ŞİİR NİKAHI
Geçenlerde Lefkoşa sokaklarında arkadaşımın atölyesine doğru yürürken kapısının önünde çilingir sofrası kurmuş biri yaşlıca biri genç iki adam selam verdi bana. İçtenlikle selamladım ben de. Çıkışta sofranın kalabalıklaştığını ailecek kadın, erkek, çocuk oturduklarını, tatlı tatlı güldüklerini gördüm. Yoksul bir mahallede, küçücük bir evin kapı önünde keyifli bir zamandı yaşanan. Mutluluğun ne kadar basit olduğunu, sevgiye, dostluğa, paylaşmaya dair bir deneyim olduğunu düşündüm o an. İçimi ısıtan bir şey vardı o sahnede. Hikâyenin gerisini, ev içlerinde neler yaşandığını bilemiyoruz tabii ama o an mutluluğu gördüğüme inanmak istedim ben.
Hemen ertesinde Hakkı Zariç’in Cenk’e (Mutluyakalı) imzaladığı yeni kitabı İhtar’ı vermek için onunla buluştum ara bölgedeki Dayanışma Evi’nde. Ardından oradaki bir etkinlikte üç şiir okudum ve iki kadın arkadaşımla hoş bir mekânda şarap içmeye gittik. Sohbete doyamadığımız için benim evde devam ettik.
Hayattan bize kalan böylesi güzel anlar diye düşünürüm hep. Büyük zenginlikler, sayısız olanaklar içinde yaşayabilir, seyahatlere çıkabilir, eşsiz manzaralar görüp en güzel lezzetleri tadabilirsiniz ama gerçekten sevilmiyorsanız, birisi sizin gözlerinize aşkla bakmıyorsa, bu yaşadıklarınızı paylaşacağınız ve sizin için içten bir sevinç hissedecek dostlarınız yoksa bunu mutluluğa tercüme etmek öyle zor ki.
Bugün size anlatmak istediğim birkaç gün önce dostlarla birlikte yaşadığımız müthiş bir deneyim. Perşembe akşamı bir nikah memuruydum. Bir şiir nikahı idi bu. Yıllar önce şairimiz Zeki Ali aşkla ilgili zor zamanlar yaşarken “ Size şiir nikahı kıyalım, ben kıyarım nikahı” diye bir espri yapmıştım. İşte bu gerçek oldu. Hep sevgiyle ve gülümseyerek hatırlayacağımız bir deneyim yaşadık. Nikahı planlarken değişik evlilik ritüellerini kombine edeceğim bir düzenleme olsun istedim ve biraz da sabote etmeye çalıştım onları. Örneğin “gelini öpebilirsin” kalıbı yerine Mihriban’a “damadı öpebilirsin” dedim ve düğün çiçeğini damada attırdım. Para yerine banknot büyüklüğünde şiirler takıldı gelin ve damada. (Cenk’in fikriydi) Şahitlerimiz Maria Siakalli ve Messenger ile bağlantı kurduğumuz Emine Demirağ idi. (Kendisi o saatte operada olduğu için kızı Uzay Demirağ vekalet etti). Konuklarla birlikte bir Şiir Nikahı Ayini yaptık Zeki ve Mihriban’ın aşkını kutsamak için. Zeki Ali’nin aşk şiirlerinden derlenen metnin bazı dizeleri konuklar korosu tarafından tekrarlandı, bazı dizeleri gelin damada, bazılarını damat geline, bazılarını ise birlikte okudular. Zeki ve Mihriban’ın bakışları aşka inancımızı tazeledi o gece. Nikah metninin bir bölümünü buradan da paylaşıyorum. Mutluluk çoğalsın diye.
“Değerli konuklar,
Tanrıçamız Afrodit bugün önemli bir görev verdi bana. Kalpleri aşkla çarpan bu değerli çiftimizin nikahını kıyacağım. Bu bir “şiir nikahı” dır ve aşk katında hükmü vardır. Devletle yapılan bir sözleşme değildir. Siz konuklar huzurunda çiftimizin birlikteliğini onurlandıracak ve aşklarını şiirin gücüyle kutsayacağız.
Uzun süredir ateşlerden geçen, zorluklarla boğuşan bu aşkın tanığıyız pek çoğumuz. Yine de ritüel gereği iki şahide ihtiyacımız var. Şahitlerimizden birisi Maria Siakalli, kendisi burada. Diğer şahidimize ise Messenger ile bağlanacağız. Kendisi bir Şiir Ana olarak İstanbul’dan yapacak şahitliğini. Emine Demirağ uzaklarda da olsa bizimle olacak. Bu nikahın şiirli metni damadımızın aşk şiirlerinden derlenmiş bir büyülü ayindir.
Ben metni okuyacağım ve arada bazı dizeleri siz konukların da hep beraber tekrar etmesini rica edeceğim.
Ben bir yolcuydum
Sayfalara gölgesi düşmüş bir yolcukuş
Gelip durakladım son aşkımda
…………
Yüzüne bakıp
İçime çekerken ruhunu
Rüzgarın fısıltısını dinledim
Çam yapraklarında
Çalılar uysal
Sesler bir başka dünyadandı
Damarlarımız dar
Kanımız firariydi
Ruhum
sonsuzluk çiçeğini
senin dokunuşunla açtı
Yağmurunla ağadı
Güneşinle güldü
Teninin çağrısıyla
En uzun yolun şarkısını yazdı
Sıcak bir gece yağmuru gibi işliyor
Teninin anısı tenimde
Uzun bir yazdı, bekleyip durduk kışı
Sildik ne varsa bize uymayan
Çizdik kendi ırmağımızı toprağa
Uzak uğultulara kulak ver elimi bırakmadan
Tenimiz tek bir ırmak
Bakışlarımız tek bir şarkı
Bütün evler mevziydi
Dinler günah yatağı
Seni seni seni sevdim
Gömerken nefretleri
Mutlulukta perişan
Bir baktık dudaklarımız kelebek
Bir baktık çocuk masumiyetinde gözlerimiz
Düşlerde çocuk
Fısıltılarda
Mahkum gibi sokulurum
Kucağına
Suçumuz onların kitabındadır
Öpüşlerimiz hırsız ve kahraman
Bir masala dönüp
Kendi yüzüne baktın sen
Bense bir efsanede
Yeniden döndüm yolun başına
Tenimiz tek bir ırmak
Bakışlarımız tek bir şarkı
Sonsuzlukta yankılanıyoruz sevgilim.