“Şiirimle bir kişinin hayatı kurtulsa, bana yeter”
1979 yılında Filistinli baba ve Lübnanlı annenin oğlu olarak Filistin’nin Boquai'a köyünde dünyaya gelen şair Marwan Makhoul Kıbrıs Sanatçı ve Yazarlar Birliği ve güney Kıbrıs’taki Edebiyatçılar Birliği’nin davetlisi olarak adaya ziyarette bulundu
Simge ÇERKEZOĞLU
1979 yılında Filistinli baba ve Lübnanlı annenin oğlu olarak Filistin’nin Boquai'a köyünde dünyaya gelen şair Marwan Makhoul Kıbrıs Sanatçı ve Yazarlar Birliği ve güney Kıbrıs’taki Edebiyatçılar Birliği’nin davetlisi olarak geçtiğimiz günlerde adaya ziyarette bulundu. Mağusa ve Güney Lefkoşa’da yer alan iki farklı etkinlikte şiirlerini okuma, Kıbrıslı yazar ve şairlerle tanışma fırsatı yakaladı. Onu biraz daha yakından tanımak, yaşadığı coğrafyayı anlamak ve şiiri konuşmak üzere kendisiyle biraraya geldik. Elbette Makhoul’un da belirttiği gibi “şair neyi görür, neyi yaşarsa şiirinin merkezinde de o duygular vardır”. Çocukluğundan bu yana yaşadığı çelişkili kimlik etkisiyle şiirler yazmaya başlayan Makhoul, zaman içinde profosyonel olarak politik ve siyasi şiirler kalema alarak, Filistin halkının sesi olmayı başardı. Özellikle İsrail’in Filistin’e saldırmasının ardından dünyada adeta şiar haline gelen mısraları elbette beni de çok etkiledi… “Politik olmayan şiirler yazmak için kuşları işitmeliyim önce, kuşları işitebilmem içinse savaş jetleri susmalı” diyor ….
“Ben Filistinliyim”
Elbette sohbetimizin ana ekseninde şiir ve edebiyat olacaktı ama Marwan Makhoul’dan öncelikle yaşadığı coğrafyayı dinlemek, Filitin ve orada yaşanan siyasal karmaşayı anlamaya çalışıyorum. Öyle sanıyorum ki cevaplaması hayli zor ve hassas bir soru soruyorum. Her ne kadar kendisi oradaki durumu bana anlatıyor olsa da, anlamakta gerçekten zorlanıyorum… Zihnimde belli bölgelere sıkıştırılmış bir halk canlanıyor.
“Filistinli baba ve Lübnanlı annenin oğlu olarak Filistin’nin Boquai'a köyünde dünyaya geldim. Benim yaşadığım yer ülkenin kuzeyinde. Ben İsrail devletinde yaşıyorum. Orada yaşayan benim gibi 2 milyon kadar Filistinli var. Bizler İsrail vatandaşıyız. Ama ben tabii ki Filistinliyim, İsrailli değilimim. Doğdum, büyüdüğüm yer 1948 yılında işgal edildi. 1967 yılındaki Altı Gün Savaşlarının ardından İsrail gelip yerleşti. Ailem topraklarımızı ve köyümüzü terk etmek istemedi. Bilindiği gibi üç farklı Filistinli var. Birisi benim ailem gibi 1948’den sonra kalanlar. Diğerleri 1967 sonrası Batı Şeria ve Gazze’de kalanlar. Üçüncüsü ise 1948’de Filistin’i terk edip göçmen kamplarında kalanlar. Bizler tarihte 1948 Filistinlileri olarak anılıyoruz.”
“Kimliğimden dolayı şiir yazmaya başladığımı düşünüyorum”
Aslında Marwan Makhoul inşaat mühendisi ve şuanda bir şirkette yönetici olarak çalışıyor. Ancak şiir yazmaya olan merakının çocukluk yıllarında filizlendiğini, zamanla profosyonel hale geldiğini anlatıyor.
