1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. Şimdi ne yapmalıyız?
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

Şimdi ne yapmalıyız?

A+A-

 

CTP- BG seçimlerden birinci parti olarak çıkmıştır. Şimdi CTPBG’ nin önünde, hem halkımıza, hem yurdumuza  dair, hem de kendine dönük olarak yapması gereken önemli sorumluluklar vardır.
Bütün bunları da temel olarak, halkımızın, toplumsal, kurumsal varlığına ve kimliğine dönük, artık net gözüken bir realiteye,  onu dağıtma niyetinin varlığını göz ardı etmeden bunu ele almalıyız.
Çeşitli konuşma ve yazılarımda da vurguladım.  Muhalifi olduğum, düşünsel, ideolojik farkım olan UBP’nin içine düştüğü halden hiç memnun olmadım. Bunu, aldığım çeşitli tepkilere karşın paylaşmıştım.
Çünkü, bu olan biten, Eroğlu- İrsen Küçük kavgası değil, bana göre bu, Kıbrıs Türk halkının depolitize edilmesi çabasının önemli bir olayı idi. Şimdi, seçim sonrası, bu durum aynen devam ediyor.
Düşünün, seçimlerden kendisinin başarı ile çıktığını ifade eden DP Genel Başkanı, orta sağda oluşan boşluğu doldurma iddiası yaparken, partisinin Meclis’teki birliğini, milletvekillerine imzalattığı 500 bin TL’ lik borç senedi ile yapıştırıcı olarak ele aldığını açıklıyor. Hey hat….
Yani, düşünsel, partisel, ideolojik, programatik, tarihsel bir bağlaç değil, borç senedi, birliğin garantisi diye sunulabiliyor. İşte böyle bir aşamada, sola önemli bir görev düşmektedir. Özellikle CTPBG bunun sorumluluğunu his etmelidir.
Bu noktada kamuoyunda çok tartışılmayan bir sonuç var.
Bu da CTPBG’ nin yaptırdığı ankette ortaya çıkan gerçektir. Ankette partilere oy verirken nelere dikkat edersiniz sorusuna eşlik eden çeşitli seçeneklerden ikisi öne çıktı.
Diğerleri yüzde onu dahi bulamadı.
Bunlardan %50’ yi aşkın olanı, PROGRAMINA ve  %20’ ye yakın olanı ise, adaylara dikkat ederim cevabı oldu.
Bunun yanıtı yalnızca CTPBG’ye verilen oylarla olmadı. İster seçilsin, isterse seçilmesin, program ve tezleri, tartışma programlarında konuşan CTPBG adayları halktan sempati topladı.

