Seviyesizlik diz boyu
Başka arkadaşlar da bu konuda yazı yazdı...
Hangi konu mu?
Protokol rezaleti diyebiliriz mesela...
-*-*-
Son derece ilkel ve son derece “sahte”...
Evet sahte!
Dünya’nın hiç bir havaalanında, sürü halinde aprona inemezsiniz...
Bu bir sivil havacılık kuralıdır...
İşi gereği aprona, yani uçakların park ettiği meydana inecek olanların sarı fosforlu yelek giymeleri gerekmektedir...
-*-*-
Bizde mi?
Tam bir karmaşa!
Tam bir ilkellik!
Tam bir rezalet!
Ve sahte!
Devlet gibi!
“İpini koparan apronda” deyimi tam da cuk oturuyor!
-*-*-
Ve Protokol sırasına bakar mısınız?
Türkiye Büyükelçisi, KKTC Meclis Başkanı’nın ve Başbakanı’nın önünde duruyor!
-*-*-
Bir yığın Türkiyeli derneğin yöneticisi de apronda...
KKTC’de iş yapan Erdoğan yağcıları da!
Ve Erdoğan herkesle tokalaşıyor!
Onlar da tokalaşırken ellerindeki telefonla selfie çekmeye çalışıyor!
-*-*-
Ercan apronunda şapkalı bir kadın; sağa sola talimat veriyor...
Kimdir bu kadın?
Protokol müdürü falan mı?
Soruyorum!
“Çok daha büyük bir mevki” diyor bir muzip arkadaşım!
-*-*-
Beni, “sarı basın kartını bize göndermedi” yalanıyla sarayın bahçesinden kovdurtan yalancılar, sahtekarlar; sarayın bahçesinde “gazeteciyim” diyenlerin en az yüzde 90’ının sarı basın kartının olmadığını da çok iyi biliyorlar...
-*-*-
Ama o saray bahçesi de tam bir güvenlik zaafiyeti!
Korkunç bir protokol rezaleti var ortada...
Bir bakanın sekreteri, UBP’li vekillerin önünde...
Hatta bir tanesi, Faiz Sucuoğlu’nu itiyor falan...
Ve herkes izliyor...
Başbakan’ın evlatları da sırada...
-*-*-
Bana en çok sorulan soru; “seni saray avlusundan kovduklarında, öteki gazeteciler neden tepki vermedi?”...
Çünkü kimseye sezdirmemeye özen gösterdim!
Amacım, Aydın Akkurt denen amcanın dediği gibi “provokasayon”olsaydı, orada kalırdım, diretirdim, direnirdim, yaka paça atmalarını sağlardım!
-*-*-
Haaa bütün bunlar ne midir?
Bütün bunlar, sahte devletin bariz göstergeleridir...
Tek bir konuk geliyor, onun gelişini de fiyasko ve protokol dışı, kural dışı rezaletle yüzümüze gözümüze bulaştırıyoruz...
-*-*-
Uçak 12’de inecek deniyor, saat 13.00’te iniyor...
Basın toplantısı 14.30’da yapılacak deniyor, 16.30’dan sonra başlıyor...
Ciddiyetsiz, aşağılayıcı, dilediğimi yaparımcı ve resmi devlet ziyareti protokollerine aykırı...
“Ağa”, “marabayı” ziyaret ediyor havası!
-*-*-
İçeride, kapalı kapılar ardında iki egemen eşit devlet arasındaki heyetler yok; ağa ile marabası var!
Peki ne konuşuluyor?
Bilmiyoruz!
Gizli!
Toplumu ilgilendirmez ki!
Sahip, ağa ne derse o!
-*-*-
Ama konuşulanları az çok tahmin ediyoruz!
Nasıl ve neye göre mi tahmin ediyoruz?
Gidişata göre!
-*-*-
Emrullah Turanlı’nın vergi borcu silinecek mi silinmeyecek mi?
Bu günlerde silinirse, bileceksiniz ki, Erdoğan bizimkileri fırçaladı!
-*-*-
Peki, Kıb – Tek ne olacak?
AKSA ne derse!
Bu da olursa, bileceğiz ki, Erdoğan bizimkilerin ağzına bile...
Potinlerle daldı!
-*-*-
Ne diyordu Erdoğan ve basın toplantısında yanında bağırıp çağıran gariban?
KKTC tanınmazsa müzakere masasına oturmayacağız!
Şimdi, KKTC, Türkiye ile eşit mi?
Eşitse, Erdoğan, neden yanındaki garibana “Cumhurbaşkanı” ve neden o graiban, Erdoğan’a, “Cumhurbaşkanım” diye hitap ediyor?
-*-*-
Ve diyorsunuz ki; Türkiye Cumhuriyeti, KKTC’yi tanıyor ha!
Ben de diyorum ki yeter bu kadar siyasi mastrübasyon!
Biraz da sevişin artık!
Hep kendi kendinizi tatminle olmuyor, olmadı, olmayacak!
Basın ahlak kurallarını kim çiğnedi?
KKTC Cumhurbaşkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Bürosu diyor ki; “... Serhat İncirli basın kartını göndermemiş, akreditesini yapmamış ve Cumhurbaşkanlığı’nda düzenlenen ortak basın toplantısına alınmamıştır. Bu konu ile ilgili kayıtlar elimizde mevcuttur. Gerçek böyle olmasına rağmen, Serhat İncirli basın ahlak kurallarını çiğneyerek kamuoyunu yanıltıcı ve gerçek dışı açıklamalarda bulunmaktadır. Kamuoyunun ve basın camiasının bilgisine sunarız.”
-*-*-
Bir: Sarı basın kartımı gönderdim... (Fotoğraflar, mail kutumda ilgili mesajı göstermektedir).
-*-*-
İki: Basın toplantısı için sarayın avlusuna gelen gazetecilerin yarıdan fazlasının sarı basın kartı veya uluslararası geçerliliği olan her hangi bir kartı yoktu.
-*-*-
Üç: Ortak basın toplantısına alınmamak gibi bir durum gerçekleşmedi. Basın toplantısının başladığı 16.30’dan yaklaşık iki saat önce avludan çıkmam istendi... Ve o avluda en az 40 dakika kaldım.
-*-*-
Dört: Basın ahlak kurallarını çiğneyerek kamuoyunu yanıltan ben değilim, bizzat kendileridir. Doğru söylemiyorlar. Açıkça yalan söylüyorlar...
-*-*-
Beş: Basın ahlak kurallarını açıkça çiğneyen ve kadınları aşağılayan bir gazeteci, Devleti ve Cumhurbaşkanı’nı temsilen TAK Yönetim Kurulu’ndadır ve cumhurbaşkanı sayılan kişinin bu arkadaşı görevden alabilecek gücü yoktur... O ve yanındaki danışman arkadaşın gücü, Türkiye’den torpili olanlara geçmiyor...
-*-*-
Altı: Komiksiniz... Ama güldürmüyorsunuz çünkü zavallısınız, acınacak durumdasınız...