Şikayetini geri çekersen!
Ülkedeki gece kulüplerinde yaşananlar üzerine bugüne kadar pek çok çalışma yapıldı. Gerek alandaki feminist aktivistler, insan hakkı savunucuları, gazeteciler gerekse araştırmacılar, devletin konuya yönelik aklı ve dilinin aksine gerçekleri konuştular.
Mekânlarda “konsomatris – dansçı” maskesi altında modern köle olarak çalıştırılan kadınların; borçlandırıldığı – seyahat belgelerinin ellerinden alındığı için (ki bu konuda devlet kendi eliyle köle sahipliği yapıyor) diledikleri zaman ülkeden çıkış yapamamaları, yasaya aykırı şekilde işyerlerinde barındırıldıkları “odalardan” başlarında bekçi olmadan çıkamamaları, tehdit edilerek zorla çalıştırılmaları (fuhuşa zorlanmaları) gibi hususlar yıllardır herkesin malumu iken, ilk kez 2018 yılında İçişleri Bakanlığı tarafından organize edilen “Gece Kulüpleri Çalıştayı”nda, sorunlar bakanlıklar seviyesinde tüm çıplaklığı ile değerlendirildi.
Merak edenler, bakanlığın sitesinde yayınlanan raporu inceleyebilirler. Böylece KKTC idaresinin, sorunların tespit edilmesinde “çok başarılı” ama çözüm üretebilme ve uygulamaya koyma noktasında rezilliğin dibinde yer aldığı bir kez daha görülebilecektir.
Bahsi geçen raporda yer alan ve sanırım hayata geçirilen tek taahhüt, insan ticaretinin suç kapsamına alınmasıydı. Ki bu da 2020 yılı Mart ayında gerçekleştirildi. Sivil toplum örgütlerinin (özellikle COMMİT ve K. T. Barolar Birliği – Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı ortaklığında yürütülen “İnsan Ticareti Mağdurları İçin Adalet” projeleri) özverili çabaları dışında kamu kurumları içinde yaygın hizmet içi eğitim çalışmaları yapılmadı. Malesef hâlâ insan ticareti isminde bir suçun Ceza Yasasında yer aldığını bilmeyen polis mensupları ve kamu görevlileri var. Oysa ki adı geçen projeler kapsamında, ev işçilerinden, inşaat işçilerine, gece kulubü çalışanlarına kadar pek çok kesimden mağdura adli yardım sunuldu. Tabi ki bu sorunu ortadan kaldırmak ve hak ihlallerini önlemek için ceza yasası yeterli değildir. Ayrıca geniş kapsamlı özel bir yasaya da ihtiyaç duyulmaktadır. Mesela insan ticareti mağdurlarının, polise başvurduktan sonraki süreçte nerede kalacakları, sosyal ihtiyaçlarına dair ne gibi yardımlar yapılması gerektiği, hakları olan alacaklarını (az sonra anlatacağım örnek sıklıkla yaşanmaktadır) garantiye bağlayabilecek vb sıkıntıları giderecek bir mekanizmanın kurulması elzemdir.
***
Tam da buna dair bir yaşanmışlığı sizinle paylaşmak ve derdin daha da geniş yüreklere ulaştırılmasını sağlamak istiyorum. Yaklaşık bir buçuk hafta önce bilgime bir olay getirildi. Uzun yıllardır faaliyet gösteren bir gece kulübünde çalıştırılan bir kadın, yaşadığı hak ihlâllerine dayanamayıp, haftalık polis kontrolü sırasında patronunun parasını vermediği, aç bırakıldıkları, Kıbrıs’a getirildiği günden beri fuhuşa zorlandığı, defalarca dönmek istemesine rağmen kendisine çıkarılan borç sebebiyle gidişine izin verilmediği, kulüpte uyuşturucu madde kullanıldığı gibi bir dizi hususta şikayetçi olmak istedi. Benim için gayet öğretici olan süreç de orada başladı. Kendisi hem Muhaceret Müdürülüğü’nde hem de Alayköy Karakolu’nda ifade verip, patronlarından ve mekânın müdürlerinden şikayetçi oldu.
Önceki örneklerden de bildiğim üzere, çoğu zaman çalıştığı paranın altında olmasına rağmen verilen miktarı kabul edip ülkesine dönen kadınlar var. Patronların, ekseriyetle uyguladığı yöntemin bu olduğu iddia ediliyor. Gidene kadar çok az para vermek (o da yalvara yakara), giderken de keyfi şekilde uydurulan “borçlar listesi” (hastane giderleri / çalışma izni vb birçok gider iş yeri sahibi tarafından karşılanmasına rağmen kadınların adına yazılıyor) sonucunda ortaya çıkarılan cüzi miktarlar ile dönmek durumunda kalıyorlar. 24 saate yaklaşan bir döngüde çalışmalarına rağmen, kazandırdıkları paranın 1/3’ünü bile alamıyolar. Bahsi geçen örnekte de benzerinin gerçekleştiği söyleniyor.
***
Polis Teşkilatı da, sağolsun aslında görevi olmamasına rağmen, paranın tahsil edilmesi hususunda yardımcı oluyor! Şikayetçi ve patron arasındaki diyaloğun kurulmasında önemli bir göreve sahip. “Şikayetini geri çekersen 6,000 dolar verecek. Ama sen bilirsin”. Gittikçe rakam artıyor, mesela sonunda 8,000 dolara ulaşmanız mümkün. Yeter ki şikayetçi olmayın. Bildiğim kadarıyla, özellikle fuhuşa zorlandığı, borçlandırıldığı, tehdit edildiği aslında genel itibariyle insan ticareti suçunun mağduru olduğuna dönük şikayet geri çekilmedi. Keza hukuk sistemimizdeki ceza soruşturmaları ve yargılamaları değerlendirildiği zaman, şikayete bağlı bir suça rastlamak mümkün değil. Yani ihbarların da değerlendirilip soruşturma başlatılması gerekir.
O sebeple, yapılan başvuru geri çekilse bile işlemlerin devam ettirilmesi hukuken mümkün ve hatta kuraldır. Sonuç olarak, yaklaşık bir buçuk haftadır, bu denli önemli bir ihbar - şikayete yönelik ileri işlem yapıldığına dair bir emareye rastlamadım. Oysa ki Ceza Yasası ve baştan sona değişmesi gerekse de Gece Kulüpleri ve Eğlence Yerleri Yasası’na göre soruşturma açılması, ilgili şahısların ifadelerinin alınması ve ileri işleme gidilmesi gerekirdi. Ne olmuş olabilir, bilemiyoruz...
***
Yoksa siz de, “zaten yaptığı işi biliyordu, sırf parasını alabilmek için böyle bir şikayette bulundu, aslında söz konusu mekanlarda asla böyle işler yapılmaz, ne münasebet” diyerek yolumuza devam etmeliyiz diyenlerden misiniz !? Sahi kaçınız bu koşullarda çalışmak için rıza gösterirdiniz? Var olduğu iddia edilen rıza geçerli midir? Bence değil. Mesela Ceza Yasası’ndaki insan ticareti maddesi, suçu oluşturan unsurların varlığı halinde, mağdurun rızasının aranmayacağını açıkça belirtir. Kısacası rıza var gibi görünse de sakatlanmıştır. Neyse hepimiz üç maymunu oynamaya devam etsek iyi olacak. Ne de olsa yılan henüz bize dokunmadı...