Şimdi ne olacak?
"Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler, ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır."
Oğuz Atay
Sizce tesadüf mü?
Bu ülkede “devrilen” her hükümetin deniz ötesi bir sebebi vardır!
Ya Türkiye’den bir “paket” karışır araya ya da bir “protokol”...
“Su” dahi bulamaz yolunu!
Ne biz yönetebildik bu ülkeyi, ne de yönettirdiler!
***
Peki şimdi ne olacak?
Bu hükümet gitti, gider, eli kulağında...
Ulusal Birlik Partisi’nin “metni aynen imzala” çağrısına, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nden “kusura bakma, bu imzayı atamam” yanıtı gelecek bugün, yarın.
Velhasıl “geniş tabanlı hükümet”, dar alanda kısa paslaşmalar arasında bitecek!
“Taban tabana zıt” bir model de denendiği ile kalacak böylece...
Herhalde bir daha da zor denenecek.
Bu toplum kaybettiği zamana yanacak yine.
***
“Su anlaşmasını imzalıyor” diye koltuk seviciliği ya da toplumunu onursuzlaştırmakla suçlanan CTP, bu kez “imzalamıyor” diye ayıplanacak, emin olabilirsiniz.
Elbette yine en güçlü siyasi ve sosyal örgütlülük, yani “statüko” kazanacak (!)
***
Korkularım var elbette...
Biliyorum, korkularınız var...
UBP-DP geçici hükümeti bunlardan biri!
- ‘Su Anlaşması’na imzacı gerekiyor çünkü!
- “Yurttaşlıklar” için onaycı!
- “Ekonomik Program” için reçeteci!
Bir de “müzakereler” iyi gidiyor ya, “ağzına yanıcı” gerek genelde...
***
Yine gelelim en başa...
Sizce tesadüf mü?
Bu ülkedeki her “siyasi kriz”in altından Türkiye’den bir “paket”in çıkması!..
Ve tesadüf mü yine, bu krizlerin hep, Kıbrıs’ta barışa yakın günleri yakalaması!
***
Şu gerçeği de kabullenelim elbette...
Yurdumda “kuralları belirlenmiş bir hayat” istemiyor geniş yığınlar...
En kolayı, suçlamak ve illa ki eleştirmek!..
En iyi örgütlenme modeli, cebelleşmek...
En cazip gelen, doğru ya da yanlış söylediğiniz farketmez, alkışlanmak sadece...
***
Krizleri yönetmeyi beceremeyen iktidarlar bu toplumun içinden çıktı hep; çıkmaya da devam edecek...
Belki öğreneceğiz...
Önce birlikte direnmeyi...
Gün gele yönetmeyi birlikte...
Belki... Kim bilir, gün gele...
Şimdi “direnme” vakti, yine...