Sessiz kahraman: Gerry Kremer...
Srebrenika’da emirlere uymayan ender Hollandalı Birleşmiş Milletler Barış Gücü askeri görevlilerinden Gerry Kremer’in portresini, Fransız belgesel fotoğrafçısı Fabriçe Dekonink çekmiş...
Fabriçe Deknonink, halen Bosna’da yaşanmış savaşa ilişkin “Korkular ve umut arasında” başlıklı bir belgesel fotoğraf projesi yürütüyor...
12 yaşında fotoğraf çekmeye başlayan ve ilk fotoğraf makinesi o yaşta kendisine hediye edilen Fabriçe Dekonink, halen Brüksel’de sürüdürüyor hayatını ve günümüzde çatışmaların hatırasının bireyler ve toplumsal örgütlenme üzerindeki etkilerini uzun vadeli biçimde, derinlemesine fotoğraflamayı seviyor...
EMİRLERE KARŞI GELMİŞ...
Fabriçe Dekonink, kendi sosyal medya sayfasında Gerry Kremer’in fotoğraflarını paylaşırken, şöyle yazıyor:
“... Gerry Kremer, Srebrenika’daki BM üssünde Hollanda’dan askeri bir cerrahtı – bu fotoğraf 27 Mayıs 2021’de Groningen’de çekildi...
Gerry, Srebrenika’nın düşüşünde bilinmeyen kahramanlardan birisidir... Hollandalı geneneral komutanların emirlerini dinlemeyen tek kişidir – 10 ve 11 Temmuz 1995’te, bu emirlere uymuş olsaydı, o zaman yaralı Müslümanlar’la birlikte olamayacaktı... Bu, tam da katliamların başlamakta olduğu dönemdi...
Gerry Kremer’e, askeri operasyonlar sona erinceye kadar Birleşmiş Milletler kampında kalması emredilmişti – ancak 40 kadar ciddi yaralıya ilişkin birisi kampa gelerek yardım istemişti... Gerry Kremer, “Hayır, burada kalmayacağım. Buraya ne için gelmişsem, onu yapacağım... Emrinizi alıp bir yerinize sokabilirsiniz” demişti... Ve tek başına gitti ve yaralılara yardım etti...”
“SOYKIRIM ÖNCESİ EN BÜYÜK TOPLAMA KAMPI, SREBRENİKA’YDI...”
Dr. Gerry Kremer’e ilişkin bir diğer yazıyı da Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı’nda bulduk... Admir Müslimoviç ile Haris Rovkanin imzasıyla 20 Temmuz 2019’da yayımlanmış olan ve içinde Dr. Gerry Kremer’den de söz edilen bu yazıyı, okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik. “Soykırım öncesi dünyanın en büyük toplama kampı Srebrenika’ydı” başlıklı bu yazıda özetle şöyle deniliyor:
*** Srebrenika, üç sene boyunca kuşatma altında kalmıştı, ta ki Temmuz 1995’te Boşnak Sırp kuvvetler tarafından ele geçirilinceye kadar... Kuşatma altındayken insanlar gıda, su ve enerji yoksunluğuyla boğuşarak, mümkün olduğunca normal bir hayat yaşamaya çalışıyorlardı...
*** Emir Sulyagiç de ilk kez 1992 yılının yaz aylarında aşık olmuştu – kuşatma altındaki Srebrenika’da yaşıyordu... “Her iki günde bir, yaya olarak Srebrenika’dan yakındaki köy olan Potoçari’ye yürüyerek gidip onu görüyordum ve birlikte zaman geçiriyorduk... Savaş esnasında geceyarısı ya da sabahın birinde eve dönmekten gocunmuyordum” diyor.
*** 1992 yılında yakın çevredeki kentlerden – örneğin Vlasenika, Visegrad, Brtaunak ve Zvornik gibi – binlerce Boşnak göçmen gelmişti Srebrenika’ya çünkü kendi kentleri Boşnak Sırp kuvvetler tarafından ele geçirilmişti. Sulyagiç de bu göçmenlerden biriydi işte...
*** Boşnak Sırp kuvvetler, Srebrenika’yı Mayıs 1992’de kuşatma altına almışlardı, bu da sözümona BM koruması altında bulunan enklavın üç sene boyunca kuşatma altında yaşaması anlamına gelmişti – ardından Temmuz 1995’te bu kent düştüğü zaman, kentte yaşayan Boşnakların kitlesel biçimde öldürülmesine başlanmıştı...
