Aslına bakılırsa, arkadaş sohbetlerinde de zaman zaman birbirimize sorduğumuz sorular bunlar.  Bu sohbetlerde, bu sorulara verdiğimiz yanıtlar, genelde, anlaşılması çok güç yanıtlar olur. Bazılarımız ‘şımardığımızı’ anlatmaya çalışır bazı örneklerle, bazılarımız ise ‘şımartıldığımızı’.
Korku dolu yılların bir kalıntısı mıdır nedir üzerimizde,  ne  eleştirmeyi ne de ‘özeleştiri’yi sevmeyiz.  Özeleştiri yaparız ama hep kapalı kapılar arkasında.  Açıktan yapılanlara da hemencecik tepki gösteririz.
     

***

1950’li, 60’lı yıllarda, 1963-1974 arasında  neler neler olduğunu,  perde gerisinde neler döndüğünü bir kenara bıraksak bile 1974’den sonra neler yaşandığını, yaşadığımızı irdeledik mi iyice ? Yoksa her şey ama her şeyi ‘fiskos’larla çözeceğimizi mi sandık bunca yıl ?
Özellikle 1974 sonrası ve yani şu geçen 40 yılda, aslında, alıştığımız veya alıştırıldığımız yaşam tarzımız çelişkilerle dolu değil mi ?
‘On hizmet yılında emekliliğe’ balıklama dalan bizler değil miydik ?  
Golifa gibi dağıtılan ‘Her Mücahitlik yılının  memurlara çarpı iki hizmet yılı’ uygulamasına  karşı çıkan olmuş muydu zamanında  ? 
Yılda yüz küsur gün ‘izin’e karşı çıkmayan, üstelik “Verilen hak geri alınmaz” diyen de bizler  değil miyiz ?
“Torpile karşıyız” diye avaz avaz bağırırken,  hala,  kızımıza, oğlumuza iş için torpil kapıları arayanlar bizler değil miyiz ?
Devlet Kurumlarında torpillerle şişirilen kadroları; bu hale getirilmesininin nedenlerini; sebep olanları sorguladık mı ?
Bunca yıl, milyonerler, milyarderler yaratmadık mı ?
Oluşturulan yağma düzenine  herşeyi kökünden sarsabilecek ses çıkardık mı ?
    

***

Bunlar meselenin bir yanı. Başka başka şeyler de var.
Koskoca Sanayi Holding’in, Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın batırılmasını doğru dürüst sorguladık mı ? İşin arkasında kim olursa olsun, batmalarına neden olan kişileri ortaya çıkardık mı ? Yargıladık mı ?
Ülke standartlarına göre, birer büyük kuruluş olan CYPRUVEX’in ETİ’nin  getirildiği durumu sorguladık mı ?
Elektrik Kurumu’nda, Telekomünikasyon’da olup bitenleri gerçekten biliyor muyuz ?
    

***

Çok mu şımardık ? Yoksa çok mu şımartıldık ?  Sonuçta bir ‘şımarıklık’ var ama suç şımaranda mı sadece ? Şımartanın hiç mi suçu yok ?
Hem de ‘şımartma’ nedeni açıkça belli olduğu halde....