1. YAZARLAR

  2. Tamer Öncül

  3. SIKIŞMA -2 !...
Tamer Öncül

Tamer Öncül

SIKIŞMA -2 !...

A+A-

 

Geçen haftaki yazımı yazdığım günlerde yaşadığım sıkışma, göğsümden, boğazıma oradan da beynime yürüdü sinsice…
15 Temmuz günü atmıştım geçen haftaki başlığı; 21 Temmuz’da aynı başlık altında devam etmek kaçınılmaz oldu…
Hatırlayacaksınız; Temmuz’un 15’iyle 20’si arasına sıkışmış bu “talihsiz gün(ler)e” nasıl bir yazı “sıkıştırılır”… diye başlamıştım geçen hafta…
Yazının ardından yaşananları düşününce “talihsiz” sözcüğünün ne kadar “yetersiz” kaldığını gördüm…
Beynimi sıkıştırıp; kendilerine yer açmaya çalışan, Şiddet, Katliam, Rauf, İngiliz, Vali, Gizli Belgeler, Grivas, Ölüm, Katiller, Yangın, Teşkilat, Kasatura, Kan vb. Sampson, Barış Harekatı, Geniş tabanlı vb. sözcükler yetmezmiş gibi;, bayram, tören, üstü açık çöplük, gösteri/savaş uçakları, Erdoğan; Suruç, canlı bomba,32 genç, İŞİD, şiddetle kına(yak)ma’da doluşuyor kafama…
20 Temmuz Pazartesi öğleninde eniştem(Zafer Kodan)’in annesini sonsuzluğa uğurlarken gelen bir mesajla duymuştum Suruç’taki vahşeti…
“Türkiye ikinci 20 Temmuz’unu da yarattı işte” sözcükleri döküldü dudaklarımdan…
Mezarlıktan dönüşümüzün üstünden 3 saat geçmeden (bizim eve 5-6 yüz metre uzaklıktaki) tören alanından gelen seslerle arttı göğsümün sıkışması…
Suudi kralı öldüğünde (24 Ocak 2015) yurt dışı ziyaretini yarıda kesen (ve yas ilan eden) Erdoğan; 32 genç insanın hunharca katledilmesine kulak tıkayıp; Kıbrıs ziyaretini yarıda kesmeyi de; yas ilan etmeyi de aklının ucundan bile geçirmedi; birkaç beylik lafla “genelleştirmekle” yetindi bu vahşeti…
Ya bizimkiler?
Davullu zurnalı; tanklı toplu; savaş uçaklı/gemili “kutlamaları”; bol ayranlı resepsiyonları iptal etmek (Suudi Kralı için ihmal etmedikleri YAS ilan etmeyi düşünmek) o kadar mı zordu?
Neyi kutluyordu oraya toplanmış insanlar? Neyin bayramıydı bu kanlı 20 Temmuzlar?
“Barış ve Çözüm görüşmeleri” sürerken, kime ne mesajı veriyordu tanklar, F 16’lar; sıcak asfaltta tabanları yanan silahlı askerler?
Kitap okuyan çocukların bombalarla parçalanmasının şoku geçmeden; Bener Hakkı Hakeri’nin büstünün parçalandığı haberini almak ne kadar “rastlantıydı?”
Ortadoğu’nun “kültür mirasını” yok etmeyi hedefleyen İŞİD’in Palmira Antik Kenti'ndeki harabelerden kaçırdığı heykelleri parçalamasını mı taklit ediyordu  birileri?
Kafamın içinde dolanıp, beynimi sıkıştıran sorulara ben yanıt bulamıyorum…
Belki siz, aşağıdaki iki resim arasındaki (onlarca) benzerliği(!) bulabilirsiniz!...

 

**********************************************************************************************

Levent Özdağ’a dostça bir eleştiri:

Salı gün face’den özel bir mesaj atmıştı Levent, “Hakkı Bener'in büstüne yapılan saldırı ile ilgili görüş alırım senden bir şeyler söylemek istersen” diye… Aşağıda tamını bulacağınız yanıtı attım ben de… Ertesi gün Yenidüzen’deki haberi görünce küçük çaplı bir şok yaşadım… “Haberleştirme” adına, yazdıklarım hem içerik,  hem de dil olarak bozulmuştu… O yüzden o “mesajımı” aynen aktarmak istedim…

“söylenecek ne olabilir ki? Tüm değerlerin değersizleştirildiği; sanatın sanatçının ötekileştirildiği; her şeyin "Para"ya endekslendiği bu sistemde bunlar olmaya devam edecek... Türkiye'de "kitap okumaktan ve çocuklara oyuncak götürmekten" başka bir şey yapmayan 32 gencin bombayla parçalanmasının ardında yatan zihniyetten ne farkı var ki bir büstün parçalanmasının...
"Bizde henüz insanlar parçalanmıyor" diye boşuna avuntu yapmayalım... Bu gidişle o günler de bekliyor bizi...
Yalnızca "kınama" mesajlarıyla yetinir; bu "zihniyetin" ülkemize iyice yerleşmesini engellemek için, şimdiden bir şey yapmazsak yarınlarda çok ağlayıp sızlanacağız...
Bu nedenle bir şeyler söylemek (tek başına) kınama mesajları yayınlamak bir anlam ifade etmez...”

Bu yazı toplam 2020 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar