ile mangal yakıyordu. Kahvelerini içiyordu. Diğer Belediye Başkanı Sayın Kâtip bize sorunlar çıkarttığında, kapı kapı gezdiği sırada Zurnacılar, Kamp-Der yönetim kurulunda idi” şeklinde konuştu.
“Birden bire bu dönüş nereden geldi? Ne için? Arkasında birileri mi var da halkı bu kadar karşısına aldı? Çok yazık. Ona üzüldük zaten. İnsan olarak gelip konuşsaydı bizimle. Böyle böyle arkadaşlar, ne yapabiliriz, ortak bir yön bulalım deseydi” dedi.
“Her şeyimizi ödüyoruz, kaçak olan hiçbir şey yok, bu nasıl işgalcilik?”
Tehdit edildiklerini ifade eden Elyeli, “Sizi denize atarım, sizi yakarım ne demek? Bunlar yakışmaz. Bizim onlardan istediğimiz belediye işini yapsın, parasını alsın. Fakat bizi işgalci durumuna soktular” şeklinde konuştu. “Biz işgalci değiliz. 30 senedir biz neredeyiz? Buradayız. Madem buradakiler işgalci idi, kendisi neden kalırdı burada? Kendisi işgalci değil miydi o zaman? Soruyorum, değil miydi?” diye sordu.
Makbuzları gösterebileceğini ifade eden Elyeli, “Biz Turizm Bakanlığı’na senelik paramızı yatırıyoruz. Makbuzlarımız var. Elektriğimizi, suyumuzu ödüyoruz. Kaçak olan hiçbir şeyimiz yok” ifadelerini kullandı.
Elektrik Dairesi’ne ödemelerin yapıldığını dile getiren Elyeli, “Elektriğimiz kaçak olsaydı, Elektrik Dairesi neredeydi bunca zaman? Bizden bir proje istendi, projemizi hazırladık. Fakat geçen sene kontratımız bitti. Projemiz elimizde, gösterebiliriz. Elektrikle ilgili her şey tamamdır. Hiçbir problem yoktur” dedi.
“Anlamadığım şey şu ki, madem kaçak diyorlar, bunca sene Elektrik Dairesi neden bize kaçak elektrik verdi? Neden ses çıkartmadı? Mantıklı mı sizce?” diye sordu.
“Belediye Başkanı, tankercileri izinlerini iptal etmekle tehdit ediyor, su haktır”
Zurnacılar’ın takercileri tehdit ettiğini iddia eden Elyeli, “Bu kadar zaman su geldi bize tankerlerle. Şimdi Zurnacılar bütün tankercileri arıyor. Mağusa’yı, köyleri… Bu alana gelirlerse izinlerini iptal etmekle tehdit ediyor insanları. Su haktır. Kamp, yaşam alanıdır burası. Karavan değil. Zaten kontratımızda da bu şekilde yazıyor” dedi.
Zurnacılar’ın algı operasyonu yaptığını ifade eden Elyeli, “Fakat öyle bir algı yarattı ki, her şeyimiz kaçak sanılıyor. Biz buraya para verdik de aldık. Sen bizi buradan atarken, bize ne yapıyorsun? Adalet nerede? Otursun konuşsun bizimle. Buradaki halkı mağdur etmesin. Etmeye de hakkı yoktur. Kimse de buna izin vermeyecek” dedi.
Alan içerisinde çarpık yapılaşmalar olduğunu kabul ettiklerini dile getiren Elyeli, “Bize söylesinler, burası çarpıktır, hemen yıkalım. Hemen. Burası olmadı. Düzeltelim. Atık sulardan bahsediyor. Kendi atık suları nereye gidiyor? Kanalizasyondan bahsediyor. Hangi köyde kanalizasyon var? Kendi köyünde var mı? Ama gerekirse biz kanalizasyonu da yaparız, hiç önemli değil. Biz bir şeyden kaçmıyoruz. Bizi burada mağdur etmeye kimsenin hakkı yok” şeklinde konuştu.
Burada şu anda kamp yapılacak bir yer var mı sorusuna ‘hayır’ cevabını veren Elyeli, “Kıbrıs’ta nerede var? Hiçbir yerde yok karavan alanı. Onlar hayal kurdu. Sosyal medyada paylaştılar. Kamp alanı böyle olur dediler. Avrupa’da yaşadıklarını mı zannediyorlar? Bunca sene hiçbir yerde yoktu böyle bir şey. Nereden çıktı şimdi bu düzen?” dedi.
