1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. SİLGİCİLER
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

SİLGİCİLER

A+A-

Kimi insanların elinde devasa bir silgi var ya da basılmaya hazır bir “delete” tuşu. Birisi hakkında bir şey duyuyorlar örneğin; doğruluğunu teyit etmeye detaylarını araştırmaya da gerek yok, anında siliyorlar. Arkalarında bir arkadaşlar, eskiden sevilenler mezarlığı bırakıp ilerliyorlar. Yaktıkları gemiler öyle çoğalıyor ki bir kıyıda öylesine çaresiz ve kimsesiz duruyorlar. Silmek aslında hafif olan; bir de intikam projecileri var. İntikam almadan içlerindeki ateşleri soğutamayanlar… Öyle bir an geliyor ki yakılmadık gemi, gömülmedik arkadaş kalmıyor. Dünya derin bir karanlığa bürünüyor.

Bazı paylaşılmış idoller hakkında öyle şeyler biliyorum ki susuyorum yalnızca. Silgiciler devreye girmesin, kolları yorulmasın diye yapıyorum bunu. Zalimler kurbana, kurbanlar zalime dönüşebiliyor bir anda. Kendimi sütten çıkmış ak kaşık filan saymıyorum. Kimi zaman fena silgiciyimdir ben de. Hem de sinsi olanlardan. Silerim ve izimi filan da belli etmem. Önce kendi duygularımı silerim çünkü. Sonraları çevrede dolanan bir buz dağıyımdır. Hiç renk vermem. Ne tavır yaparım ne de kapris. İntikam duygusu kapıma bile uğramaz. Sessiz bir nezakete eşlik eden bir donukluktur bendeki. Hani bankaların sağladığı yeni kolaylıkla kaybolan kredi kartını uygulamadan donduruyorsun ve büyük olasılıkla bir yerlerde bulup tekrar açıyorsun ya; öyle yaparım ben de. Bir ihtimal hafifletici bir sebebe rastlar ve bağışlarım diye.

Aslında ilk tepkim kendimde bir suç aramaktır. İçimde bir nöbetçi suçlu vardır zaten. Lanet olsun ki hemen bulurum bir suç. Yine de karşıdan gelen şiddeti dengelemez bu. Zaten askıya alırım durumu ve hızla uzaklaşırım ilişkiden.

Eğer birini kafana takmamışsan ona pek de rastlamıyorsun ilginç biçimde. Belki de yakınından geçiyor ve fark etmiyorsun. Erişim alanının uzağına düşüyor o kişi. Geçmişte sık sık karşına çıkan biri görünmez oluyor garip biçimde. Bir çeşit hayalet gibi geçip gidiyor yanından.

Eski sevilenler, göklere çıkarılanlar yerlerde sürünüyor bir süre sonra. Bazen planlı, sinsi bir linç neden oluyor buna. Birisini gözden düşürmek mi istiyorsun, sayısız yöntemi var bunun. Sosyal Medya idam sehpaları ile dolu. Kimilerinin hainleri başkalarının kahramanları bu arada.

Sevince ölesiye seven nefret edince de öldüresiye nefret eden bir coğrafyada yaşıyoruz. Ya benimsin ya toprağın yaygın bir kadın cinayeti nedeni.

Her sosyalleşme girişimim yeni bir çizik alarak dönmeme neden oluyor geriye. Yaralarımı iyileştiren ortamlar da oluyor elbet. Baktım ki kalbim kırılacak hemen antropolog duruşuna geçiyorum. Yani bir gözlemci oluyorum, bu farklı bir kültür deyip üstüme alınmıyorum, kodlarını çözmeye gayret ediyorum yalnızca.

Bazen sadece şefkat duyuyorum biçare kötülere. Kim bilir içleri nasıl da zehirli ki böyle çevreye saçıyorlar diye düşünüyorum. Kendimi de fazla yormuyorum aslında. Uzakta durayım, toksinden korunayım gayretine giriyorum.

Hayat çok kırılgan oysa. Kimin nerede düşüp kalacağı, kimin aniden gideceği belli değil. Salgın sonrası artan fanilik duygusu dünya algımızı farklı bir boyuta taşıdı.

Dünyanın en önemli gerilimi, kendilerine daha iyi bir hayat arayanların başka ülkelere hareketiyle ayrıcalıklı ülkelerin demografik yapısının değişmesi. Yoksulların zenginlerin duvarlarını aşıp içeriye sızma girişimleri. Her geçen gün hiç beklenmedik kişilerden işittiğim ırkçı yorumlarla daha da şok oluyorum. Bir yanda ise bu yaygın ırkçılık ve yabancı düşmanlığına tepki olarak iyi niyetle söylenen, hiç de sevgisizlik barındırmayan şaka ve takılmaların bile ırkçılığa tercüme edilmesi. Aslında birisinin masumane saptamasını ırkçı bulanların bir kısmı kendi içlerindeki ırkçılığı dışa vurmaktalar. Detayını hatırlamıyorum şimdi. Çok hoş bir espri gibi gelmişti bana. Sosyal Medya’da siyah birine “ sen aslına kolasın “ diyen kişi siyah rengi aşağılamıyor bence. Ona tepki gösterip ırkçı diyenler aslında siyah olduğunu söyledin diyerek kendi içlerindeki siyah olanı aşağı gören tutumu açığa vuruyorlar.

Her an herkes birine saldırmak için tetikte her nedense. Dünya hiç bu kadar ürkütücü bir yer olmamıştı. Her an ayağınız kaydırılabilir, her an yere yuvarlanabilirsiniz. Üstünüze basıp geçenlerin yanı sıra sizi tutup kaldıranlar da olacaktır elbet.

Bu yazı toplam 1807 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar