Şimdi sıra, oğul Papadopulos’ta
Güney Kıbrıs’ta yeni bir Papadopulos dönemi başladı.
23 Nisan 2004 gecesi televizyon ekranlarında ağlayarak, Rum toplumuna ‘referandumda hayır oyu kullanın’ çağrısı yapan Tasos Papadopulos’un oğlu, Pazar günü yapılan kurultayla, bir nevi baba mirası olan DİKO başkanlığı koltuğuna oturdu.
Babasının izinde giden oğul Papadopulos’un bir sonraki hedefinin ise, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı olduğu ifade ediliyor.
Ve bu hedef, ‘mümkün olmayan’ bir hedef değil.
AKEL de DISI de Nikolas Papadopulos’u başkanlık sarayına taşıma potansiyeline sahip.
***
AKEL ve DİSİ arasında bitmek tükenmek bilmeyen ihtilafın ganimetini kullanagelen DİKO, hem AKEL hem de DİSİ’den daha küçük bir parti olmasına karşın, bugüne kadar neredeyse her dönem ya fiilen, ya da fikren iktidarda olmayı başardı.
Önce Makarios’un yanında duran, Makarios’un ölümünün ardından ise hemen hemen tüm seçimlerde yine Makarios tarafından kurdurulan DİKO’yla birlikte hareket eden ve özellikle 1978-1988 döneminde Kiprianu, 2003-2008 döneminde de Papadopulos felaketlerinin altında imzası olan AKEL, ilk kez 2008 yılında, kendi adayıyla seçime girdi.
AKEL’in başkanlık yarışına kendi adayı olan Hristofyas’la girmesi sonucu, bir önceki dönemde AKEL’in desteğiyle başkanlığı ele geçiren DİKO, ikinci tura dahi kalamadı, AKEL ve DİSİ ikinci tur vizesini alırken, DİKO’nun başkan adayı yarış dışı kaldı.
AKEL seçimin ilk turunda, belki de tarihinde ilk kez, DİKO ve EDEK gibi federal çözümü hiçbir zaman içine sindiremeyen partilerin işbirlikçisi değil, EDEK destekli DİKO adayı Papadopulos’u bertaraf eden bir siyasi unsur haline geldi.
Fakat ne var ki AKEL, Hristofyas’ı başkanlığa taşıyan seçimlerin ardından, Hristofyas’ın kendi deyimiyle DİKO ve EDEK’le kurduğu ‘stratejik ortaklığı’ bir başka şekilde devam ettirme kararı aldı.
İkinci turda Kasulides’in karşısına eski dostları(!) DİKO ve EDEK’in desteğiyle çıkan Hristofyas, bu desteği karşılıksız bırakmadı.
DİSİ ile çok güçlü bir koalisyonu değil, DİKO ve EDEK’le birlikte hükümet etmeyi tercih etti.
Yani DİSİ ile var olan tarihsel ihtilafına olan sadakati, tıpkı eskiden olduğu gibi galip geldi ve ret cephesiyle hükümet ortaklığı kurarak, müzakere sürecinde kendi elini kolunu DİKO ve EDEK’le bağladı.
Her ne kadar hükümetin büyük ortağı AKEL, görüşmeci de Hristofyas olsa da, hükümetin ortakları arasında Kıbrıs konusunda var olan derin ve kapanması mümkün olmayan görüş ayrılıkları, Talat’la yürütülen müzakere süreci boyunca Hristofyas’ın önünde önemli bir defans oluşturdu.
***
Şubat ayında yapılan başkanlık seçimlerinde DİKO bu kez AKEL’in değil, DİSİ’nin yanında yer aldı.
Gerçi DİKO içerisindeki kutuplaşma nedeniyle Anastasiadis bu partinin tümden desteğini alamadı.
Ret cephesi içerisinde yer alan EDEK destekli Lillikas’ın ilk turda beklenenin oldukça üzerinde bir oy almasında, Anastasiadis karşıtı DİKO’cuların önemli bir katkısı oldu.
Ama sonuçta DİKO’nun destekçi kısmından gelen oylar, Anastasiadis’i, yani DİSİ’yi iktidara taşımaya yetti.
Ve tabii tıpkı 2008’de Hristofyas’ın yaptığı gibi, 2013’te de Anastasiadis, hükümeti kurarken DİKO’yu da güçlü bir pozisyonda yanına almayı ihmal etmedi.
Bir önceki dönemde müzakere sürecinde Hristofyas’ın elini kolunu bağlayan DİKO, şimdi de Anastasiadis’e aynını yapıyor.
Muhalefetteki AKEL son günlerde Anastasiadis’i, müzakere sürecini koalisyon hükümetine kurban etmekle suçluyor.
***
DİKO’nun artık yeni bir başkanı var.
Siyasi çevreler, oğul Papadopulos döneminin, Karoyan dönemine kıyasla daha sert bir siyasete gebe olduğu görüşünde.
Nikolas Papadopulos’un, Şubat 2013’te yapılan başkanlık seçimlerinde Anastasiadis’e karşı olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, DİKO seçmeninin hafta sonu verdiği kararın, müzakerelerin akıbeti açısından pek de hayırlı olmadığını söylemek yanlış olmaz sanırım.