Sevgilim Beni Ölü Ele Geçirdin
rüzgârdan geriye say yosun kanat su kesimisanki karanfilleri öğütüyordu geceböyle mi çizildi vazgeçmenin eğrisi
1926’da yağan bir yağmur
ne zaman istesek sessiz yağıyor böyle
bağışlamak gibi neredeyse ezbere
bu bütün damlalarını bildiğimiz tek yağmur
ama olsun insanın bir yağmuru olsun
hekesin bir yağmuru olsun kaçmaya
kendini özlemeye ve törensiz
gömüldüğünü anlamaya bir aşkta
oradaydım sözcüklerin dövüldüğü o harda
uzun maşalarla tuttum adının anlamını
hem alaca kartalların yüzüstü çakıldığı
kayalar da ufalanır kısacık hayat
hem acele ettirlmiş bir gelincik
onaramaz yaprağındaki buruşuğu dedim kıvrıldım
unutmaya indim bırak rüzgâr çevirsin
bırak çevirsin rüzgâr denizin sayfasını
rüzgârdan geriye say yosun kanat su kesimi
sanki karanfilleri öğütüyordu gece
böyle mi çizildi vazgeçmenin eğrisi
hani sıradan bir taş fırlatılıp düşünce
göz akıma bir dövme renksiz bir leke düşün
çünkü biz yandıkça soğuyan dünya
dünya bildiğinden dönmüyor
kimseleri yarasız yazmıyor birbirine
gök taşından bir kolye kâgir bir köhne düşün
boynumda ve ahşapta halkalanıyor geçmiş
düşmeyi biliyor yağmur
yağmura bakan her yüzün bütün damlalarda yansıdığını
zamanda yer kaplayan anlam
mekânda bal rengi ve akışkan reçinesi ışığın
girintileri çıkıntılara uydurmayı biliyor aşk
taze kırık bibloları yapıştırmayı
ama nedir bir yağmurda iyi olan
çağrılınca gelmesi mi sonsuz ucu olması mı
siyah beyaz bir filmin ıslatmayan yağmurunda
kötü olan tek şey onun ele geçmesi
bir rüyadan yapraklar düşer gibi
bir fotoğraftan taşlar yuvarlanır gibi
bir olmazı anlamak sana verilmiş
sevgilim beni anla beni ölü ya da diri...
Nilay ÖZER