Sıfırı tüketen tarz-ı siyaset
İnsanoğlu bildiğinden farklı olan veyahut bilmediği bir durumla karşılaştığında önce bir dengesizlik hali yaşar sonra öğrenme motivasyonu doğar, dengeye ulaşmak için düşüncelerini “gerçeğe” yaklaştırmaya çalışır ve dış gerçeklikle kendi bilişsel yapısını uyumlaştırmak için ter döker. Varlığını sürdürebilmenin değişen dünyayla uyumdan geçtiğini bilen Kıbrıslı Türkler böylesi bir topyekûn öğrenme sürecinden geçmektedir.
Ulusal politikaların hâkimiyetinde yaşanan 20. yüzyılın ardından günümüzde din, milliyet, etnik köken, cinsiyet ve tüm diğer kimlikler yükselen eşitlik değeriyle birlikte çoğulcu bir ortamda kendini bulurken siyaset de sürdürülebilir ekonomilere yoğunlaşmaktadır. Bizim 20. yüzyılda Kıbrıs sorunu üzerinden şekillenen siyasetimiz de 21. yüzyıl koşullarına adapte olmaya çalışıyor ve büyük bir sınav veriyor.
Biz bölünmüş Kıbrıs’ın iki yakasında sürdürülebilir yapılar için değişimi tartışırken dünya önümüzdeki üç yıl içerisinde GSYİH’sında ciddi düşüşler beklenen Güney’e bölünmüşlük devam ettiği müddetçe her iki tarafın da kaybedeceği mesajının dozunu artırıyor. Bu mesaj bölünmüşlükten en fazla Kıbrıslı Türklerin zarar gördüğünün dünya tarafından kabulü anlamını da barındırmıyor mu?
Muvaffakiyet için iç ve dış dinamiklerimizi uyumlaştırıp dünya ile aynı dili konuşabilmeliyiz. Bu ölçüt “imkânsızdır” demeksizin sürdürülebilir ekonomiye geçişi ele almayı gerektirir. Mevcut haliyle yapımız sürdürülebilir değildir. Genel kamu gelirlerimiz GSYİH’mızın yaklaşık %40’ı kadardır. Kamu harcamalarımız GSYİH’mızın %50’sinden fazladır. Açığımız %10’un üzerindedir. Kamu gelirlerimizin GSYİH’mıza oranı Türkiye’den yüksektir! Giderlerimizin GSYİH’mıza oranı AB ortalamasının üstündedir. Makul seviyedeki gelirlerimizi daha da artırmamız ve daha adil paylaşmamız ama ilk etapta harcamalarımızı daha iyi yönetebilmemiz gerekmektedir. Vergi sistemimizde reforma gidip kamu gelirlerimizi bir miktar daha artırabiliriz ancak esasta daha iyi eğitim, sağlık, sosyal yardım ve emeklilik sistemleri için toplumsal projelerimiz olmalıdır. Bizi zehirleyen ana unsur ise kamu borçlarımızdır. Kişi başına 13 bin dolara tekabül eden borcumuz vardır. Türkiye’den aldığımız kredilere faiz uygulanmadığı halde zaman içinde bu borçlar bizi iyiden iyiye kendi kendimizi yönetmekten alıkoymaktadır. Türkiye’nin yardımlarını kamu harcamalarımızdan ziyade GSYİH’mızı yükseltmek maksadıyla kullanabilmemiz hayati bir konudur. Özetle bizim sürdürülebilir bir yapı için kamu borcu-GSYİH oranımızı ciddi şekilde düşürmeye odaklanmamız şarttır. İlk nefesinde sırtına 13 bin dolar borç yüklenen bebeklerimize ve yaşamı boyunca en iyi sosyal hizmetleri hak eden halkımıza karşı bu sorumluluğu tüm siyasetçilerimizin hissetmesi gerekir. Dünya ile uyumlaşma bu yaklaşımın topluma mal edilmesi ile gerçekleşecektir. Partilerimizin 21. yüzyıldaki temel misyonu bu olabilmelidir.
Diğer taraftan öngörü çözümle birlikte ilk beş yılda her yıl Birleşik Kıbrıs’ın GSYİH’sının %3 daha fazla büyüyeceğidir ki bu durum “çözüme evet ama sürdürülebilirlik için yetmez” şeklinde özetlenebilir. Çözümle birlikte GSYİH’nın yükselmesinin tek başına yeterli olmayacağını bilerek kovadaki delikleri şimdiden kapatmaya başlamalıyız ki kova su tutabilsin. Bu da yerel siyasetçilerimizi ve bürokratlarımızı ürkütse dahi sürdürülebilir bir yapı vizyonunu siyasallaştırabilmeyi gerektirir. Tıpkı uzun yıllar boyunca tüm baskılara rağmen “imkânsızdır” demeksizin çözüm, barış ve demokrasi vizyonunu siyasallaştırdığımız gibi!
Dışa bağımlılık riski nedeniyle çözümle sürdürülebilir ekonomi hedefini doğrudan ilişkilendirmeden ama siyasi olarak her ikisi için de ortaya somut irade koyarak bu yolu yürümekle mükellefiz.
Öğrenme sürecimiz devam ettiğinden yeni siyaset şablonu henüz tam oturmamışsa da gidilecek köyün minareleri görünmüştür. Eski ezberlerle sürdürülebilirlik idealini ötekileştiren tarz-ı siyaset sıfırı tüketmiştir.
Son bir uyarı: Sıfırı tüketenlerin çözüme katkısının da minimal düzeylerde kaldığını ve kalacağını bilmek için Güney’de olup bitenleri izlemek ve anlamaya çalışmak yeterlidir.