*** “O günlerde Srebrenika’yı tarif etmenin mümkünatı yok, bir getto olarak tarif edebilirim burayı, gökyüzü alında en büyük toplama kampıydı ama içinde hayat yoktur anlamına gelmiyordu bu... Kuşatma altında yeni bir toplum oluşturulmuştu” diye hatırlıyor Sulyagiç.
*** Sulyagiç’e göre, savaşın ilk iki senesi, “Yalnızca hayatta kalmak için bir mücadele” idi çünkü gıda sıkıntısı vardı. 60 binden fazla Boşnak (Boşnak Müslüman) Srebrenika’da yaşıyorlardı ve çevre köylerde o günlerde... “Ancak ilk yıldan sonra insanlar yaşamaya karar vermişlerdi... Ve böylece pek çok şey olmaya başlamıştı – mesela futbol oynuyorduk... İnsanın zihin sağlığı için futbolun ne kadar önemli olduğu çok ilginçtir. Bulduğumuz her bir düz alanda futbol oynuyorduk... Özellikle de okulun önünde... İşte oradaydı ki Mart 1993’te 70-80 kişi bir saldırıda öldürülmüştü... Ya futbol oynuyorlardı ya da oyunu izlemeye gitmişlerdi...” diye anlatıyor Sulyagiç.
*** Kendisi de hem futbol, hem de basketbol oynuyordu... Sulyagiç, yazlık bir sinemada kültürel ve sanatsal bir topluluğun 1993 ve 1994’te örgütlendiğini, gazeteci Nihad Nino Katiç’in de bir gazete çıkarmaya başladığını ve bu gazetede Nino’nun kendi yazdığı şarkı sözlerini de yayımladığını hatırlıyor.
*** “Kağıt yoktu fakat bulduğumuz kağıtları kullanıyorduk... Savaş öncesi Yugoslavyası’nda bu gazeteyi 20-30 kopya halinde, belediyeye ait formaların üstüne basıyorduk... Bir tarafında Nino’nun şarkı sözlerini okuyordunuz veya bir metin... Sayfayı çevirince, 1982 veya 1983’ten kalma İstihdam Bürosu’nun bir formasını görüyordunuz” diye anlatıyor. Gazeteci Katiç Temmuz 1995’te öldürüldü ve ondan geride kalanlar hiç bulunamadı...
*** Katiç’in annesi Hayra Katiç o günlerde Srebrenika’da belediye başkanlığında çalışmaktaydı, savaş boyunca da orada çalışmıştı, “Glas Srebreniçe” adlı gazetenin (“Srebrenika’nın Sesi”) heyecanlı bir okur kitlesi olduğunu anlatıyor...
*** “Bu gazeteler, daktiloda diziliyordu, o günlerin belediyesinden onlara kağıt getiriyordum, bunların üstüne diziyorlardı gazeteyi. Yalnızca 20 kopya basılıyordu ancak çok daha fazla sayıda insan okuyordu bunları. Elden ele dolaşıyordu Srebrenika’da insanlar arasında, okumayı seven ve neler olup bittiğini öğrenmek isteyenler okuyordu bu gazeteyi” diye anlatıyor Katiç.
*** Osman Avdiç de gençliğini Srebrenika enklavında geçirmişti, şimdi de Facebook’ta bir grup açmış ve Srebrenika’da savaş döneminde çekilmiş fotoğrafların paylaşılmasını fasilite ediyor.
*** Avdiç’e göre, enklavdaki en büyük sorun yiyecek sorunuydu çünkü insani yardımlar ancak her iki ayda bir geliyordu... “Yeterince yiyecek yoktu, elektrik yoktu... İnsanlar duruma göre çareler üretmeye çalışıyordu, küçük elektrik istasyonları kurmaya başlamışlardı” diye anlatıyor.
*** “Su durumu da çok kötüydü... Bazı borular döşenmeye başlanmıştı ancak bu su sadece yıkanmak için kullanılabiliyordu. İçme suyu her gün taşınması gereken birşeydi... Temizlik malzemeleri yoksunluğu da yaşanıyordu” diye anlatıyor Avdiç.
*** Gıda sıkıntısıyla başetmek maksadıyla Srebrenika’da yaşayan bazı insanlar, kendi yiyeceklerini yetiştirmeye başlamışlardı... Avdiç, “1994’te benim ailem de darı yetiştirmeye başlamıştı çünkü insani yardımlar yetersizdi. Neredeyse yiyecek yoktu, çok az fasulye türü birşeyler bulunabiliyordu... İnsancıl yardım olarak ne zaman tohum dağıtmaya başladıklarını tam olarak kestiremiyordum. Bazıları gıda değiş tokuşu yapmaya başlamıştı...”
*** Nisan 1993’te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Srebrenika enklavını “güvenli bir alan” ilan etmiş ve buraya Kanadalı ve Hollandalı Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerleri gönderilmişti. Onların rolü, Srebrenika’yı silahsızlandırmak ve enklava insancıl yardımların ulaşmasını sağlamaktı – Srebrenika bir taraftan Boşnak Sırp kuvvetler tarafından kuşatılmıştı, öteki tarafta ise Sırbistan sınırı bulunmaktaydı...
*** Adviç, BM Barış Gücü askerlerinin aynı zamanda sosyal etkinlikler düzenlediklerini, futbol turnuvaları da düzenlediklerini hatırlıyor... Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı BIRN’e konuşan BM Hollanda Kontenjanı’ndan o günlerde asker olan Martin Bakker Srebrenika’ya vardığında burasının “Yeryüzünde bir cehennem olduğunu” hissetmiş... “İlk gıda konvoyunu gördüğümü hatırlıyorum... Bin kadar göçmen, gıda yardımını beklemekteydi. Bu, asla unutmayacağım birşeydir” diye konuşuyor Bakker.
*** Ancak Bakker’in hoş hatıraları da bulunuyor... BM askerlerinin bulunduğu Potoçari’ye gelen bir çocuğu hatırlıyor... “Bir gün benden fotoğraf makinemi istedi, ailesinin fotoğraflarını çekmek istiyordu. Ona kamerayı verdim... Sonra Hollanda’ya tatile gittim, fotoğrafları bastırdım fakat o çocuk artık orada yoktu...” diyor. “1995’ten sonra o çocuğu çok düşündüm, çok üzgündüm, hiçbir zaman fotoğraflarını alamamıştı çünkü. Geçen sene, Avdiç’in Facebook grubunda bu fotoğrafları yayımladık. Bir gün sonra bir adamdan mesaj aldım. Tam 25 sene sonra onu bulmuştum! Ve bu sene buluştuk Potoçari’de ve ona fotoğraflarını verdim” diye anlatıyor...
*** Hollanda kontenjanından Bakker’in arkadaşı Gerry Kremer ise “yıkılmış evler, yangın kokusu ve hiçbir şeyi olmayan insanların sokaklarda dolaşmasına” tanık olduğunu anlatıyor, Şubat 1995’te Srebrenika’ya geldiği günlerde gördükleri bunlardı çünkü... “Gördüğüm en korkunç şey, Srebrenika’nın Sırp kuvvetleri tarafından bombalanmasıydı, aslında o bombalamanın sonuçlarıydı...” diyor.
*** Kremer, Srebrenika’da yerel hekimler İliyaz Pilav ve Fatima Klempiç’le birlikte hekimlik yapmaktaydı... “Dokuz yaşındaki Hüseyin Memiseviç adlı çocuğua yardım edebildğim için mutluyum, böylesi bir bombalı saldırıda yaralanmıştı. Kolundan yaralanmıştı... O koşullarda onu ameliyat edip ona yardım etmeye çalışmıştım” diye anlatıyor Kremer.
*** Emir Sulyagiç de, hekimlerin mümkün olduğunca çok sayıda insanı kurtarmak için gösterdikleri büyük çabayı hatırlıyor... “Hastanede temel ilaçlar bile yoktu... Kuşatmanın ikinci senesinde benim kahramanlarım, İliyaz Pilav eve Fatima Klempiç gibi hekimlerdi – anestezi olmaksızın ampütasyon yapmak zorunda kalıyorlar ancak yine de insanların hayatta kalmasını sağlıyorlardı” diye anlatıyor.
*** Avdiç, üç sene boyunca liseye gidememiş Srebrenika kuşatma altında olduğu için ancak enklavdaki gençlerin, kuşatmaya karşın bir tür sosyal hayatı idame ettirmeye devam ettiklerini anlatıyor. “Kutlamalar vardı, danslar organize ediyorduk, o günlerde bir araya geliyorduk. Her ay bir şey organize ediliyordu, bu belki at yarışları veya onun gibi şeyler oluyordu” diyor.
*** “1994 yılında kendi ürettikleri elektrikle televizyonlarını çalıştırıp Amerika’daki dünya futbol şampiyonasını izleyen insanlar hatırlıyorum... Ben de üç veya dört oyun izlemiştim böylece, her birini 20 dakika kadar izleyebiliyorduk çünkü TV sinyali çok düşük kalitedeydi” diye hatırlıyor.
*** Ancak insanlar yine de Srebrenika gettosunda bir araya gelmekten korkuyorlarmış o günlerde, olası bir saldırıdan korkuyorlarmış... Stresten kaçmanın bir diğer yolu da alkol tüketmek imiş o günlerde...