“Şiir yazmaya çocukluk yıllarımda on dört yaşındayken başladım. Biraz da kimliğimden dolayı şiir yazmaya başladığımı düşünüyorum. O yaşlarda kimliğimle ilgili ikilemler yaşardım. Ben İsrailli miyim yoksa Filistinli miyim diye düşünürdüm. Bu sanırım hayatta kendime sorduğum ilk sorudur. Böylece tüm şiirlerim çoğunlukla kimliğimle, siyasetle ilgili oldu. Çoğu zaman Filistin ile ilgili şiirler yazdım. Yaşadıklarımızı anlatmaya çalıştım. Filistinlilerin sorunlarını yazdım.”
“Şiirim 500 milyondan fazla paylaşıldı”
Daha çok siyasi ve politik şiirler yazan sanatçının dünyada daha tanınır ve görünür olması İsrail ile Filistin arasında son olarak patlak veren olaylarla başladı. 500 milyondan fazla kişi bu şiiri paylaştı, çoğalttı. Filistinlilere destek vermek için yapılan yürüyüşlerin, eylemlerin adeta şiarı oldu bu şiir... “Politik olmayan şiirler yazmak için kuşları işitmeliyim önce/kuşları işitebilmem içinse savaş jetleri susmalı.
“Elbette şiirimin, sesimin dünyada duyulması beni çok mutlu etti. Bu dizeyi 2015 yılında yazmıştım. Ama görünen o ki şu anda Gazze’de yaşananlar bu dizeyi daha anlamlı kıldı. Bu dize insanlar basit bir uçak görüntüsünden dahi uzak, normal sakin bir hayata olan özleminmi anlattı. İlk başta şiirlerim Filistinliler arasında yayıldı, çoğaldı duyuldu. Daha sonra dünyaya ulaştı. Bu şiirim 500 milyondan fazla paylaşıldı. Pek çok eylemde de okundu. Tabii sesimizi dünyaya duyurmayı başarmak, beni de mutlu etti. Yazdıklarım neler yaşadığını anlatmayı başarabildiği için bu denli duyuldu diye düşünüyorum. Aslında ben basit bir insanın istediği güzel bir hayatı anlatmaya çalıştım. Jetlerden, saldırılardan uzak bir hayatı…”
“Her şair kendini anlatmak için yazar”
Bir başka şiirinde ise Makhoul “sana güzel kelimeler söylemeyeceğim/güzel kelimelere seni söyleyeceğim diyor”... Her ne kadar politik ve siyasi şiirler yazıyor olsa da, öyle anlaşılıyor ki aşk da dizelerinde yer buluyor.
“Ben de her şeyden önce bir insanım. Aşık oluyorum. Aşk için de doğa için de şiirler yazıyorum. Tabii ki tüm şiirlerimi siyaset, politika üzerine yazmıyorum. Her şair en başta kendini anlatmak için yazar. Kendi duygularını. Daha sonra başkalarını da anlatmaya başlar. Tabii bu ikisi biribirinden ayrılamaz. Kendim için yazmakla, başkaları için yazmayı birbirinden ayırmıyorum. İlk olarak kendi hikayeni anlatmak üzere yazılır şiirler, zaman içinde başkalarının hikayesini de anlatmak ve okura ulaşmak için.”
“Halkımın sesini duyurmayı başaran şair olmayı umuyorum”
Marwan Makhoul Filistin’de yaşamasaydı çok daha kolay, sıradan, normal bir hayata sahip olacaktı. Ancak belki de şiir yazamayacak ve tüm bu duygulardan, dünyanın şiirini dile getirmesinden mahrum olacaktı. Filistin’de doğmuş olmanın onda yarattığı bu duyguları da konuşuyoruz…
“Elbette yetenekli bir şairin güzel şiirleri olmalı, bu şiirler de dünyaya yayılmalı. Ben yetenekli bir çocuk olarak ama özel de bir yerde Filistin’de doğdum. Doğduğum topraklar şiirlerimin dünyaya duyrulmasına olanak sağladı. Her zaman dünyanın ilgisini çekecek şiirler yazmak istedim. Böylece dünya Gazze’yi daha iyi öğrenebilir, onlara yardım edebilirdi. Şiirimle bir kişinin bile hayatı kurtulsa, bana yeter. Halkımın sesini dünyaya duyurmayı başaran bir şair olmayı umuyorum. İnanıyorum ki bu şiir az da olsa yaşananları dünyaya duyurmaya yardımcı oldu. Bunu başarabildiğim için de kendimi şanslı hissediyorum.”
Fotoğraflar: Burçin Aybars