Sevgi her engeli aşar!
Basamakları çıkamıyorlar, kaldırımlara tırmanamıyorlar. Alçalan bir yer olsa, kaldırım üzerine çıkmalarına fırsat tanıyacak, es kaza, bu kez kaldırıma park etmiş araçlar izin vermiyor rahatça hareket etmelerine. Sokaklara çıkmayın diyoruz biz onlara, ne işiniz var bizim aramızda, ‘Normal’ insanların?
Oturun evinizde!
Çoğu lokantanın, süpermarketin rampası yok. Engelli park yeri yapmış kimisi, giriş yakınına. O da iki adım yüremeye üşenenler tarafından zapt edilmiş. Bahane hep aynı ‘vallahi, iki dakika işim, daha fazla değil!’ deyip engellilere ayrılmış tek tük bir kaç park yerini de gasp ediyor ‘normaller’.
Pişkinleri de var ‘ben de zihinsel engelliyim’ diye komik olmaya çalışıyorlar ya, birisi uyarınca, pes diyor insan.
Okullar, İşyerleri, Belediyeler, Devlet Daireleri. Çoğu mekan, engellileri düşünerek tasarlanmamış. Hava alanında işlem yapan memur örneğin, tekerlekli sandalyede oturan vatandaşı göremiyor, işlemini yapamıyor. Belki böyle bir ihtimali düşünemiyor dahi.
İş bulması zaten çok zor engelli bir vatandaşın, diyelim ki buldu. Ne acı, engelli tuvaleti olmadığı için evine gitmek zorunda kalıyor, günde 3 kez. Tuvalete girmek için!
Verdiğimiz mesaja bakar mısınız? Engelliysen seyahat etme kardeşim, sosyalleşme, okuma, gelişme, çalışma.
Tuvalete gitme!
Ehliyet almaya kalksa, binbir türlü bürokrasi çıkarırız. O Daire senin bu Hastahane benim, işlem yapmak için gezerken onlar, hiç haberi olmaz biz ‘normallerin’. Madalya hak eden bir süreci başarıyla tamamlayıp trafiğe çıktıkları an hiç utanmadan ‘eksiksin sen’, diye aşağılamaya başlarız hemen.
Ne işin var ki trafikte?
Oy kullanma, çünkü sana uygun sandıklar koyamıyoruz biz. Sokağa çıkma, araba kullanma, ama askerliğini yap ha! Askere çağırmada, gelemezse kaçak yazmada, elinde doktor raporu olanın evini basmada bir sakınca görmeyiz biz. O vatani görev, sana her türlü zorluğu çıkaran vatanına vefa borcun o.
Ya-pa-cak-sın. O kadar!
İyi niyetlimiz de çok toplumda. Yazık, içimiz ezilir, tekerlekli sandalyede bir yürek gördüğümüz zaman. Acırız, zavallı ‘hastaya’. Yardım etmeye kalkışırız, yüzümüze gözümüze bulaştırırız çoğunlukla. En çok da bu yaralıyor engelli dostları.
‘Eksik’, ‘Hasta’, ‘Anormal’ muamelesi görmek yaralıyor. Acınmak!
Uzaklaştırıyoruz yanımızdan, toplu hayattan. Almıyoruz aramıza, görmüyoruz, duymuyoruz. Karşımıza çıkmasınlar, vicdanımızı sarsmasınlar istiyoruz. Bilinçli ya da bilinçsizce engeller yaratıyoruz. Çok da umursamıyoruz, düşünmüyoruz. Anlamaya çalışmak mı? Hiç yakınından dahi geçmiyoruz.
Siz ayak izlerinizi bırakıyorsunuz, ben tekerlek izlerimi, hayatın kumsalına diyor Tekerlek İzleri oyunu. Engellilerin yaşam mücadelesini anlatan minik hikayeler aracılığıyla bizi ülkemizdeki Engelli gerçeği ile yüzleştiriyor Lefkoşa Türk Belediye Tiyatrosu Sanatçıları. Kıbrıs Türk Ortopedik Özürlüler Derneği ve Kuzey Kıbrıs Turkcell destek oluyor, birlikte sevgi her engeli aşıyor.
2 saat boyunca hiç farkında olmadığınız hayatlar, enfes bir oyunculuk ile gözlerinizin önüne seriliyor. Her alanda yaratılan zorluklar, vurdumduymazlıklar ve bencillikler üzerine düşünüyorsunuz. Sık sık gözleriniz yaşarıyor. Bazen gülmekten, bazen üzüntüden, zaman zaman utançtan.
Senaryodaki Kadın Karakterler konusunda büyük sıkıntım var, söylemeden geçemeyeceğim. ‘Cilveli’, ‘Aptal’, ‘Koca Arayan’ kadın tiplemelerine oyunda bolca rastlanıyor. Senaristlerin bu kadar özel bir oyun yazarken, Kadın’a bu gözlüklerle bakıyor olmaları beni oldukça üzdü doğrusu.
Yine de harika bir oyun, sakın kaçırmayın derim. İzleyin ve siz de benim gibi anlamaya çalışın;
Biz engelsizler, niye bu kadar sevgi engelliyiz?
31 Mayıs 2015
Çatalköy