*** Avdiç, “İnsanlar çok içki içiyorlardı, kötü kaliteli rakiya içiyorlardı (Balkan konyağı)... Bazılarının buna canı sıkılacak söylediğim için ama gerçek budur... Srebrenika’da içki içmek için özel bir neden gerekmiyordu...” diyor. Ancak Srebrenika’daki Müslümanlar, aynı zamanda çok da dua ediyorlarmış... “İnsanlar aynı zamanda hem çok içiyor, hem de çok inanıyorlardı” diye anlatıyor...
Gerry Kremer... Foto Fabriçe Dekonink...
(Fabriçe Deknonink’in sosyal medya sayfasından kendi izniyle ve BIRN’deki haberden özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).
“Kosova savaş kurbanlarının, tazminatlarını almakta karşılaşacakları sorunlar gündemde...”
Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı BIRN’de yer alan bir habere göre, Kosova’da savaş kurbanları, Lahey’deki Kosova Özel Mahkemesi’nde çıkacak kararlar sonrası, “tazminat” almayı umuyor ancak uzmanlar, bunun çok zor olacağını çünkü savaş kurbanı olan bazı Kosovalılar’ın isimlerinin açıklanmasını istemediklerini aktarıyor. BIRN’in bu konuda 20 Ocak 2022 tarihli haberini, okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik:
*** 1998-99’da savaş sona erdikten sonra aradan yirmi sene geçmiş olsa dahi, savaş kurbanları hala çekmiş oldukları acının “tazminatını” bekliyorlar – onlara ilişkin savaş suçlarına dair davalar Lahey’deki Kosova Özel Mahkemesi’nde görülüyor.
*** Ancak dava sürecinde korunmak maksadıyla kimliklerini gözleyen kurbanlar, şimdilerde kendi isimleriyle sivil dava açıp tazminat talep edemiyor çünkü Kosova’daki yasalar, sivil davalarda isimsiz taleplere izin vermiyor.
*** Eski Kosova Kurtuluş Ordusu’nun komutanı Salih Mustafa’ya karşı açılan dava, bir sene önce Lahey’deki Kosova Özel Mahkemesi’nde görüldü ve onun işlemiş olduğu suçlardan ötürü kurbanlarına tazminat ödenmesi kararlaştırıldı. Fakat bu tazminatın nasıl alınacağına ilişkin belli kriterler ortaya konmadı.
*** Lahey’deki Kosova Özel Mahkemesi, Lahey’de görev yaptığı ve uluslararası şahsiyetlerden oluştuğu halde, bu, Kosova’nın yargı sisteminin parçası ve Kosova yasaları altında oluşturulmuş – savaş esnası ve savaş sonrası işlenmiş suçları ele almak üzere oluşturulmuş bir mahkeme bu.
*** Kurbanlara tazminat verilmesi kararı ardından, mahkemedeki Kurbanların Katılım Ofisi üç uluslararası uzmandan bu durumu değerlendirmesini istemiş ve onların raporları da Aralık 2021’de yayımlanmış.
*** Rapordaki materyalin bir kısmı ve uzmanların isimleri de “gizli” olarak işaretlenmiş ancak raporun kamuoyuna sızan bölümlerine göre, kurbanları karmaşık hukuki sorunlar bekliyor.
*** Kaleme aldığı raporda, uzmanlardan birisi, Kosova Özel Mahkemesi’nin “kriminal kovuşturmalarda iyi tanımlanmış bir görev tanımı” olmasına karşın, kurbanların tazminat taleplerine ilişkin hukuki bir temel bulmanın zorluğuna işaret ediyor.
*** Sözkonusu uzmana göre, “Özel Mahkeme’nin kararları, sivil davaların özel olarak açılmasına yeterli bir zemin oluşturacaktır tazminatlar konusunda ancak bir kurbanın açacağı sivil bir davada, suçlu bulunmuş birisinden tazminat talep etmesi ve bunu kazanması, ciddi sorunlarla karşılaşacaktır, bunun nedeni bir dizi hukuki ve pratik gerekçedir...”
*** “Suçlananlara karşı tazminat ödemelerinin emredilmesi, zorluklardan yalnızca birisidir. Böylesi bir emir nasıl yerine getirilecektir? Eğer suçlu bulunmuş olan birisi, temyizde davayı kazanırsa veya hakkında mahkumiyet alınmış birisinin yoksul olduğu ortaya çıkarsa ne olacaktır?” diye soruyor uzmanlardan birisi, raporunda...