Seçmen ‘programa’ baktı

Yani, seçmenin önemli bir kısmı, partileri aşağılayan, siyaseti ve ideolojiyi  yok sayan, programları küçümseyip, onu itibarsızlaştırmaya dönük, güdümlü kampanyaya rağmen, oy verirken ;“programa bakarım” diye cevap verdi. Bu son derece önemli bir değerdir. Yani, halkın özünde görüş ve politik çözümlere, programlara dayalı bir siyasi yaşam arayışının çok derin ve köklü olduğunu bu işaret etmektedir.
Bu topraklarda yaşayan Kıbrıs Türk halkının, kurumsal varlığa değer verdiğinin bir göstergesidir bu ayni zamanda.  Buna bağlı olarak söz konusu ankette, ortaya çıkan bir diğer gerçek, halkın, Kıbrıs sorununa, ekonomik, demokratik sorunları kadar, hatta, bazı alanlarda daha fazla önem verdiğinin de ortaya çıkması oldu. Bu da, halkın Kıbrıs sorunundan uzaklaştığı safsatasının ne denli yanlış olduğunu gösterdi. Ama seçim kampanyasında ilginçtir, partiler bunu göremedi..
Buna bağlı olarak, ikinci önemli noktanın, adaylar olduğunun da ortaya çıkması oldu. Bence bu son derece, sağlıklı bir düşünce yapısının, bu halkın içinde var olduğunun göstergesidir. Yani, halkımız programlar ve bunu yaşama geçirecek kadrolara dikkat etmektedir.
Dolayısı ile UBP’ de başlayan ve bir programa, düşünceye dayanmayan, kadrolarının da kör döğüş içine girdiği hal, Kıbrıs Türk halkının politik olgunluğunun dışındadır. DP’ nin birliğini, borç senedi ile sağlaması hali de buna uygun değildir.
İşte bu ortamda CTP’BG’ ye büyük görev düşüyor. Şimdi, seçimden birinci parti olarak çıkmanın gereği, sağlıklı olarak yerine getirilmelidir.
CTP Genel Başkanı, Hükümet kurma görevini alacak. Kiminle kuracağına dair sayısız fikirler oluşmaktadır. Bu aşıldıktan sonra, CTPBG’ nin 2004 sonrası tecrübeleri arasına giren bir gerçek olan, Hükümette görev alana, sureten destek değil, ilkeli desteği de herkesin vermesi gerecek.
Ama ne yapmayacağımıza dair tek bir nokta vardır. Bu da, halkımıza sunduğumuz programının özüne ve ruhuna aykırı davranmayacağımız gerçeğidir. Elbette ki koalisyon kuracağız. Bu dayatma yapmayı kaldırmayan bir olgudur.
Ancak, programda halkımıza vaat ettiğimiz, demokratik dönüşüm, reform ve ekonomik sosyal düzenlemelere dayalı özü, asgari noktamız ve gerçekleştirmemiz gereken hedefimiz olarak yaşama geçirmeliyiz.
Bu, programlarına bakarak,  partilere oy vereceğini söyleyen ezici bir kitleye dönük olarak, asli görevimizdir. Çünkü kurumsal ve toplumsal varlığı artık manevi değerler bağlamında da kopma noktasında olan halkımız için bir tarihsel görevdir bu. 
Burada ikinci nokta da önem taşır. Kadrolar. Bu bakımdan da CTPBG farklı olmalı, alışık olunanı,  aşmalıdır. Her şeyden evvel halk, en fazla yazılı olmayan bir şeyi fark eder. Bu da sevgisizliktir.
İlan etmeseniz de halk bunu fark eder. Niyazi Kızılyürek dostumun, Pazar günü, “ Garaz ve Kin Kültürü” üzerine yazdığı makale çok önemlidir. Okumayana tavsiye ederim.
Toplumun içinde bulunduğu hal, elbette ki CTP’yi de ve onun kadrolarını da etkiler.
Bunu, bu seçim döneminde yaşamadığımızı söylemek olanaklı değildir. Seçimden sonra da etkilerinin olduğunu söylememek, gerçeğe gözlerini kapamak demektir.
Bir kere, ne isterse olsun, bu garaz ve kin kültürüne, zamanında Kıbrıs Türk Ulusal Öğrenci Federasyonu ,KÖGEF;  HALK –DER,  ÜTK,  DGD gibi kuruluşlar en genelde karşı çıkmıştı.
Barış ve dostluk  temelinde, emeğin ve halkların dostluğu temelinde, garaz ve kin kültürüne karşı bu topraklarda açıkça var olmayan yeniyi, insani olanı, demokratik ve hümanist değerlerin toplum içine taşınmasına dönük büyük görevler yaptılar.
Ama ne acıdır ki kendi aralarındaki farkları, tartışma ve ele alma sürecinde ise, kin ve garaz kültürünü aşamadılar. Kopuşlar, bölünmeler yaşandı.
Şimdi zayıflayan bazı yanlar nedeni ile bu kültürün bizi de iç ilişkilerimizde daha fazla etkilediği açıktır. Beğenilmeyeni açıkça ve kırmadan tartışacağımıza, olayları her yönü ile ele alacağımıza, şunun bunun adamı deyip, beğenilmeyenin ekarte edilmesi  olgusu, bizi de sarmalına almıştır.
Niyazi Kızılyürek’in yazdığı gibi, bu açık olmayan, gizli, arkadan vurmaları, beğenilmeyenin ekarte edilmesi için, bel altı vurmaları, hatta karşıtlar ile de kazanmak ve kaybettirmek üzerine kurulu bağları dahi getirir.
Bu ise, en temel olanı, yani sol partide, ona güç katan, yoldaşça gönül bağlarını sarsar.
Bu yüzden, halkımızın,  ankette de açıkça ifade ettiği, ama akıllara bu har gür içinde çokta çıkmayan,   en geniş kitlelerin oy verirken programa baktığı  gerçeği, siyasi ve toplumsal yaşamı düzenleme olgusunu yaşama geçirmenin de kadroların buna bağlı şekillenişi ile de bağlı olduğu açıktır...
Bunun da kadrolar eli ile yapılacağı ve bunun yalnızca seçilen milletvekilleri değil, belediye başkanları, meclis üyeleri ve CTP’ nin hangi kademesinde yer alırsa alsın veya almasın, CTP’ liyim diyen her yaştan ve cinsiyetten insanın katılımı ve çokluğunun farklılığı içinde yaşama geçirilmesi gereken bir olgu olduğu  gerçeğini dikkate alarak hareket etmeliyiz.
Bunun için, herkesin farkını dikkate alan, ortak bir bağlaç önem taşımalıdır. Bu da saygı ve açıklık, kinden, garezden uzak bir anlayış ve elindeki gücü, kendine değil de, halka ve herkese dönük ele alma kültürü esasın temeli   olmalıdır. Bunun yara aldığı açıktır. Tedavisi var mı? Evet.
Bu yüzden artık, çok açık olan, kadrolarımızın arasında oluşan gönül kırgınlığını ve düşünce eksenli olan ve olmayan farklılıkların var olduğunu gizlemeden, bunu  ele almamız gerektiği gerçeğidir.. “Oldu, bitti maşallahla” bu işler aşılmaz.
Bunu, bazılarının ifade ettiği gibi klasik disiplin anlayışı gibi, eskiden kalma, ama CTP’nin aştığı susturma metotları ile de ele almayız..
Ama, ayni zamanda da sözde demokratiklik adına, ilkesiz ve gelişi güzel, sosyal medya ve medyada kurulan gizli ilişkilerin yol açtığı, maşa ile ateşi tutma özelliklerinin dışında, kendi ilkelerimiz ve kurullarımızı, katılımı, her açıdan ele alan, kin ve garazi öteleyen, elindeki gücü kendisine kullanma ilkelliğinden uzak anlayışlarla bunu ele almalıyız.
Çünkü, halkımızın hem beklentisi bizden çoktur, hem de biz, halkımızın toplumsal varlığının ciddi bir tehdit altında olduğunun bilincindeyiz…..

Bu yazı toplam 2300 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar