1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Şingya ve Külliye - Christodoulides ve Tatar!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Şingya ve Külliye - Christodoulides ve Tatar!

A+A-

Nikos Christodoulides ile bir söyleşi yapmak istedim...

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Basın ve Enformasyon Dairesi’ne (PIO) bilgi verdim...

Yaklaşık bir ay sonrası için randevu verdiler...

-*-*-

Nikos Christodoulides’i önce Londra’daki diplomatlık günlerinde tanıdım...

Sürekli gülümseyen, herkesle çok sıcak ve samimi biriydi...

-*-*-

Devletin bir çok aşamasında görev yaptı, Hükümet Sözcüsü, Dışişleri Bakanı oldu...

Akabinde de Cumhurbaşkanı seçildi...

49 yaşında...

1973 Yeroşibu – Baf doğumlu...

-*-*-

Ve randevumuz saat 17.00’de, geçtiğimiz Pazartesi günüydü...

PIO’dan bir arkadaş bana eşlik etti...

Saray’a, yaklaşık 30 dakika erken gittik...

Girişte güler yüzlü bir kadın görevli bizi karşıladı...

Kartımızı aldık...

-*-*-

Araçla, ana girişten, Saray’ın park yerine kadar giden yolda, onlarca, hatta yüzlerce “şingya” gördüm!

Şingya!

Akdeniz’in, Kıbrıs’ın bodur ağaçları...

“Maki bitki örtüsü”nün kraliçeleri...

Bu bahçede, çok sayıda şingya bulunuyor olmasını daha önce hiç fark etmemiştim...

-*-*-

Dalını kırdığınızda, yapraklarını ovuşturduğunuzda mis gibi tüten bir bitki...

Dallarını şiş kebap pişirmek için de kullanabilirsiniz...

Hatta fırına kebap koyacaksanız, kömürler koz olduğu zaman, üzerine şingya dalları atarsınız...

Yıllanmış bir şingyadan nefis topuz da çıkarabilirsiniz!

-*-*-

Şingya Kıbrıs’tır...

Kıbrıs da Şingya...

-*-*-

Geri gidiyorum...

Hani Recep Tayyip Erdoğan geldiğinde, Ersin Tatar’ın ve TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nin adamları benim orada olmamı istememişlerdi ya!

O gün oradan çıkarıldığımda veya kovulduğumda, aklıma çocukluğum gelmişti...

-*-*-

Daha da eskilere gidelim...

Sene 1979’du sanırım...

Henüz KKTC ilan edilmemişti, KTFD vardı ve ben ilkokul 6’ıncı sınıftım...

Son sınıf...

Okulda bir tartışma olmuştu...

“Asla Kıbrıs oyunu oynanmayacak” tartışması!

“Türkiye’den bir yörenin halk dansları oynanmalıydı!”...

-*-*-

Altı - yedi yıl sonra Mare Monte’de bir akşam yemeğinde bulunmuştum...

Galiba üniversitenin ilk yılıydı...

Girne Gelişim, Rumca şarkı çalmıştı ve bir kişi, tepki vermişti, kızmıştı...

Türkçe şarkı çalınmalıydı!

-*-*-

Benzer örnekler, “Kıbrıslı değil, Türksünüz” dayatmalarını çok yaşadık değil mi?

-*-*-

Şingya ağaçları yanında, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın bahçesinde bolca zeytin ağacı da gördüm...

Ve bir kaç tane de harnıp!

Harup diyorlar!

Ne harnıbı, ne harubu, keçi boynuzu desene lan!

Zeytin de Kıbrıslıdır...

Harnıp da!

Tıpkı şingya gibi!

-*-*-

Neyse!

Kıbrıs halk dansları oynamamıza yıllarca izin verilmedi...

Daha sonra bu bir miktar aşıldı...

Ortak müziğimize Türkçe söz yazmamızdan bile nefret edildi ama fazla ses çıkarılamadı...

“Türk’ten Türk’e” kampanyaları yapıldı...

Rumca konuşana para cezası falan uygulandı...

-*-*-

Geçtik bunları!

Güney Lefkoşa’da saraydayız...

İşimizi yapalım!

Evet, Nikos Christodoulides ile söyleştik...

Çok samimi...

Çok sıcak...

-*-*-

Haberini yazdım, “yeniduzen.com”da yayınlandı...

Başkan özetle dedi ki, “İki devletli çözümü konuşmak mümkün değildir... Yeni geçiş kapıları konusunu konuşmaya hazırız... Müzakereleri, Crans Montana’da kaldığı yerden sürdürmek istiyoruz... Türkiye – Avrupa Birliği ilişkisinin iyileşmesi için her şeyi konuşmaya da hazırız... Ve Kıbrıs sorununu çözmezsek, hem Kıbrıslı Rumlar hem de Kıbrıslı Türkler için kesinlikle felaket olacaktır”...

-*-*-

Döndüm!

Ledra Palace’ta Türk tarafına park ettiğim otomobile bindim...

Külliye inşaatının yanından geçip eve geldim...

Külliye’nin bittiği zaman, ki bitmeme ihtimali kesinlikle vardır, neye benzeyeceğine internetten baktım...

“Osmanlı!”...

Şikayetim yok tabii ki!

Türkiye, Osmanlı, Türk kültürü!

Saygım sonsuz!

-*-*-

Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı’nın dev ormanımsı bahçesinde kaldı aklım...

Kıbrıs’a özgü ağaçlar özellikle seçilerek ekilmiş...

Şingya en başta...

Yeşilin tonları ve siyah renkleriyle...

Güzel kokulu şingyalar...

-*-*-

Bir de izlenimden söz etmek istiyorum...

Elbette müzakereler başlarsa, masada iki tarafın liderleri olacak...

Yani Christodoulides ve Tatar...

Ama belli ki Christodoulides, ebemizin dingiline kadar Türkiye tarafından yönetildiğimizin fazlasıyla farkında...

Tatar mı?

Tatar, şingyanın ne olduğunu bilmiyor!

O, Osmanlı külliyesine fit!

-*-*-

Diyeceğim o ki, “Kıbrıs, Kıbrıslılarındır” tabii ki...

Ve Rum kardeşlerimiz, Kıbrıs’a, Kıbrıslı gibi sahip çıkmışlar...

Elbette onlar da Yunan oyunları oynayabilirler, Yunan dansları edebilirler ve müziklerini dinleyebilirler ...

Hatta Yunan sütunları ile binalarını süsleyebilirler...

-*-*-

Ancak şu bir gerçektir ki, biz, Kıbrıs’a “Kıbrıslı” olarak asla sahip çıkmadık...

İzin vermediler, şikayet etmedik!

Ve bu maçı orada zaten kaybettik...

Bilmem anlatabildim mi?


358342762-651166910259268-9076722922365352885-n-001.jpg

Başkan Christodoulides ile çok samimi bir sohbet gerçekleştirdik... “Sayın Cumhurbaşkanım” diye hitap edeyim dedim, “Nikos re, Nikos re...” dedi...

Bu yazı toplam 2037 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar