Şiddetin Haberleştirilmesi, Kopya İntihar Gerçeği ve Medyanın Yapabilecekleri
Özlem Gürkut: Geçtiğimiz günlerde tüm Kıbrıs’ı sarsan bir olay yaşandı Gönyeli’de. Bir erkek kendisinden ayrılmak isteyen eşini, önce tehdit edip ardından öldürdü. Bu olayın ele alınması gereken birçok yönü var; devlet yardım isteyen ve yetkil
Özlem Gürkut
Geçtiğimiz günlerde tüm Kıbrıs’ı sarsan bir olay yaşandı Gönyeli’de. Bir erkek kendisinden ayrılmak isteyen eşini, önce tehdit edip ardından öldürdü. Bu olayın ele alınması gereken birçok yönü var; devlet yardım isteyen ve yetkili yerlere başvurmuş olan bu kadını, niye ve neden koruyamadı? Adamın silahı olduğu bilindiği halde niye elinden silahı alınmadı? Belki ağır bir depresyon ya da psikolojik sorun yaşamakta olan bu adam tedavi edilebilirdi; bu niye yapılamadı? Onları tanıyanlar, yaşananlara tanıklık edenler niye bu sonucu engelleyecek bir şey yapamadı? Ülkemizde bu gibi olaylar niye gün be gün artmaktadır? Ancak ben burada bunlara değil de bu olayın medyamızda yer alış biçimine değineceğim.
Bilmem sizlerin de dikkatini çekti mi? Ne zaman bir intihar yaşansa, tüm kitle iletişim araçlarımızda en geniş şekliyle, en ince ayrıntılarıyla yer alıyor ve ardından her zamankinden daha sık benzer intiharlar veya intihar girişimleri yaşanıyor. Bunun bilimsel bir açıklaması var tabii ki ve bu ardışık intiharları önlemek için yapılabilecekler de.
“1985 yılında ABD'de televizyonda gösterilmek üzere 4 film hazırlanmış. Filmler, intihar eden gençlerle ilgiliymiş. Amaç halkın bilincini artırmak, gençlerin sorunlarının neler olabileceğini açıklamakmış. Bunun için danışmanlardan ve eğiticilerden de bol bol yararlanılmış. Hazırlanan 4 televizyon filmi değişik haftalarda gösterilmiş. Hepsi de gençlerin, değişik yöntemler kullanarak intihar etmelerini inceliyormuş. Bir filmin sonunda intihar eden gencin annesi rolündeki kadın duygularını anlatıyor, gençlere ve ailelerine önerilerde bulunuyormuş. Ancak beklenmedik bir sonuç alınmış. Bu 4 filmin de gösterilmesinden sonra, 15 gün içinde, intihar oranlarının büyük ölçüde ve katlanarak arttığı anlaşılmış. Çünkü intihar dürtüsü zaman zaman pek çok gençte yükselir ve düşer. Eğer intihar fırsatı ve araçları gencin hemen ulaşabileceği biçimdeyse, zaten bu eğilimde olan gençler için, bunlar yol gösterici olabilir.
Sıradan insanların intihar haberlerini hiç vermemek, tanınmış insanların intiharlarını haberleştirirken “kuru” bir dil kullanmak, ayrıntı vermemek ve intihar eylemini romantize etmemek… Bunlar, intihar haberlerine ilişkin genel kabul görmüş habercilik standartları…
Basında çıkan intihar haberlerinin ardından gerçekleşen yeni intiharlara “kopya intiharlar” veya “taklit intiharlar” deniliyor. Basının bu tür haberlerle oynadığı role ilişkin birçok bilimsel araştırma var. Bilimsel olarak kanıtlanmış bu durum nedeniyle ABD'de, saygın gazetecilik eğitim kuruluşu Poynter Enstitüsü'nün bu konuda hazırlamış olduğu bir kılavuzdan maddeler paylaşacağım sizlerle:
* Kopya intiharları önlemek için, intihar edenin yaşamına son vermek için kullandığı yöntemleri, spesifik detayları haberde kullanmamalı. "Köprü parmaklıklarına bağladığı ipin ilmiğini boynuna geçirdi... kendisini boşluğa bıraktı..." türünden detayları asla yazmamalı.
* Asla intihar etmiş bir insanın fotoğrafını ya da görüntüsünü kullanmamalı.
* İntihar olaylarını romantik bir söylemle sunmamalı. Mesela, "Onun için yapamayacağı yoktu... nitekim..." gibi cümleler kullanmamalı.
* "Bir intihar", "İntihardan ölüm", "Bir intihar girişimi" gibi cümleler kullanmalı; "Başarılı bir intihar girişimi", "Başarısız bir intihar girişimi", "Sadece bir yardım çığlığıydı!" türü başlıklardan kaçınmalı.
* İntihar olaylarını habere dönüştürürken, kendinizce, basit açıklamalar getirmemeli. Mesela, "Bu genç çocuk ölmek istedi, çünkü kimse onu sevmiyordu" gibi genel geçer yargıları habere yansıtmamalı.
* İntihar vakalarını birinci haber olarak ya da büyük kullanmamalı.(Bence hiç kullanmamalı).
* Düz bir haber yazmalı. Böylece, okur/izleyici intihar haberinde özenilecek bir taraf bulamasın.
