Şimdilik...
Suriye krizi, tırmandı tırmandı nihayet askeri harekat noktasına kadar geldi. Türk Ordusu Suriye’ye giriverdi. ‘O’ öyle dedi, ‘bu’ böyle dedi. Kafalarımız iyice karıştı. Tam da ‘Girdi de şimdi ne olacak ? Savaş büyür mü ? Uzar mı ‘’ endişeleri içinde kıvranırken, ‘yoğun müzakereler (DİKKAT... ‘Müzakereler’) oluverdi ve konu yatıştı. Yahut öyle görünüyor veya öyle gösteriliyor.
Görüntüye göre, Türkiye istediğini aldı. Yani, sınırında bir ‘Güvenlik Koridoru’ ve ‘Güvenli Bölge’ oluşturulacak. Mutlu olduk. En büyük dileğimiz, savaş olmaması, kan akmaması, asker veya sivil, insanların ölmemesi, göçlerin durması değil miydi ?
‘Rumcu’ Kim ?
Duyduğumuza göre (!) aramızda Rumcular varmış... Kim bunlar ?
- Osmanlı’nın kendilerini İngiliz’e sattığından beri adadaki varlığını korumak için inanılmaz bir savaş verenler mi ?
- TC, “Benim Kıbrıs meselesi diye bir meselem yoktur...” derken, faşist Rumlara direnenler mi ?
- TC, adanın Türkiye için stratejik öneminin bile farkında değilken, Kıbrıs’ta, ENOSIS’i önlemek için silahlı mücadeleye girenler mi ?
- 1963’den 1974’e kadar başına gelmedik kalmayanlar mı ?
- Ada’nın gerçek sahiplerinin kim olduğunu hatırlatmaya çalışanlar mı ?
- Bunca yıldır yaşadıklarını bir daha yaşamamak için “Kan dökülmesin...Savaş olmasın...” diyenler mi ?
İklim ve İnsanlar da
Bilim adamları uzun süre önce uyarmıştı ‘İklim değişiklikleri var; buzullar eriyecek; deniz seviyesi yükselecek; şöyle olacak, böyle olacak’ diye. Uyarıları ciddiye alanlar feryat etti durdu. Ama umursamayanlar, hatta ciddiye almayanlar çoğunluktaydı.
Meraklıları bilirler... Arada bir, sosyal medyada da, resimler Kuzey Kutbunda olup bitenlerle ilgili haberler de çıkmakta. Hatta, böyle giderse bazı ülkelerin –deniz seviyesinin yükselmesi sonucu- su altında kalabileceği vs. iddia ediliyor. Umursayanlar var umursamayanlar var. Yadırgamadım. İnsanoğlunun, ‘başına gelmedikçe’ bazı şeyleri umursamadığını öğrendim bunca yıllık yaşamımda.
***
Geçmiş kış sonunu bir garip geçirdik. Alışmadığımız sürpriz yağmurlar, seller falan bile yaşadık. Ardından yaz geldi (!)...”Hah...” dedik, “... şimdi kavurucu sıcaklarımız başlıyacak yine.” Başlar gibi oldu da. Ama bir gariplik olduğu da belliydi. İnip çıktı hava sıcaklığı... Derken, zar zor da olsa, yaz bitti. Normal yağmurlar bekledik, ama gecikti. Şimdi Ekim ayı sonundayız. Yağmurlar geldi. Devam eder mi etmez mi ? Bizim açımızdan, etse bir dert, etmezse başka dert... Yollarımız berbat... Şehirlerimizde, kanalizasyon sistemlerimiz berbat... O berbat, bu berbat...
İnsanlar ?
Mevsimlerle beraber galiba insanlar da değişiyor hızla. Bir ‘rahatsızlık’ var kafalarda. Herkes asabileşmiş sanki... Biz de tam ortasındayız ‘Asabi Dünya’nın. ‘Doğu Akdeniz’deki kriz, Suriye’deki askeri harekat’ derken, asabiyet en üst noktalara fırladı. En üst noktalardan en alta kadar. Küfürler ? Bini bir para.... Hakaretler ? Ha keza... Ne terbiye kaldı, ne insanlık, ne de efendilik...
İklim bozulmalarının etkisi mi acaba ?
Sokak Ağzı
“Galiba savaş durduruldu. İyi oldu da, bazılarına göre on maddelik, bazılarına göre sekiz, bazılarına göre ise altı maddelik bir anlaşmayla. Hangisi doğru ?”
***
“Eyvah eyvah. Yağmurlar başladı yollar su altında kaldı, hayat felç oldu. Tam da KKTC’ye yüklenecekken Güney’de de aynı şeyin olduğunu öğrendim, sustum.”
***
“Besleme, Gavur Piçi, İngiliz Piçi derken şimdi de Rumcu olduk. Daha bakalım neler duyacağız ?”
***
“Tarihimizin en renkli seçimlerinden birini yaşamaya hazır olun. Bir yanda büyük milliyetçiler, diğer yanda Rumcular.”
***
“Koltuk için içimizde, kendi insanını satmaya hazır bu kadar insan olduğunu farketmemiştim bu güne kadar. Çok saf veya çok aptalmışım meğer.”
***
“Son günlerde yalakalar son derece hareketli. Ne için ? Ustalarına şirin görünmek için. Bu filimi daha önce de görmüş gibiyim.”
***
“Çok merak ediyorum. Denktaş sağ olsaydı, toplumuna yapılan yakıştırmalara ne derdi ? Nasıl tepki gösterirdi ?”
***
“KTHY’yi batıranlar ortalardan kayboldu. Millet KTHY’nin nasıl ve kimler tarafından batırıldığını hala bilmiyor. Şimdi de sıra Elektrik Kurumuna mı geldi ?”
Anlayana
“Delilik, kişide seyrek görülen bir nesnedir. Gruplar, partiler, uluslar, çağlar için ise, bir kural hâlindedir.”(Friedrich Nierzsche)