Her yerin Hebo yapılaşma olduğunu söyleyen Elyeli, “Çarpık yapılarımız da var. Tel boyunda, çok sorunlu karavanlarımız olduğunun farkındayız. Ama bu insanlar bunları düzeltmeye hazır” ifadelerini kullandı.
“Ev sahibimiz Turizm Bakanlığı, Orman Bakanlığı” diyen Elyeli, “Ormanlarına zarar verdiğimizi söylüyorlar. Neden Orman Bakanı çıkıp da böyle bir şey söylemiyor? Turizm Bakanı nerede idi eğer böyle bir şey yapıldıysa? Şimdi bir anda Belediye Başkanı birileri peşkeş çekti diye üstümüze mi geliyor?” yorumlarında bulundu.
Belediye Başkanı’nın halkını düşünmesi gerektiğini savunan karavan sakini, “Kendisinin havuzlu karavan alanı projesi varmış. Tam emin değiliz bu projenin içeriğinden. Tamamen söylentilerden bildiklerimiz. Ama ne isterse olsun, buradaki halkı mağdur edemez. Önce kendi halkını düşünsün. Aynı insanlarız, düşman değiliz” dedi.
“Onun ailesinden de insanlar var burada. Avukatının kız kardeşinin burada karavanı var. Avukatı, iki ay önce bu davalar başlamadan öncesine kadar burada mangal yapıp kebap yedi. Kahvesini içti. Ne oldu şimdi?” ifadelerini kullandı.
“263 insanın hiç mi değeri yok? İnsan değil miyiz biz? Gelip demiyor da bize, şu yeri gösterdim alın gidin. Biz buraya para verdik, beleş gelmedik. Havadan gelmedik biz buraya” şeklinde konuştu.
“Pandemi döneminde suyumuzu kesti, ara emrini kırdı, mühür taktı”
İçinde bulunduğumuz salgın döneminde suyun kesilmesi hakkında yorumlarda bulunan Elyeli, “Suyumuzu kesti. Ne demek böyle bir dönemde suyu kesmek? Pandemi döneminde, corona zamanında su kesmek, hangi vicdana sığar? Hangi Belediye Başkanı şimdiye kadar böyle bir şey yaptı? Susuz da, elektriksiz de olsak, yine burada kalacağız” dedi.
Zurnacılar’ın mahkemenin ‘ara emri’ni kırarak alanı mühürlemesini değerlendiren Elyeli, “İstiyorsa, yan tarafta orman çok. Konuşsun Orman Dairesi ile. Onlar da gelsin yan tarafımıza, komşu olalım. Komşuluk güzeldir. Bu şekilde, kavga ile hiçbir şey çözülmez. Diyalog yolu ile çözülür. Suyu kesti. Ne yaptık? Mahkemeye gittik, ara emri aldık. Ara emrini kırdı, geldi mühür taktı. Ne hakkı vardı buna? Mahkemeleri hiçe saydı” şeklinde konuştu.
Mahkeme kararına saygı duyacaklarını belirten Elyeli, “Arka kapıyı kilitledi, arabalar girmesin. Ön kapıyı kilitledi, arabalar girmeyecek. O sandı ki burası boşaltılacak. Biz burada kocaman bir aileyiz. Hiçbir yere gitmiyoruz, hodri meydan diyoruz. Bizi buradan ancak mahkeme kararı çıkartır” ifadelerini kullandı.
“Mahkeme kararına boynumuz kıldan incedir. Hukuksal davamız devam edecek. Mahkeme ne derse arkasındayız. Mahkemeden kâğıdımız var yıkılmayacak diye. Pazartesi yıkacağız, Salı yıkacağız diyorlar” dedi.
Alanın işletme olması nedeni ile mühürlendiği bilgisini aldıklarını belirten Elyeli, “Burası işletme imiş. O nedenle mühürlenmiş. Neyimiz var, neyi çalıştırıyoruz biz burada? Su satın alıyoruz. Tankerin parasını ödüyoruz, geliyor. Ne var bunda? Onu da yasakladı. Şu anda mecburen içme suyu kullanıyoruz. Çeşmeyi açsan su yok” şeklinde konuştu.
Tatil amacı ile kullandıkları karavan alanını pandemi döneminde insanlardan uzak kalmak için kullandıklarını dile getiren Elyeli, “Bizim yerimiz yurdumuz yok mu? Var. Biz burayı tatil amacı ile aldık. Kızım burayı çok seviyor. Alerjik problemleri olduğu için gelmiştik. Pandemi dönemini burada geçirdik. Pandemi dönemi olduğu için, insanlardan uzak, açık havada olmak için burada kalıyoruz. Normalde gidip geliyorduk. Sürekli kalmıyorduk” ifadelerini kullandı.
