Sıfır!
KKTC’de hükümet ne yapar?
Son dönemlere bakacak olursak, Türkiye’den gelen tüm talimatları harfiyen uygulamaya çalışır ve karşılığında “para alıp”, ya yalan söyler, ya da sadece devlet çalışanlarının maaşlarını ödeyip ,”başarılıyız” der!
-*-*-
Artık İngiliz gazetelerini okumaktan vazgeçeceğim...
Neden biliyor musunuz?
Çünkü hem utanıyorum hem de kıskanıyorum!
-*-*-
Mesela mı?
Mesela İngiltere’de su israfının önlenmesi için büyük çaba harcanıyor.
Yerel ve merkezi yönetimler bu konuda özel şirketlerle birlikte yoğun çaba harcıyor...
-*-*-
Atık suların yeniden değerlendirilmesi için ciddi çaba harcanıyor...
Bu konuda arıtma tesislerine yatırım yapılıyor...
Su kaçaklarını saptamak ve önlemek için yoğun çaba harcanıyor...
-*-*-
KKTC mi?
Haspolat’taki arıtma hala tam randımanlı olarak kullanılamadı!
Yıllardır orada bekliyor!
Su kaçakları bilinmiyor, aranmıyor, bulunmuyor ve tamir edilmiyor!
-*-*-
“Türkiye’den su getirdik, yapacağız, edeceğiz” propagandası var ama su yönetimimiz kesinlikle sıfır!
-*-*-
Ve İngiltere’den bir başka haber!
“Obezite, ülke ekonomisine ve Ulusal Sağlık Sistemleri’ne çok büyük maddi zarar veriyor...”
Evet, bu konu çok önemli!
Çünkü aşırı şişmanlık, pahalı tedaviyi gerektiren hastalıklar demek!
Ne yapmalı?
Obezitenin engellenmesine, önlenmesine yatırım yapılmalı!
-*-*-
KKTC’de mi?
Rum bizi kesecek!
Rum Yunan ikilisi bize ambargo uyguluyor!
Anavatan hep yanımızda!
Peki sonuç?
Dedik ya; sıfır!
Grev
Sendikaların yapacağı, yaptığı her eylemi koşulsuz desteklerim...
Hatta dünkü Yeni Bakış’da, TDP Genel Başkan Yardımcısı Nevzat Özkunt’un “genel grev” çağrısına “çok doğru bir çağrı” diye yüzde yüz katılırım...
-*-*-
Son dönemde El – Sen grevinde de şu anda öğretmenlerin grevinde de, kamu sendikalarının yapması muhtemel mahkemeler grevinde de sendikaların talepleri kesinlikle haklıdır...
Bir genel grev yapılacaksa, tüm koşulları hazırdır ve bu genel grev “şart”tır!
-*-*-
Ancak haklı olmak başka şeydir, toplumun mağdur edilmesiyle yaşanacak sıkıntılı durumun sorumluluğunun sendikaların üzerine kalması ihtimali ise başka şeydir.
-*-*-
Örneğin El – Sen, son derece haklı bir eylem – grev başlattı...
Elektrikler gitti...
Toplum mağdur oldu...
Neredeyse El – Sen yönetimi de üyeleri de linç edilecekti!
Oysa apaçık ortadaydı her şey!
Toplum eğer mağdur olmuşsaydı, sorumlusu kesinlikle yönetenlerdi...
-*-*-
Şu anda öğretmenler grev ve eylem yapıyor...
Haklıdırlar...
Tartışmam bile haklı olup olmamalarını...
Ama ortada yine sıkıntı var...
Okulların kapanmasına bir kaç hafta bile kalmadı...
Son dersler, son sınavlar...
Ve devlet okulu öğrencileri mağdur...
-*-*-
Sorumlu kim?
Hükümet mi?
Devlet mi?
Ankara mı?
-*-*-
Burada çok dikkatli olunması gerekir...
Çünkü öğrenci mağdurdur ve bu mağduriyetin sorumluluğunu hükümete ya da bakanlığa yükleyenlerle sendikaya yükleyenlerin sayısı önemlidir...
-*-*-
Ne acıdır ki, içinde yaşadığımız veya yaşamaya zorlandığımız “KKTC”de, dünkü Diyalog gazetesinin manşetine yansıyan “bilinmeyen” veya “Amerikalıların öyle bildiği” 391 bin kişilik resmi ya da de jure nüfus yapımız, sendikaların yanında değildir.
-*-*-
Bir yanda öğrencilerin, özel okul – devlet okulu ayrımcılığı nedeniyle yaşadığı eşitsizlik – adaletsizlik söz konusudur.
Öte yanda grev nedeniyle sadece devlette öğrenim görenler mağdurdur...
-*-*-
Asıl mağdur edilmek istenen öğrenci mi yönetenler mi?
Asıl mağdur edilmek istenen elektrik tüketicisi mi yoksa elektrikten mamma yiyenler mi?
-*-*-
Çok iyi organize olmak, çok iyi düşünmek şarttır...
Grev çok kutsal bir haktır...
Çalışanın alın terinin karşılığını alabilmesi adına en değerli silahıdır...
Ama bu silahın vuracağı hedef şaştığı anda, eylem de grev de boşa çıkacaktır.
Arkasında toplumun, halkın, öğrencinin, velinin desteği olmayacaksa, eylem işe yaramayacaktır.
Tükeniş!
Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliği veya Büyükelçisi KKTC’de sendika kurdu!
Bu bir iddia!
Elbette sorsanız, “kesinlikle öyle bir şey yoktur” denir...
-*-*-
Oysa apaçıktır...
Hedef bölücülüktür!
Kıbrıs’ın Kuzey toprakları bölünecek ve biz daha iyi kontrol edeceğiz!
-*-*-
Başka bir şey yazmak istemiyorum!
Yaşasın TMT ve yaşasın TMT yemini diyorum!
Okuyan, bilen, anlayan, uğruna nesillerin harcandığı Kıbrıs Türk toplumunun, en çok güvendiği “anavatan” bildiği ülkeyi yönetenler tarafından nasıl bitirildiğini ya da bitirilmeye çalışıldığını görür!
-*-*-
Bu mudur?
Budur!
Ve gözümüzün içine baka baka gelmektedir gelmekte olan!
Tükeniş!
-*-*-
Eşit ve egemen devlet mi demiştiniz?
“Yörü be o yanı” der Kıbrıslı!
Mutluluk
Nazım Hikmet’e sormuşlar: “Mutluluk nedir?”...
Düşünmüş ve demiş ki; “... Ben mutluluğun ne olduğunu bilmiyorum... Ama bana göre mutluluk, bu sabah işe gitmeyi çok istiyorsanız; işten eve dönmeyi de çok istiyorsanız, bu demektir ki hem işte hem evde her şey yolundadır...”
Sevgili Sami Özuslu ile 30 yılı aşan dostluğumuz ve mücadele arkadaşlığımı; 3 yılı aşmış birlikte çalışmışlığımız var... Sami ile ilgili çok fazla şey yazmaya, sayfalar dolusu konulardan söz etmeye hiç gerek yok... Gülen yüzü, dostluğu ama hepsinden önce bu ülkede en ciddi ihtiyacımız olan dürüstlüğü ve tertemiz kalmayı başarmış insanlığıyla çok doğru bir seçimdir...