“Siligulu Panikos Kutços’un Londra’ya uzanan hayatı...”
TALES OF CYPRUS yani “Kıbrıs’tan Hikayeler” sayfasının yaratıcısı, çok değerli arkadaşımız, akademisyen-araştırmacı yazar ve grafik sanatçısı Konstantinos Emmanuelle’in kaleme aldığı Siligulu Panikos Kutços’un Londra’ya uzanan hayatına dair yazısını, okurlarımız için derleyip özetle Türkçeleştirdik. Konstantinos Emmanuelle bu yazısında çok değerli fotoğraflar da paylaşmış TALES OF CYPRUS sayfasında... Bu fotoğrafları da okurlarımızla paylaşıyoruz... Konstantinos Emmanuelle, özetle şöyle yazıyor:
*** Panikos Kutços, 15 Eylül 1930 tarihinde Leymosun’un Siligu köyünde dünyaya gelmişti... Nikolas Hristofi Kutços ve Kallisteni Vasiliu’nun üç oğlundan en küçüğü idi. Panikos’un abisi Andreas 1928’de, Takis de 1929’da dünyaya gelmişti.
*** Venedik devrinde Siligu, en refah köylerden biri haline gelmişti... Kıbrıs’ın en kaliteli gumandarga şaraplarını üretiyor ve Kıbrıs’ın en kalabalık köylerinden biri olarak kayda geçiyordu... Panikos doğuncaya kadar nüfus 459 köy sakini kadardı – bunlardan 190 kadarı Kıbrıslıtürkler, 269 kadarı ise Kıbrıslırumlar’dı...
*** Panikos, ailesiyle birlikte tek göz bir evcikte yaşıyordu, bu tek göz evciğin bitişiğinde de aşevi vardı. Havlının bir yanındaki ahırlarda bir eşek, birkaç keçi ve bullicikler vardı. 1930’lu yıllarda Siligu köylüleri, köyün dışında bulunan bir pınardan içme suyu taşıyorlardı kullanabilmek için – bunları büyük testilerle ve küplerle taşıyorlardı – eşekle su taşıyorlardı... Bunun için testileri eşeğin iki yanına yüklüyorlardı... Yaz aylarında köfünler ise üzümleri taşımakta kullanılmaktaydı...
*** Panikos’un annesiyle babası kazandıkları azıcık parayla, köyün çeşitli yerlerine dağılmış bağlarını ekmek için kullanıyorlardı. Daha çok Sultani üzüm ekiyorlardı, bunlar küçük ve tatlı üzümlerdi. Olgunlaştıkları zaman bu üzümleri topluyorlar ve eşekle “Epostio” denilen bir ambara götürüyorlar, burada üzümler tartışıyor ve sonra da ezilerek şarap çıkarılıyordu. Üzüm suyunun bir kısmı yavaşça pişirilerek Kıbrıs’ın ünlü sucuğu yapılıyordu... Uzun ipçikler üstüne pademler diziliyor ve bunlar kaynatılmış ve yoğunlaşmış olan üzüm mahallebisine batırılıyordu... Bu işlem sucukların çapı bir incaya ulaşıncaya kadar (bir inç) tekrarlanıyordu... Sonra da dışarıya, güneşe asılıyordu sucuklar, kurusunlar diye... Panikos’un annesi Kallisteni, dört direkli yatağının etrafına uzun ipliklerle sucuklar asmakla bilinmekteydi...
*** Bağlarından maada, Panikos’un anasıyla babası aynı zamanda badem, zeytin, ekşi, elma ve armut hasadı da yapıyorlardı, evlerinin bitişiğinde güzel bir bahçeleri bulunmaktaydı ve bunları da yetiştiriyorlardı...
*** İlkokula birkaç sene devam ettikten sonra Panikos, babası tarafından ücret almaksızın çıkraklık etmek ve terziliği öğrenmek üzere bir terzi yanına gönderilecekti... Panikos’un oğlu John, “Ne yazık ki babamın 1930’lu ve 40’lı yıllardaki çocukluğu hakkında pek bir şey bilmiyorum” diye anlatıyor bana... “Babası yani dedem Nikolas Hristofi Kutços’un İkinci Dünya Savaşı esnasında Kıbrıs Alayı’na katıldığını ve şimdiki adıyla Etiyopya’ya gönderildiğini biliyorum ancak orada ne kadar süre hizmet vermişti, bunu bilmiyorum...”
*** Panikos’un köydeki en yakın arkadaşı Odisseus Mihalidis idi ve iki çocuk köyde ve civarında, ayrıca Leymosun’da da saatler boyu birlikte dolaşarak keşiflerde bulunuyorlardı. 1951 yılında Panikos Kıbrıs’tan ayrılarak İngiltere’ye göç etmeye karar vermişti... Panikos’un oğlu John, “Babam ekonomik nedenlerden ötürü Kıbrıs’tan ayrıldı, savaş sonrası pek çok Kıbrıslı’nın yaptığı gibi” diye anlatıyor. “Abisi Takis de birkaç sene sonra İngiltere’de ona katılacaktı ancak diğer kardeşleri Andreas, Kıbrıs’ta kalacaktı. Sonra 1954 yılında en iyi arkadaşı Odisseus da, Mısır’da üç sene yaşadıktan sonra İngiltere’ye gidecekti...”
