1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Sınamalı insan kendini…
Sınamalı insan kendini…

Sınamalı insan kendini…

Bazen bir öykü, bir şiir, bir resim, bir film, ya da herhangi bir sanat yapıtı okumak, dinlemek ya da seyretmek, insanı, kendi içinde bir yolculuğa çıkarıyor…

A+A-

neriman-cahit-008.jpg

Çoğumuz, alışkanlıkların esiriyiz…

Bu alışkanlıkları hangi yolla edinmişsek edinelim, zamanla, ‘kendi gerçeğimiz’ haline gelmişlerdir. Bunlar, bizim içimizde öylesine kalıplaşmışlardır ki… Bir başka gerçeğin, ne var olabileceğine inanır ne de peşine düşeriz… Ama bu kalıpları kurmamız için, içimizdeki donmuş kıpırtısız magmayı harekete geçirmemiz gerekiyor… Örneğin, ara sıra da olsa, kendimize şu soruları sormalıyız: Yaşamımın ne kadarı bana ait? Duygularımı ne ölçüde, duyumlayabiliyorum?

YANİ BEN NE KADAR BENİM…

Yaşamı hak etmek, ona, yeni bir boyut kazandırmak için, onu sorgulamamız gerekiyor… Yoksa: Özgür bir birey olmaktan çok, otomatlaşan nesnelere dönüşürüz, ayırdında olmadan…

***

“Benimle son defa dans eder misiniz?”

Yok hayır, bu dansı benimle değil, kendi kendinizle yapmanızı önereceğim…

Tırnak içerisine aldığım cümle ise: Dr. Kriton Dinçmen’in kitabının adı. Geçenlerde okudum. Kitabın adının çağrıştırdığı romanesk havaya karşın, bir aşk öyküsünü içermiyor; ama yazarın, gerçek BEN’i ve yaşamı, daha güzel daha dürüst bir temele oturtma arayışı, ‘bir aşk tutkusuyla aynı titreşimde…

Yazar, kendi yaşamını, içtenlikle, dürüstçe, adeta bir çocuk saflığıyla sorgulayan sevecen bir insan… Kendini yaşayamamak, hep, bir şeyleri aramak ve yoğun bir hüzün yükü…

KOCA BİR YANILSAMA

Bazen bir öykü, bir şiir, bir resim, bir film, ya da herhangi bir sanat yapıtı okumak, dinlemek ya da seyretmek, insanı, kendi içinde bir yolculuğa çıkarıyor…

Bir bakıma, sanatsal bir renk ve boyutla yeniden var oluyorsunuz… Böylece, ‘bir denizin’ hep aynı deniz… ‘bir gülün’ hep aynı gül olmadığını anlıyorsunuz…

Düşünün, elinizdeki fotoğrafta gülen, ‘aydınlık yüzlü çocuk’ siz misiniz? Ya o coşku ve heyecan dolu dünyayı değiştirmek isteyen genç yaşıyor mu… yoksa, monoton bir yaşamın ağır sularına mı kapıldı sonradan…

***

Yaşadığımız her an, gerçeklikten gitgide uzaklaşıyor ve koca bir ‘yanılsamaya’ dönüşüyor sonunda.! Tükettiğimiz ömür, statüler elde etmek, çokça para kazanmak ya da hep kendimizi kanıtlamak uğruna mı geçiyor? (Kaç yaşında olursanız olun, bu soruları çoğaltarak sorun kendinize lütfen… Hayır hayır geç kalmadınız…!)

SORGULAMAK BİR BAKIMA

“Sorgularsam ne olacak, hayatımı değiştiremem ki!”  mi diyorsunuz. Lütfen bir an durun peşinen, yaşamınızı değiştirmeye zorunlu olduğunuzu kabul da etmeyin… Sorgulamak, ‘değişimin’ kendisi değil, ancak, ‘itici gücü’ olabilir… Bundan sonrası ise, sosyal, ekonomik, kültürel ve çevresel etkenlere bağlıdır…

Sorgulamak, zamanın ruhunuzda bıraktığı, tozları pasları alır. Kendimizi ve yaşamımızı oluşturan… doğru ve güzel olan… ama ayırdına varamadığımız unsurlar var ise, onları görmemizi sağlar…

***

Sorgulamak, bir bakıma, ‘insanın kendisini sınamak’ anlamına gelir. Bunu yaparken, başkalarının değer yargılarına göre hareket etmemeli… Çünkü, herkesin ölçüsü ve yargısı farklı olacaktır… Ör: “Yaşam karşısında özgür mü yoksa tutsak mı olduğunuzu, bizden daha iyi kim bilebilir…”

***

Gelin, Nietzche’nin bu konudaki sözlerini birlikte okuyalım: Sınamalı insan kendini: Bağımsızlığa mı yazgılı yoksa boyun eğmeye mi… Bunu da, tam zamanında yapmalı… Sınamamaları saptırmalı yolundan…

Oynanabilecek en tehlikeli bir oyun: Sonunda, başka bir yargılayıcının değil de… Yalnız, kendinizin tanık olduğu sınamalar bile olsa…

Hiçbir kişiye bağlı olmamak

En sevilene bile…

 

Bu haber toplam 2003 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 402  Sayısı

Adres Kıbrıs 402 Sayısı