SIKTI BU OYUNLAR…
Kimileri için çok eğlencelidir “oyunlar”.
“Nerede bizim zamanımızın oyunları?” diye başlayıp; hüzünlü bir nostalji sergileyecek değilim; korkmayın…
Şimdilerde de, çocukların kendilerine göre eğlenceli oyunları var. Konumuz o da değil…
Bu günkü konumuz, artık usanç veren kimi “BÜYÜK OYUNLARI”:
“Masadan Kim Kaçtı?”; “Bir adım önde!”; “Angara’dan abim gelmiş, bende bir gabadayılık havası”; “Bir garış toprak…” vb.
Ne ONLAR oynamaktan sıkıldı; ne de ahali seyretmekten…
“Yeter be, o masanın etrafında oynadığınız, ayak oyunlarından bıktık usandık” diyenler o kadar az ki; sesleri duyulmuyor bile, şuursuz kalabalığın gürültüsünden…
Oysa Seksen örgüt sekse, yer yerinden oynayacak; liderlerin masallarını dinlediğimiz yetmedi mi? Meydanlar boş, boynu bükük bizi bekliyor; böyle oturmuş neyi bekliyoruz; anlamış değilim.
Yıllardır, bu oyunlarla uyutulanlara bir şeyler anlatmaya çalışmaktan da; bu kirli oyunların başımıza getirdiklerinden de bıktım usandım… Sürekli buna benzer yazılar yazmaktan da… Bir de şiirle deneyim dedim şansımı; ya tutarsa!...
KABUS
Şer’dir, ya da hayır!..
Sürüsü çoktan yitirilmiş
sazdan eski çoban evinde
bağdaş kurmuş yaşlı bir kahır,
zeytin çekirdeğinden
uzun bir tespihi okşuyordu…
Omuzlarından sarkan
ağır paltosu kara,
derin bir sessizlikle
söktüğü şafağı gözlüyordu…
Şer’dir, ya da hayır!..
Çoktan sürgülenmiş
kapımın eşiğinde
küçük ekmek adamlar
yaşlı kahırla tespihi boğuyordu.
Paslı menteşelerinden düşmüş
sürgülü kapı
şafakla kabaran denizin
iniltili müziğini çalıyordu…
Şer’dir, ya da hayır!..
Odamın karanlığı dağıldıkça
zeytin taneleri
sürüsünü yitirmiş
yaşlı çobanlara dönüşüyordu…
Çökmüş gövdelerinin
bir karış önünde oynaşan ruhları
kaval çalıp ortalığı kızıştırıyordu…
Şer’dir ya da hayır!..
Kaval’ın çığlığıyla
kendinden geçen ruhlar
terk ettikleri bedenlerin
üstüne abanıp, edep yerlerine
buzdan kılıçlar sokuyorlardı…
İğfal edilmiş bedenler
kolsuz Afrodit yontuları gibi
taş kesmiş dilleriyle haykırıp
ruhları kovmaya çalışıyor;
ruhlar buzdan kılıçlarını
daha da derinlere sokup
çıkarıyor, şehvet çığlıklarıyla
küçük odamda beklenmedik
depremler yaratıyorlardı…
Şer’dir ya da hayır!..
Kudurmuş ruhların
şerrinden nasıl kurtulacak
tutsak bedenler…
İşgal edilmiş o sazdan kulübe,
benim giz odam…
İçimden geçenleri okuyor
azgın ruhlar
tekmeleyip beynimi,
kara suratlarındaki öfkeyle
tüketiyorlar soluğumu…
Odam yıkılıp
ölü bedenlere karışmadan
uyanıp kurtulmalıyım
bu bitmez kabustan…
Bu kahır çekilmez!..
(DÜŞLER isimli kitabımdan)
K.T. Sanatçı ve Yazarlar Birliği
14. Olağan Genel Kurul’unu gerçekleştiriyor
Sanatçı ve Yazarlar Birliği, aşağıdaki gündemle 14. Olağan Genel Kurulunu 28 Şubat Salı akşamı Saat 18.00’de, HasDer Lokalinde gerçekleştiriyor…
28 yıldır kültür/sanat alanında örgütlü bir kavga veren Birlik, Kıbrıs’ta olduğu kadar, yurt dışında da sanatsal faaliyetler sürdürmenin yanı sıra; Barış, Toplumsal Adalet ve Halkların Özgürlüğü için de birçok eyleme imza atmış durumda…
Sanatın, sanatçının hızla önemsizleştirilmeye çalışıldığı bu “Barbarlık Çağı”nda “İnadına Sanat, İnadına Özgürlük” belgisine sarılan Sanatçı ve Yazarlar Birliği, yeni dönemde de, bu yöndeki kavgasını üyelerinin daha katılımcı olacağı etkinliklerle sürdürme kararlılığında….
GÜNDEM:
- Açılış
- Divanın oluşturulması
- Faaliyet ve Mali Raporların görüşülüp aklanması
- Tüzük değişiklik önerilerinin görüşülüp onaylanması
- Organların seçimi
- Dilek ve temenniler
- Kapanış.