SEVDAŞ
'Kanka' diyorlar şimdi...
'İyi arkadaş' demek sanırım.
İçinizi döktüğünüz...
Sırlarınızın kıyısında birlikte yürüdüğünüz...
Kalp yangınlarını birlikte söndürdüğünüz...
Tarifsiz can sıkıntılarında yüzünüze rengarenk bir tebessüm boyaması için yanına koştuğunuz...
Utanmadığınız...
Ne kadar maskeniz ve örtünüz varsa çıkardığınız, barikatlarınızı yıktığınız ve karşısında olabildiğince 'çırılçıplak' kaldığınız dostlar olmalı bunlar...
***
Olmalı da öylesine zor ki bulabilmek...
İlişkilerin giderek sahteleştiği, samimiyetin kapılarının çarparcasına yüzünüze kapandığı, hasetlerin pencere boşluğundan her an sizi gözlediği, paylaşımların olabildiğince sığlaştığı, güven duygusunun dinmeyen artçı sarsıntılarla ruhunuzu içten içe çatlattığı, iki yüzlülüğün toz zerreciklerden fazla yayıldığı, çürümüşlüğün kokuya, renksizliğin renge dönüştüğü zamanlar şimdi...
***
İnsanın kendini en fazla güvende ve ongun hissettiği 'kanka'sının 'karşı cins'ten olduğuna, olabileceğine inanırım nedense...
Çok daha içten 'dökülür' böylesi bir durumda insan birbirine...
Ve çok daha keyifle uzaklaşırsınız, en dingin anlarınızda, böylesi bir dostun yanında, hayatın barut artığı kirinden, yozluğundan, karanlığından kendinize...
***
Yeni çizilmiş ve henüz adı konmamış bir mevsimin kokusunda, yağmurdan kaçarken bahar bahçeye koşarsınız böyle zamanlarda...
Ne 'sevgili' vardır karşınızda, tam da...
Ne de arkadaş...
Sevgiliden az biraz eksik, arkadaştan çok biraz fazla bir dünyadır bu!..
'Sevdaş' derim adına...
En kıymetlisi onlardır...
Sevgiliyle arkadaşın arasıdır...
Dedim ya, öyle kolay kolay bulunmaz...
Üstelik kimseler de buna inanmaz...
***
Hem 'kırmızı bir kuştur soluğunuz' karşısında, hem de 'ipek bir örtü' tininiz...
'Aşk'ın bir başka halidir ya...
Ama 'hangi hali' derseniz, bilemezsiniz...