1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Sıcak ve çatlak
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Sıcak ve çatlak

A+A-

Yangınla dolu bir hafta, hatta iki hafta yaşadık.

Türkiye ve farklı ülkelerde yoğun yangınlar yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor…

Türkiye’de yangını söndürmek için yetersiz, hatta olmayan hava gücü eleştirilmeye devam ediyor… AKP hükümetinin yangını söndürmede yetersiz kaldığı, muhalefet partilerinin yanı sıra özellikle yangını yaşayan insanların da dile getirdiği bir olgu.

Türk Hava Kurumu’nda var olan yangın söndürme uçakları ne yazık ki bakımları yapılmadığı için uçamadılar.

Olan uçakların da kapasitelerinin az olduğu için uçmadıkları söylenmişti ama Avrupa ülkelerinden gelen uçakların aynısı olduğu görüldü.

Türkiye’de paraların başka ve de gereksiz yerlere gitmesi ama yangın uçaklarının bakımı gibi ödemelerin yapılmaması yangınların ardından da sorgulanmaya devam edecek gibi…

Bizde de yangınlar yaşandı bu dönemde… Bereket ki fazla büyümeden söndürülebildiler… İklim değişikliği mutlaka ki yangınların çıkmasında ve büyümesinde büyük bir etken ama insanın bilinçli veya bilinçsiz olarak yangının çıkmasına katkıları da inkâr edilemez.

Tabii bizde bilinçli olarak yangınların çıkarılması gibi bazı gerçekler de varken sorumlularının bulunduğunu hiç göremedik. Bulunduysa da kısa sürede serbest bırakıldılar.

Türkiye’de yoğun olarak yaşanan yangınlarda da mutlaka ki bilinçli çıkarılan yangınlar da vardır. Yanan orman arazilerinin imara açılmaması gibi bir Anayasa hükmü olmasına rağmen yakın zamanda yapılan bir düzenleme ile bu Anayasa maddesi teğet geçilebilir.

Yetkililer her ne kadar “yanan bölgeler imara açılmayacak” deseler de geçmişte yaşananlar bu söylenilene güven duyulmasını engelliyor.

Sonuçta geçtiğimiz günler hem yangınların hem de havanın verdiği yüksek ısıdan oldukça sıcak geçti.

***

Pandemi de devam ediyor… Hem de yeniden yükselen vaka sayılarıyla… Aşıların da artmasına rağmen vakaların da artıyor olması aşılara olan güveni de bir nebze sarsıyor.

Özellikle aşı karşıtları ve aşılara karşılı önyargılı yaklaşanlar ve aşı olmayanlar bu söylemi daha çok kullanıyorlar; “Aşıların artmasına rağmen vakalar da artıyor… Demek ki aşılar etkili değil” söylemlerine rağmen bilim insanlarının yaklaşımları daha farklı; “Aşılar olmasa vaka sayıları çok daha fazla olacaktı.”

İstatistiklere bakıldığında da aşılı-aşısız olanların hastaneye yatma oranlarında büyük bir fark var. Aşısız olanların hastaneye yatış oranı %80-85… Yani aşılı olanlar da yine pozitif olabiliyorlar ama ya semptomsuz ya da hafif geçiriyorlar covid-19 sürecini…

O yüzden de aşının daha fazla yaygınlaşması ve covid-19’un çoğalacak ortam bulmaması çok önemli… Bilim dünyasında görüş şu ki; Aşısız olanlar nedeniyle virüs yine yaşama ve çoğalma ortamı buluyor… Bu saptamanın dikkate alınması çok önemli.

***

Önümüzde artık yaklaşan bir eğitim dönemi var. Yaklaşık bir buçuk yıldır yüz yüze eğitimin olmaması, bilgisayar hatta cep telefonu başında geçen bilgi alma ve verme açısından verimsiz dönemin ardından yüz yüze eğitimin önemi daha çok ortaya çıkıyor…

Elbette ki alınacak önlemlerle eğitim döneminin yüz yüze başlaması önemli. Öğretmen sendikaları da alınması gereken önlemleri yedi maddede sıraladılar. Azınlık hükümeti ise eğitim döneminin açılması için önlemler almaya başladığını söylüyor… Önerileri dikkate alır mı göreceğiz…

***

Öte yandan atanan azınlık hükümetinin içindeki çatlak devam ediyor… Zaten baştan beri çatlaklar vardı ama YDP’nin bir milletvekiline düşmesi ve Saner’in Arıklı’nın elindeki daireleri geri istemesinin yanında, DP’li bakan Çağman’ın istifasının ardından Afet Özcafer’in bakanlık için sunulması ama Saner’in vetosu sonunda yine Çağman’ın boşalttığı yere Çağman’ın getirilmesi ile Özcafer’in partisinden istifa etmesi çatlakları daha da büyüttü.

Bu çatlakların ne boyutta olduğu, azınlık hükümetinin sonunu hazırlayıp hazırlamadığı meclisin açılmasının ardından daha da ortaya çıkmış olacak. Tabii o zaman kadar başka gelişmeler olmazsa!..

 


 

Stateless

 

foto3-004.jpg

Netflix’te altı bölümlük kısa bir dizi var. ‘Stateless’ (Vatansız). Mülteci sorununu işliyor… Özellikle Afganistan’dan kaçan ve Avustralya’ya sığınmaya çalışan mültecilerin insanca bir yaşam için yaşadıkları zorluklar… Avustralya’nın mülteci politikasının acımasız yönleri… Mültecilerin hapishaneye benzeyen bir yerde teller arasında tutulmaları…

Mültecilerin ayrı ayrı dosyalarının titizlikle incelenmesinin zamana yayılması, sığınma izni verilmemesi için bazı muğlak noktalar aramaları, mültecilerin genç, yaşlı, çocuk hep birlikte esareti yaşamaları ve Avustralya’dan vize alabilmek için bazen kendinden vazgeçen, çocuğu için kapı aralamaya çalışanların olması… Başaramayan ve zorla geri gönderilenler, sonunun ne olduğu belli olmayanlar…

Öte yandan mülteci kampında çalışanların da devlet görevi ile vicdanları arasında kalmaları, bu yüzden özel yaşamlarında yaşadıkları açmazlar…

Dizide, yaşanan bazı gerçek olaylardan alıntılar var… Örneğin kendini saklamaya çalışan bir Avustralyalı kadın sahte kimlikle mülteci kampında yaşıyor, sonradan fark ediliyor ve bu olayın da etkisiyle Avustralya’da önlemler daha da artırılıyor, mülteciler Avustralya dışında bazı küçük adalarda barındırılmaya başlıyor dizinin sonunda belirtilen bir nottan öğrendiğimize göre…

   

Bu yazı toplam 1118 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar