1. YAZARLAR

  2. İbrahim Özejder

  3. Şiddet; Medyanın Gerçek Rolü Ne?
İbrahim Özejder

İbrahim Özejder

Şiddet; Medyanın Gerçek Rolü Ne?

A+A-

 

• Devlet, siyaset, eğitim, aile gibi kurumlar, kendi sorumluluklarını gizlemek amacıyla, medyayı suçlama kolaycılığına kaçıyorlar

• Şiddet içeriklerinden çok medyanın varlığı etken oluyor

Lefke Avrupa Üniversitesi geçen hafta önemli bir sempozyuma ev sahipliği yaptı. İki gün süren sempozyumun 5 oturumunda medya-şiddet ilişkisi üzerine çok sayıda sunum yapıldı.

Medya ve Şiddet Sempozyumu 27 Ekim günü panelle başladı. Panele, BRT TV Haber Amiri Efdal Keser, Medya Etik Kurulu üyeleri Perihan Aziz ve Muazzez Seldağ ile birlikte katıldık. Aşağıda paneldeki konuşmamız ve gelen sorulara yanıtlarımızla ilgili bir özeti aktarmaya çalışacağım:

- Diziler, filmler, çocuk oyun programları v.s. şiddetten geçilmezken; evlilik programları, haberler, yarışmalar, güzellik-giyim programları gerilim doluyken, sosyal medyada saldırganlık, küfürleşme bu kadar yaygınken medyanın şiddeti özendirmediğini iddia etmek anlamsız olur.

- Ancak, gerçek yaşamdaki şiddetle ilgili diğer faktörleri doğru konuma yerleştirmezsek, bütün sorumluluğu medyaya yüklersek, bu doğru bir yaklaşım olmaz ve şiddetin engellenmesine yönelik çabalara da katkıda bulunmaz.

- Nitekim medya-şiddet ilişkisi hakkında daha çok popülist bir söylem tercih edildiği için dünya çapında henüz etkili önlemler alınabilmiş değil.

- Devlet, siyaset, eğitim, aile gibi kurumlar, kendi sorumluluklarını gizlemek amacıyla, medyayı suçlama kolaycılığına kaçıyorlar.

6-7 saat medyayla

- Medya içeriklerinin özellikle çocukları ve gençleri şiddete yönlendirdiği yaygın şekilde iddia ediliyor. Ancak, günün 6-7 saatini TV, bilgisayar, akıllı telefon, playstation v.s. karşısında geçiren bireylerin ne izlediğinin bir önemi olabilir mi? İster şiddet, ister sevgi içerikleriyle dolu medya ürünleri izlesin, özellikle yutucu kesimler olan çocuk ve gençler bu kadar uzun süre gerçek hayattan uzak kalırsa, sosyal becerilerini geliştiremeyeceği, ruhsal sorunlarla karşılaşacağı, şiddet dahil, birçok davranış bozukluğuna eğilimli olacağı kesin değil mi?

- Bir huzur ortamında, aile bireylerinin ilgisi ve sevgisiyle büyüyen, yaşının gerektirdiği oyunlardan mahrum kalmayan, özgüvene, öz disipline sahip,  aile ve okul baskısını hissetmeyen, okulda ezber-ödev sıkışmışlığını yaşamayan, enerjisini boşaltacağı sosyal etkinlik alanları bulabilen, yaşam sevincine sahip bir çocuk veya genç, arada bir izlediği şiddet sahnelerinden ne kadar etkilenebilir ki?

- Siyasette şiddet vurgusunun abartılı boyutlara vardığı, anne-babaların, öğretmenlerin, amirlerin, yöneticilerin kararlılıkla şiddeti birbirne karıştırdığı, ikna etme ve sorun çözme yolu olarak, saldırganlık, öfke, kızma, bağırma, sinirlenme, suçlama ve bazen de dayak yöntemlerine başvurduğu bir toplumsal yapıda, çocuk ve gençlerin bu yöntemleri değil de film sahnelerini örnek aldığı ne kadar iddia edilebilir?

Medya Nasıl Etkiliyor?

Öteki faktörleri bir yana bıraktığımızda medyanın şiddetle ilişkisi açısından iki soru karşımıza çıkıyor.

1. Medya gerçeği yansıtmakla yükümlüyse, gerçek yaşamın şiddetle ilgili parçalarını hiç mi yansıtmayacak?

2. Medyanın gerçekte nesi şiddeti özendiriyor? Mesela bir filmdeki şiddet sahnesi, izleyenler tarafından davranış modeli olarak benimsenip uygulamaya konuluyor mu?

- Birinci soruya “medya şiddeti gizlemeli” yanıtını vermek çok mantıklı görünmüyor. Önemli olan şiddetin gerek haberler gibi kamusal bir mecrada gerekse eğlence odaklı öteki mecralarda nasıl ele alınacağıdır. Buna da kestirmeden cevaplar vermek zordur. Derinlikli, bilimsel araştırmalar ve farklı alanlardan uzmanların varacağı sonuçlardan yararlanılmalıdır. İşte bu yüzden LAÜ’nün düzenlediği tipte sempozyumlar çok yararlı ve çok gereklidir. Elbette siyasal irade ve toplumsal kurumlar da bilimsel çalışmalardan yararlanmayı bilmelidir. Ne yazık ki bu konuda KKTC devletinin olumlu bir sicili bulunmuyor.

- Araştırmalar, silahlı saldırı, tabancayla vurma, bıçaklama veya kanlı bir şiddet sahnesinin, veya bu sahnelerin çok olduğu bir film, dizi gibi medya ürününün, izleyenleri kesin olarak şiddete, saldırganlığa yönelttiği, insanların bu sahneleri gerçek hayatta uygulamaya geçirdiği konusunda kesin sonuçlar ortaya koyamamıştır. Farklı araştırmalarda farklı sonuçlara varılmıştır.