Belediye Başkanı’nın suyu kesmesine karşı yanlarında olmayan yetkililere sitemde bulunan Elyeli, “Pandemi döneminde suyumuzu kesti. Yetkililere de söylüyorum. Hiçbiri yanımızda olmazsa biz de onların yanında olmayacağız. Bu zamanda suyu kesen bir Belediye Başkanı nasıl bir insandır?” dedi.
Yangın gecesi hakkında konuşan Elyeli, “Yangını üstümüze yıktı. Gece uyurken duman kokusuna uyandık. Arabalarımız orada. Hayvanlarımız var. Biz bu kadar geri zekâlı mıyız? Kapılar zincirli, dışarı çıkılmıyor. Buranın içinde yangın mı çıkartacağız? Kimin yaktığını herkes çok iyi biliyor” şeklinde konuştu.
Elyeli, “Böyle olmasına karşın kendisi ile oturup karşılıklı konuşmaya hazırız. Hiçbir şeyden korkumuz yok. Çekincemiz yok. Kaçak ya da işgalci değiliz” ifadelerini kullandı.
KIB-TEK Mağusa Bölge Amiri Yücem Özgener: “Elektrik kaçak değil”
Öte yandan, KIB-TEK Mağusa Bölge Amiri Yücem Özgener, yangından sonra elektriği kesilen ve henüz elektrik verilmeyen Salamis Kamping Tesisi ile ilgili, “Kaçak değil” açıklamasında bulundu. “Yasal olarak elektrik veriliyordu ancak düzensiz yapılaşma ile birlikte tehlike arz eden kablolar ortaya çıktı. Yangından sonra elektrik tekrar verilecekti ancak tehlike arz eden kablolar dolayısı ile verilemiyor. Bu sorunu düzelttiklerinde alana yeniden elektrik verilecektir” açıklamalarında bulundu.
Aynur Devecioğlu:
“Dünyanın hiçbir yerinde, hele de pandemi olan bir dönemde, insan haklarına bu kadar tecavüz göremezsiniz”
23 yıldır kamp alanında yaşayan Aynur Devecioğlu, “Geldiğimde ya 2 ya 3 karavan vardı. Bu parke yollar, elektrik yoktu. Yıllarca belediyenin kontrolünde kaldı burası ama ne yollarda, ne elektrikte, hizmette hiçbir gelişme olmadı çünkü karavan sayısı giderek arttı. Sonradan gelen elektrik panosu yüklenmeden dolayı yetersiz kaldı. Otomatikler durmadan atıyordu” dedi.
KAMP-DER’in kuruluşunu “Dedik madem hizmet alamıyoruz, burada kalmak istiyorsak ve burada insan çoğalıyorsa, kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz nasıl karşılayabiliriz, buna bakalım. KAMP-DER bu anlamda bir yönetim olarak ortaya çıktı” şeklinde anlattı.
Alanın belediyeden derneğe geçiş sürecinden bahseden Devecioğlu, “Sonra görüşmeler ve anlaşmalar oldu. Kiralamalar oldu. Karavan bölgesindeki karavan sayısı artınca, yeter dediler. Daha fazla karavan konulmasın içeri çünkü kapasite bu kadar. Neden şimdi böyle oldu bilemiyorum” şeklinde konuştu.
Devecioğlu, 2002 yılında derneğe geçen alanla ilgili olarak, “Neden 30 sene sonra burası herkesin dikkatini çekti? 30 sene çok uzun bir zaman dilimi. Ben 30 yaşımdaydım şimdi 60 yaşımdayım. Yapılanlar çok büyük saygısızlık. İnsana insanca muameleden çok uzak… Dünyanın hiçbir yerinde, hele de pandemi olan bir dönemde, insan haklarına bu kadar tecavüz göremezsiniz” ifadelerini kullandı.
Belediye Başkanı Mustafa Zurnacılar’a sitem eden Devecioğlu, “Toplumu susuz bırakmak ne demektir? Elektrikten geçtim. Elektriksiz yaşayabiliriz. Seviyoruz burayı. Ama susuz bırakmak? Bunca çoluk çocuk, insan grubunu buraya kilitlemek ne demektir? Nerede duyuldu, nerede görüldü? Mandıradaki hayvanları bile bu şekilde kilitleyemezsin. Bir haftadır bizi burada kilitli tutuyor Belediye Başkanı” ifadelerini kullandı.
Yangın gecesi çok korktuklarını dile getiren Devecioğlu, “Yangın çıktı. Her ne sebepten olursa olsun, çok ciddi bir olaydır. Bizim çoluğumuz çocuğumuz, evcil hayvanlarımız… Eşimden hatıra kuşlarım var burada. Kendi eli ile yaptığı kümesler var. Böyle büyük bir yangın çıkacak ve sen kapıları açmayacaksın, olacak iş mi?” dedi.
Siyasilerin kendilerini görmezden geldiğini düşünen Devecioğlu, “Biz düşman değiliz. İnsanız ve insanlık dışı yapılan bu muamele çok kötü. Seçim zamanına denk geldi bu olaylar. Başımızdakiler kendi gelecekleri ile ilgili koşuşturma derdinde. Hiçbir siyasinin sesi çıkmadı. Yokmuşuz gibi davranıldı. Burada bir insan grubu yokmuş gibi davranıyorlar” ifadelerini kullandı.
Devecioğlu sözlerine şu şekilde devam etti:
“263 karavan, dörtle çarpsanız 100 küsur insan, eder burada. 1000 küsur insana, tek bir kişinin bu şekilde muameleye cesaret edebilmesi de ciddi bir muammadır. Bu cesareti nereden alıyor? Bu insanlara bunları yapma cesaretini ona kim veriyor? Ben Yeniboğaziçiliyim. Eşim de Yeniboğaziçili idi. Yürüyerek evime gidebilirim bu kamp alanından. 74’ten beri oradaydık. Herkes bizi sever, sayar Yeniboğaziçi’nde. Ve bu adam beni köyümle, köylümle karşı karşıya bıraktı. Köylüyü neden üstümüze kışkırtıyor? Bugüne kadar ne onlar bize saygısızlık yaptı ne de biz onlara saygısızlık ettik. Hiçbir zaman birbirimize kötü söz söylemedik. Marketi, restoranları, balıkçısı, kasabı bizimle çalışıyor. İnsanlar şehirden biraz uzaklaşıp stres atmak için buraya geliyor. Herkesin trilyonları yok, otelde stres atmak için. Mademki burada oturmak bu kadar dikkat çekecekti, yasak olacaktı, 23 yıl önce neredeydiler? Çoğaldığımızı ve buraya yatırım yapıldığını gördüklerinde ne yapıyorsunuz orman arazisi burası denilmesi gerekirdi. Burayı yıktığında ne olacak? Çöp mü olacak burası? Karavanları kaldırıp yerine ağaç mı ekecek yoksa? Benim çocuklarım burada büyüdü. Şimdi kendi çocukları var. Biri beş yaşında… Yapılanlar çok yanlış”
Mehmet Yorgancıoğlu:
“Mahkemeyi kazandık diye halka yalan söylüyor”
14. madde Kamp-Der’in tüm yönetimini ve yetkilerini isteyen bir madde. İlk 13 maddeye hepimiz evet dedik. 14. Madde için anlaşalım dedik. Ancak kendisi 14. Maddede kesinlikle anlaşmayacağını, tüm yetki ve yönetimi istediğini ifade etti. Burada beş kişi çalışıyor. Onları da işten çıkartıp yerine kendi belediye personelini getirecek. Herkese sizi işe alacağım diye söz veriyor.
Biz buraya gökten zembille inmedik. 30 sene var, buradayız. Daha önce deniz kenarındaydık. Mahkeme kararı ile bu alan içerisine alındık. Her sene belediyenin kira sözleşmesi yapılıyordu. Madem burası kaçaktı, belediye neden bana burayı kiralıyordu?
Burası bir Rum toprağı idi. Aysergi de öyle. Zamanında Kıbrıs’ın güneyinden gelen Aysergililere Rum ailelerin evini verdiler orada otursunlar diye. Ama kendileri otursun diye. Çoluğuna çocuğuna geçsin diye değil. Onlar nasıl devredebildi o evleri çocuklarına? Onlar da çıksın o evlerden o zaman. Madem onlar bizi atıp kendileri oturmak istiyor, onlar da o evlerden çıksınlar.
Bizi bu kampa almıyorlar diyorlar. Yalan. Onların da karavanları var burada. Kaç tane Aysergili’nin karavanı var burada.
Geçtiğimiz gün mahkemedeydik. Mahkeme 8’ine ertelendi. Kazandığı bir şey yok ama mahkemeyi kazandık diye halka yalan söylüyor.