*** Savaş kurbanlarından birisi de, eski Kosova Kurtuluş Ordusu üyesi beş kişinin davasında koruma altında bir tanıktı, bir avukat tutmasına karşın, kimliğini gizli tutmaya devam etmek istiyorsa, o zaman dava açamayacağını öğrenmiş... “1999’da yaşananlardan sonra, bacağımla ilgili sorunlar yaşıyorum. Tazminat talep etmem gerektiğini düşünüyordum ancak bu imkansızmış” diye konuşuyor BIRN’e...
*** Nora Ahmedaj, Kosova’da geçiş dönemi adaleti konusunda araştırmacı olarak çalışıyor ve kendilerini daha da “kurban” hissetmemeleri için, savaş kurbanlarının onurlu biçimde muamele görmeleri gerektiğine işaret ediyor. Ahmedaj, “Yaşadıkları zararlar nedeniyle tazminatlara ulaşma haklarının olması gerekir” diyor.
*** Ahmedaj’a göre, kurbanlar hakları hakkında bilgilendirilmeli, yasal süreçlerde de yardım almalıdırlar... “İyleşme haklarına daha hızlı ulaşabilmeleri için hukuki bir mekanizmanın yardımını görmelidirler...”
*** Kosova’nın bir “Suç Kurbanı Tazminatı Yasası” vardır, bu da kurbanlara maddi tazminat hakkını öngörüyor ancak bu yasa, savaş kurbanları için geçerli değil!
*** Kosova Adalet Bakanlığı, Kosova’nın ilk Medeni Kanunu’nu hazırlıyor ve bu da ülke çapında insanların adalete daha kolay ulaşmalarını sağlamayı öngörüyor. Ancak nihayetinde kabul edildiği zaman, savaş kurbanlarının “intikam” saldırılarına karşı korunmak maksadıyla isimsiz olarak kalıp da tazminat talep edip edemeyeceklerini de kapsayıp kapsamayacağına bakmak gerekiyor.
*** Kosova Özel Mahkemesi için bu durumu analiz eden uzmanlardan birisi de “Kosova’daki şimdiki hukuki çerçevelerin bazı değişikliklere gidilerek kurbanlara tazminatta gecikme olmaktan kaçınılması gereğine” işaret ediyor.
*** Ancak sözkonusu uzmanın raporunda bir de uyarı var, Kosova’daki hukuki çerçeve eğer değiştirilecek olursa, bunun kötüye kullanımına ilişkin bir kapı açılabileceğine de işaret ediliyor. Aynı durum, savaş dönemi askerlik yapmış olanların emeklilik hakkına ilişkin değişiklikte meydana gelmiş ve pek çok insan, eski Kosova Kurtuluş Ordusu’nda savaştıklarına ilişkin yalan beyanda bulunarak emeklilik aylığı almaya başlamışlar... Uzman, bazı savaş kurbanlarının akrabalarının başka kaynaklardan halen yardım almakta olduğuna da dikkat çekiyor.
*** Tüm uygun hukuki düzenlemeler yapılsa ve tazminata ulaşım kolaylaştırılsa dahi, Kosova İnsancıl Hukuk Merkezi’nden Amer Aliya, açılacak davaların çok uzun sürebileceğini ve tüm sürecin daha da gecikebileceğini düşünüyor...
*** “Tazminat süreci, nihai karardan sonra başlar. Savaş suçu davaları seneler boyunca devam edebilir” diyor Aliya... Kosova Özel Mahkemesi yargıçlarına uzmanlar raporlarını verdikten sonra, bundan sonraki adımın ne olacağı da pek belirgin değil... Özel Mahkeme sözcüsü Angela Griep, “Yargıçların bir karar alıp almayacakları veya bunun neye benzeyeceği hakkında bir şey söyleyemeyiz bu noktada” diyor.
*** Uzmanlardan birisi, savaş kurbanlarının ifade vermeyi kabul ettikten sonra zaten “saatler boyunca sorgulamalardan geçirildiğini”, “Geçmişte kendilerine yerine getirilemeyecek sözler de verilmiş olduğunu” hatırlatıyor ve “Kurbanlar basit ve sade tavsiyeler almalıdırlar. Sürecin her adımında onlara danışılmalı ve bilgili biçimde karar verebilmelerine yardımcı olmalıdırlar, eğer tazminat isteyeceklerse bunu nasıl yapacakları hakkında da bilgilendirilmelidirler” diyor.
*** Kurbanların kaygılarının uygun biçimde ele alınmaması halinde, “bunun kurbanların bir kez daha ihanete uğramış gibi hissetmelerine yol açabileceğini ve bunun gerçeğe dönüşebileceğini” belirtiyor sözkonusu uzman.
(BIRN’den özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül ULUDAĞ/YENİDÜZEN).