*** 1951 yılının Eylül ayında, 21 yaşındaki Panikos’a Theotu (Theodotu) Yuannu Loizu’nun bir fotoğrafı gösterilecekti... John, “Annemle babam birbirleriyle fotoğrafları aracılığıyla tanıştılar. Annem zaten Londra’da yaşamaktaydı” diye izah ediyor. Theotu, Leymosun’un Ayfila köyünde 17 Nisan 1917’de doğmuştu. Yuannis Loizu ile Eleni’nin beş kızından biriydi. Ablaları Evanthia (Vathu) 1912’de doğmuştu, Smaragda 1915’te... Kendinden küçük kızkardeşleri Maria 1919’da, Anna ise 1921’de dünyaya gelmişti.
*** Theotu’nun annesi Eleni’nin 15 yaşında evlendiği ve 16 yaşında ilk evladını dünyaya getirdiği anlatılmaktaydı. 1921 yılında Theotu’nun babası Yuannis’e Leymosun’da bir araba çarpmış ve ölümüne yol açmıştı. Bu kazanın ayrıntıları bilinmiyor ancak tek bilinen şey, Leymosun’daki ilk otomobilin bu otomobil olduğu bilinmektedir. Yuannis henüz 24 yaşında idi... Eleni büyütmesi gereken beş kızla öylece kalmıştı. Kendi ana-babasına ve köydeki akrabalarının yardımlarına bağlıydı artık. Babası öldüğünde Theotu dört yaşındaydı, en küçük kızkardeşleri Anna ise henüz altı aylık bir bebekti...
*** Babasının ölümünden kısa süre sonra, köyde çocuğu olmayan bir çifte evlatlık olarak verilmişti, böylece ailenin mali yükünün birazı hafifletilecekti... Ancak Eleni bu çiftin kızına tüm evişlerini yaptırdığını keşfedince, o zaman kızını eve geri getirmek için derhal harekete geçmişti.
*** 1920’li yıllarda pek çok diğer Kıbrıslı çocuk gibi Theotu da ancak birkaç sene ilkokula gidebilmişti. Dokuz yaşında okulu terkederek ailesinin evdeki ve tarlalardaki işlerine yardım etmeye zorlanmıştı. 22 yaşına geldiğinde, Theotu, Leymosun’da Dr. George Marangoz’un kliniğine aşçı olarak yardım etmek üzere gönderilmişti. Klinik, Hayvanat Bahçesi’nin karşısındaydı... Doktor Lefkoşa’da ikinci bir klinik açınca, Theotu orada da çalışacaktı. Genel olarak Dr. Marangoz için yaklaşık 10 sene çalışmıştı, 1940 ile 1950 yılları arasında... Yemek pişirmenin yanısıra, kliniğin diğer işlerini de yapıyordu Theotu o yıllarda...
*** Panikos Kutços ve Theotu Yuannu Loizu, 27 Ocak 1952’de evlendiler... Tanışmalarından üç ay sonrasıydı bu... Londra’da Camden Town’daki Tüm Azizler Rum Ortodoks Kilisesi’nde yapılan tören ardından, dostları ve yakın akrabaları için bir de resepsiyon düzenlemişlerdi... Tüm Azizler Rum Ortodoks Kilisesi, Londra’daki ilk Kıbrıslırum kilisesiydi, Londra’daki ikinci Rum Ortodoks Kilisesi idi... Binanın kendisi Camden Chapel diye bilinen bir Anglikan kilisesiydi, 1824’te yapılmıştı bu bina. Kilisedeki ilk Ortodoks ayini 25 Nisan 1948’de gerçekleşmişti...
*** Evlendikten kısa süre sonra Theodotu, iki kez düşük yapacaktı ancak sonrasında 1954’te Nikolas’ı, sonra da 1956’da John’u dünyaya getirecekti. 1959 yılında Panikos ve Theotu iki evlatlarını ve sahip oldukları herşeyi yanlarına alarak birkaç yıllığına Kıbrıs’a dönmeye karar vermişlerdi... Bir sene sonra da Panikos, Leymosun kentinin Türk mahallesine yakın bir yerde bir kahvehane açacaktı...
*** 1961 yılında Kıbrıs’a döndükten sonra Panikos ve Theotu, Theotu’nun kızkardeşi Maria ve onun eşi Hristodulos’la birlikte Aldersgate’te bir kafe-restorant açacaklardı. Lokantanın adı Flamingo idi... Ancak birkaç yıl sonra bu iş kapanmış ve Panikos bir kez daha terziliğe dönmüştü... Londra’da çeşitli Yahudi fabrikalarında terzi olarak iş bulabiliyordu... Maria’nın eşi Hristodulos ise “Talk of the Town” kulübünde şarap garsonu olarak iş bulmuştu – burası önceleri Hipodrom olarak biliniyordu, Cranbourn Sokağı ile Charing Cross’un kesiştiği yerdeydi, Westminster, Londra’da... Böylece Hristodulos, pek çok ünlüye şarap servis edecekti çünkü burası ünlülerin uğrak yeriydi...
*** John Kutços’a babası Panikos’un hayatının hikayesini “Kıbrıs’ın Hikayeleri”nde yayımlamama izin verdiği için teşekkür ediyorum kendisine...
(Sayfadaki tüm fotoğraflar, Tales of Cyprus’tan alınmıştır...)
(TALES OF CYPRUS’ta Konstantinos Emmanuelle’in yazısını özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).
3. Panikos'un annesi Kalisteni (Gallu), 1957'de toruncuklarıyla Siligu'da...
1. Panikos, evlatçıklarıyla Siligu'daki bağ bozumuna giderken...