Sesimiz, gailemiz, sızımız
“Sığınacak tek liman Kıbrıs Türk halkının iradesidir” dedi, yeniden Cumhuriyetçi Türk Partisi genel başkanlığına seçilen Tufan Erhürman…
Hele yaşadığımız süreçte bu sözler çok daha kıymetlidir.
Çünkü adanın kuzeyinde tam bir “irade yıkımı” vardır.
Söz hakkı Kıbrıslı Türklerden alınmıştır.
“KKTC” yurttaşlığı başka bir anlama sürüklenmiştir.
Yurttaşlardan istenen talimatları yerine getirmesi, dünyadan kopartılmış bir hayat sürmeleri ve buna şükretmeleridir!
***
Cumhuriyetçi Türk Partisi hem siyasetin hem de ülkenin “sigortası” rolündedir.
“Ulusal” görüşlü insanlar için dahi böyledir.
Bir yanda kendini “CTP karşıtlığı” ile var eden sol gruplar, diğer yanda “milliyetçilik” üzerinden menfaatçilik dokuyan “Ulusal” tezgahlar!
İşte böylesi bir ortamda hele de parçalanmış bir ülkede “siyaset” çok daha zordur!
***
Yeniden genel başkan seçilen Tufan Erhürman’a geleceğin Kıbrıslı Türk lideri, Meclis’in “hocası”, politik dünyamızın da “bilge insanı” olarak bakılıyor.
Tüm bu güzellemeler dışında eleştiriler de var elbette… Özellikle Türkiye’ye karşı fazlaca suskunlaştığı, “dengeci” bir tavır takındığı, adanın güneyi ve Avrupa başta olmak üzere dış ilişkilerde yeterince aktif olmadığı en fazla işitilen yergilerdir.
***
Tufan hocanın KURULTAY konuşmasında kimi önemli çıkışlar var ki dikkate değer…
Hükümete çok net bir tavırla “müdahale mahsulü” demiştir!
Bu “mahsul”ün sahibi Ankara’dır, Büyükelçi’dir, Tatar’dır!
Yine Türkiye’den dayatılan Ekonomik ve Mali Protokole karşı da sesini kendi üslubu içerisinde yükseltmiştir.
***
“İnsanca bir yaşam için insana yakışan barıştır” derken, bugünkü ortamın barış olmadığını vurguladı Tufan hoca.
Kıbrıs’ta çözüm formülünü de ortaya koydu: Federasyon.
Ankara’daki otoriter rejim - ve hatta Türkiye ana muhalefeti de - Kıbrıs siyasetini değiştirmiştir.
En ciddi yarılma buradadır.
Ankara’da “iki ayrı devlet” dedikleri ama bu iki ayrı devletin adını dahi ortaya koyamadıkları, hatta “tanınma” dahi isteyemedikleri örtü “ilhak” pratiğini dayatıyor.
“Egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü” kurgusu ile sunulan “ilhak” siyaseti Kıbrıslı Türkler için yalnızlıktır, vasatlıktır, göçtür, belirsizliktir.
Bunu her yerde ve çok daha yüksek sesle anlatmak şarttır!
***
“Kıbrıslı Türkler bu topraklarda var oluş mücadelesini, bir gün gelsin de anneler babalar çocuklarına yürekleri kan ağlayarak, ‘gidin de gelmeyin’ desinler diye vermedi.”
Bu sözler karşısında yüreği sızlamayan tek bir ana, baba, kardeş yoktur.
Sığınılacak liman halkın iradesi, dünyaya açılacağımız deniz de Kıbrıs ülkesidir!
O nedenle siyasetin odağında yalnızca adanın ‘kuzeyi’ değil Kıbrıs’ın bütünü olmalıdır…
Dünya olmalıdır.
Sesimiz, gailemiz, sızımız hem barikatları, hem denizleri aşmalıdır.