* Haberlerin sonuna, intihara eğilimli olanların psikolojik destek alabilecekleri telefon numaralarını eklemeli .”
Pennsylvania Üniversitesi'nin bir araştırmasına göre de şu sonuçlara varılmıştır:
1) İntiharın nasıl gerçekleştirildiği ayrıntılı olarak anlatılmamalı.
2) İntihar olayı cesur bir adım, bir yiğitlik ya da kahramanlık olarak gösterilmemeli, romantize edilmemeli.
3) İntihar olayı her bakımdan sağlıklı bir insanın açıklanması mümkün olmayan bir kararının sonucuymuş gibi gösterilmemeli. Araştırmalar, intihar edenlerin yüzde 90'ının ciddi psikolojik ve psikiyatrik sorunları olduğunu gösteriyor. Uyuşturucu kullanımı sonucu ortaya çıkan ruhsal sorunlar da bu grup içinde değerlendiriliyor.
4) Medya, intihara kadar götüren depresyon olaylarının aslında tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu anlatmalı, tedavi yöntemleri konusunda halkı aydınlatmalı, sorunlu kişileri uzmanlardan yardım istemek konusunda cesaretlendirmeli.
5) Aile yakınlarının ya da arkadaşlarının 'Borçları vardı' ya da 'Boşandıktan sonra kendisini toparlayamadı' türünden yüzeysel açıklamaları haberde kullanılmamalı. İntihar olaylarının çoğunun ardında karmaşık nedenler bulunuyor.
6) İntihar kelimesi mümkünse başlıkta kullanılmamalı."
Diğer yandan giderek artan şiddet olaylarının medyada yer alma biçiminin de benzer etkilerle insanlardaki şiddet ve saldırganlığı artırdığı gösterilmiştir. Bu konuda Türkiye Psikiyatri Derneği ve Türkiye Sosyal Psikiyatri Derneğinin “SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDETİN MEDYADA YER ALIŞ BİÇİMİ ŞİDDETİ DAHA DA ARTIRIYOR” konulu ortak basın açıklamasında şöyle denilmiştir:
Kanımızca kitle iletişim araçlarında şiddetin yer alış biçimi intiharlarda görülen “Werther Etkisine” benzer şekilde sağlık çalışanlarına (burada sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ele alındığından) yönelik şiddetin artmasına neden olmaktadır. Özellikle intihar, cinayet ve şiddet haberlerinin sıradan haberler gibi gündemde tutulması, ahlak kurallarının göz ardı edilerek bütün ayrıntılarıyla anlatılması, bazen şiddetin gerekçesi olabilecekmiş gibi yorumların eklenmesi bu davranışlar için yol gösterici ve öğretici bir nitelik taşımaktadır. Şiddet içeren olaylar, sahneler ve görüntüler ne kadar sık, ne kadar fazla ve ne kadar uzun süre ekrana gelirse, zararlı etkilerinin o oranda arttığına dair birçok bilimsel araştırma mevcuttur.
Şiddet sahnelerinin ayrıntıları arttıkça ve tekrar tekrar ekrana gelen canlandırmalar ve yakın çekimlerle olumsuzlaştırıcı bir biçimde pekiştirildikçe etkinin boyutları daha da tehlikeli bir hal almaktadır. Buna koşut olarak ortaya çıkan şiddete karşı duyarsızlaşma ise sağlıksız bir diğer boyuttur. Bu da şiddetin, bir sorun çözme yöntemi olarak benimsenmesine zemin hazırlamakta ve insanları gerçek dünyadan, duygulardan, değerlerden ve insan özünden uzaklaştırma riskini barındırmaktadır.
Özetle, toplumdaki tutum ve davranışları etkileyebilme ve bunları olumlu ya da olumsuz yönde değiştirebilme gücüne sahip olan kitle iletişim araçlarında yayımlanan her şey, iyisiyle, kötüsüyle, izleyiciler tarafından taklit edilmektedir. Aktarılan ileti ne denli sık yayımlanırsa etkilediği insan sayısı da o kadar artmaktadır. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının, bu tür haberlerden etkilenebilecek ve örnek alabilecek sistem mağduru olan kişileri etki altına almaması için ahlaki ilkeler çerçevesinde verilmesi büyük öneme sahiptir. Bu nedenle konuyla ilgili haberlerin dikkat çekici olmayan bir biçimde verilmesine özen gösterilmelidir. Olay aktarılırken mağdur ve saldırganın ayrıntılı kimlik bilgileri açıklanmamalı, olayın nasıl olduğuyla ilgili ayrıntılar, fotoğraf ve görüntüler haberde yer almamalıdır. Şiddetin gerekçesi olabilirmiş gibi ifadelere yer verilmemeli ve olayın romantikleştirmeden haberleştirilmesi üzerinde önemle durulmalıdır.
Görüleceği gibi rating ya da haber atlamama endişesi ile bu gibi olaylar ayrıntılı bir şekilde habere dönüştürülmeden önce tekrar tekrar düşünülmeli ve bu bilimsel gerçekler akılda tutulmalıdır. Tüm medya kuruluşlarımızı ve habercilerimizi bu konularda dikkatli ve sorumlu davranmaya davet ediyorum.