Ahmet Soyuarap:
“Devlet vasıtasıyla Kamp-Der’i kurduk, her şeyimiz yasal”
70 yaşındaki Ahmet Soyuarap, 18 yıldır içinde yaşadığı kamp alanını ve Kamp-Der’in kuruluşunu anlattı. Soyuarap, “Tarımsal donatımda 20 yıl hizmet verdim. 18 yıldır burada yaşıyorum. Belediye bize hizmet vermiyordu. Bir panodan 15 kişiye elektrik gidiyordu. Suyu kendimiz taşıyorduk. Belediye de kirayı yükseltmek isteyince siyasiler bir dernek kurmamızı isteyerek yönetimi bize bıraktı. Kaymakamlık vasıtasıyla, devlet vasıtasıyla Kamp-Der’i kurduk. Her şeyimizle yasalız” dedi.
“Karavanımın yerini Mustafa Zurnacılar göstermişti”
Şimdiye kadar hiç böyle bir sorunla karşılaşmadıklarını dile getiren Soyuarap, kendilerini mağdur duruma düşüren Belediye Başkanı Mustafa Zurnacılar’a sitem etti. “Ben buraya geldiğimde, şimdiki Belediye Başkanı burada kâtipti. Onun o gün bana gösterdiği yerde karavanım şu an. Belediye zamanından buraya aynı yerde karavanım” şeklinde konuştu.
Ahmet Soyuarap sözlerine şu şekilde devam etti:
“Mustafa Bey derneğin yönetim kurulundaydı o da. Eskiden böyle değildi. Bu halka karşı hırçınlaştı Belediye Başkanı olduktan sonra.
Derneğin ofisini polis zoruyla, kapılarımızı polis zoru ile mühürledi. Mahkemeden ya da herhangi bir siyasiden emir almadan yapıldı bunlar. Belediyenin yasalarına göre hareket ettiğini söylüyor. Burası iş yeri imiş, işletme imiş. Yalan. Mahkeme kararı olmadan nasıl böyle bir şey yapıldı anlamadık ama kırmadık. Yangın gecesi o mühürler kırıldı çünkü itfaiyenin içeri girmesi gerekiyordu. Şimdi bir de yangın sırasında kapıyı kırdığımız için dava açıyorlar.”
Mustafa Akten:
“Biz mahkemeyi kazandık, Zurnacılar mahkemeyi tanımadı”
Mustafa Zurnacılar’a sitemde bulunan başka bir karavan sakini Mustafa Akben, “Belediye Başkanı burada yönetici idi. Madem burada böyle bir problem vardı, neden buradan yer aldı? Kaçak olsaydı kendi yer almazdı. Kendisi yönetimine aday olmazdı. Burada yönetim içerisinde bulunmazdı” şeklinde konuştu.
Akten, Belediye Başkanı’nın da, avukatının da yalan söylediğini dile getirerek “Bunlar tamamen rant meselesidir. Yaptığı şey yanlıştır. Biz mahkemede kazandık. Suya yasak olmaması gerekiyor. Mahkemeyi tanımadı. Bir de çıkmış televizyonda konuşuyor. Kendi de, avukatı da yalan söylüyor” dedi.
Yangınla ilgili yorumda bulunan Akten, “Bu yangını çıkaran da kendisidir. Daha önce betonla yaptığı kendi karavanını yıkmaya geldi. Hem karavanı hem de betonarmesi vardı. İçini boşalttı gitti. Sırf elektriği kestirsin diye kendi karavanını yaktırdı. Bu planlı yapılmış bir şeydir. Adamlarına yaptırdı bunu” ifadelerini kullandı.
Münevver Özgerek:
“Suyumuz yok, ölüme terk edildik”
85 yaşındaki Münevver Özgerek, 2001 yılından bu yana karavan alanında yaşadığını, böyle muamele görmediğini ifade etti. “Bu insanlar ne olacak? Afrika’da mıyız biz? Suyumuz yok. Resmen ölüme terk edildik” şeklinde konuştu.
Kapıların kilitlendiğini, araçların dışarıda kaldığını dile getiren Özgerek, “Başıma bir şey gelse nasıl çıkacağım buradan?” diye sordu.
Bu işin bir an önce hallolmasını umduğunu ifade eden Özgerek, “Mağduruz. Belediyecilik böyle mi olur? Kumu kazıp tuvalet yaptık diye lağım suyu akıyor diyor. Yalan söylüyor” dedi.
Otellerin denizin dibinde olduğunu söyleyen Özgerek, “Onların atıkları nereye akıyor? Başka yere mi?” diyerek Mustafa Zurnacılar’ın gerekçelerini sorguladı.
“Belediyenin görevi yaşatmak mı? Öldürmek mi?” dedi.
DEVAM EDECEK