- ABD’de bir çocuğun silahla okula gidip toplu katliam yaptığı gibi örnekler çok dile getirilir ve sebep olarak çocuk oyun programlarındaki şiddet içerikleri gösterilir. Ancak, ABD’de marketlerde silah satıldığı ve neredeyse her evde silah bulundurulduğu dikkate alınmaz. Çocuk cinayetleriyle şoka giren, medyayı suçlayan Amerikalı ailelerin çoğunluğu, Obama’nın marketlerde serbest silah satışının kaldırılması çabasına şiddetle karşı çıkmış, “bu bizim geleneğimiz” gerekçesini savunmuştu.

Medyanın içeriği değil varlığı

- Medyanın herhangi bir ürününün veya herhangi bir içeriğinin şiddeti özendirdiği yaklaşımından çok medyanın varlığının, bütününün şiddet konusunda nasıl bir rol oynadığını tartışmak daha anlamlı görünüyor.

- Medya yapısal olarak yoğun bir şiddet ve gerilim üretiyor. Devasa bir endüstriye dönüşen medya daha çok okunmak, dinlenmek, izlenmek, tıklanmak istiyor. Bunun için de insanın temel dürtüleri olan şiddet, cinsellik, merak, entrika v.b. temaları kullanıyor. Bu temaların medya ürünleri içindeki kullanım oranı, gerçek hayatta olanı kat be kat aşıyor. Günün büyük bir bölümünü medya ile geçiren bireylerin içeriklerden uzun vadede etkilenmemesi mümkün değil.

- Ayrıca medyanın varlığı bireyi, toplumsal becerilerini geliştireceği öteki yaşam süreçlerinden mahrum bırakıyor.  İşte medyanın bireyleri şiddet, cinsel saldırganlık ve öteki davranış bozukluklarına yönelten özelliği bu oluyor.

- Aslında bu noktada yapılması gereken en önemli eylem ortaya çıkıyor; medyaya daha az zaman ayırmanın yollarını bulmak.

Alternatif Medya

Sonuç olarak medya da masum değil ve şiddetin özendirilmesiyle ilgili rolünün gerçek boyutta ortaya çıkarılması ve önlemlerin tartışılması gerekir. Bu arada endüstriyel medyanın zor denetlenebildiği gerçeğinden hareketle, alternatif medyanın önemini daha iyi anlamak gerekiyor. Buna paralel olarak,  akademik çevrelerin de katkıda bulunduğu “barış gazeteciliği”, “hak haberciliği”, “kadın odaklı gazetecilik” çalışmalarına daha fazla önem vermeli, uygulama olanaklarını araştırmalıyız.

 

-----------------------------------------

İnternet Gazeteciliği ve Cinsel Kışkırtıcılık

Gerçek hayatta şiddetin en ağır şekilde yaşandığı alanlarından birisi kadına yönelik şiddet ve tecavüzdür. Maalesef tacizin, tecavüzün medya yoluyla teşvik edildiğini görüyoruz.

Ortadoğu coğrafyasında “kışkırtılmış” erkekliğin nasıl bir tecavüz potansiyeli taşıdığını inkar edemeyiz. Medya profesyonellerinin bu realiteyi dikkate alarak içerik üretmesi gerekmektedir. Ancak Kıbrıs’tan da çok izlenen Türkiye medyasının bu sorumluluğa sadık kaldığını göremiyoruz.

Geleneksel medyadaki sorumsuzluk internet medyasına da taşındı. Dijital gazetelerin daha fazla tık alma çabaları, cinsel motiflerin bol bol kullanılmasına yola açıyor. Sadece cinsel temalı magazin haberlerinde değil, cinsellikle ilgisi olmayan haberlere daha fazla tık almak için cinsel çağrışım yapan anonslar kullanılıyor.

Örnek olarak, köklü Milliyet gazetesindeki bir anonsa bakalım. Avrupa’nın en büyük üçüncü web haber sitesi olmakla öğünen Milliyet, ana sayfasında bir hemşire haberinin anonsunu yapıyor. Anonstaki ifade ile merak uyandırıp habere ulaşmak için tıklamanızı sağlamaya çalışıyor.

İlgi çekme çabası tamam da acaba “Hemşireden skandal paylaşım, Bu kadarı da olmaz…’04.20 KAFASI! ARKAMDAKİ DE…” ifadesi ilk olarak akıllara neyi getirir? Gazeteci, tecavüzcü potansiyeli taşıyan kışkırtılmış erkekliğin anonsu nasıl değerlendirebileceğini hesaba katmamazlık edebilir mi? Ortadoğu coğrafyasında yaşayan biri olarak, bu tür anonsların yaygın şekilde nasıl algılandığını tahmin etmemek mümkün mü? 

Anonsa tıklayınca

Anonsa tıklayınca öğreniyoruz ki haberin cinsellikle alakası yok. Ancak anons, saniyeler içinde bile olsa beyinlerdeki potansiyeli kışkırtmıştır, bilinçaltına “saldır” komutunu vermiştir. Bunun öteki adı tecavüz altyapısına katkıdır.

Ne yazık ki internet medyasında bu alışkanlık çok yaygın; cinsellikle alakalı olmayan çok sayıda haber için cinselliği kışkırtıcı anonslar kullanılıyor. Ve ne yazık ki bizim internet medyamız da Türkiye internet medyasının bu kötü yönünü giderek daha fazla taklit ediyor.

Gerek meslek örgütleri, gerek Medya Etik Kurulu, gerekse kadın hakları savunucuları konuyu gündemlerine almalı ve internet medyası alanında görev yapanların farkındalığı sağlanmalıdır.

 

Bu yazı toplam 1798 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar