Sıra Size Gelmeyecek Mi Sanıyorsunuz?
Yıllar önce Türkiye’den gelmiş bir arkadaşı gördüm dün…
Pahalılıktan, TL’nin aşırı değer kaybından falan söz ettik ve sonuçta “bu çıkmazdan kurutuluşun yolu nedir?” sorusunu bir birimize sorduk…
“Gardaş, tek yol Kıbrıs sorununu çözümüdür” dedim.
-*-*-
Yüzüme baktı.
Yutkundu.
“Olmaz be gardaş, Rumlar çok toprak istiyor” dedi…
-*-*-
Geçen gün Meclis’te UBP’li vekilleri dinlemiş, Dışişleri Bakanı’nı dinlemiş…
Ersin Tatar’ı dinliyormuş.
-*-*-
“Haklısın” dedim, “iyi günler” dileyerek ayrıldık…
Ne deyim?
Dinlediği adamlara baksanıza!
-*-*-
Sadece Türkiye’den gelen KKTC yurttaşları değil, bir çoğumuz, yalanla, propagandayla, kan edebiyatıyla, milliyetçilik gazıyla yıllardır öyle bir hale getirilmiş ki; “anlaşma olursa, babasının veya dedesinin helal malını Rumlara vereceğini” sanıyor…
-*-*-
Zorlu Töre ve Ersin Tatar’dan emin değilim ama örneğin Tahsin Ertuğruloğlu, Oğuzhan Hasipoğlu hatta Derviş Eroğlu gibi bu işlerin içinde azıcık daha fazla yer almış olanlar, bunun böyle olmadığını biliyor…
-*-*-
Yine Ersin Tatar’dan emin değilim ama, bu ülkede Kıbrıs sorununu biraz bilmesi gereken herkes, örneğin “Garantiler”in, “Türk toplumunun varlığının ya da KKTC’nin sınırlarının “garantisi” olmadığını çok iyi biliyor.
Ama her Allah’ın günü, bu konuları yalanlarla besleyip, her genel seçimde yüzde 35 ya da üzerinde oy alabiliyorlar…
-*-*-
Muhalefet ne mi yapmalı?
Elbette akıl verecek değilim ama bunun yalan olduğunu inatla ve ısrarla, “yalancıların da onlara bu yalanları söylettiren anavatanlarının yetkililerinin de” yüzüne, her fırsatta vurmayı, vurabilmeyi başarmalı…
-*-*-
Bunca yıllık müzakerelerde konuşulan toprak iadesi; mülkiyeti yüzde yüz Kıbrıslı Rum bireylere ait olanları kapsamaktadır…
Dedesinden, babasından, anasından mülkiyet hakkını miras olarak devralmış hiçbir vatandaşımızın mağduriyeti, hiçbir anlaşmada, hiçbir masada konuşulmamıştır.
Bireysel mülkiyetle ilgili bu tür karar almak zaten “müzakere masalarının işi” de değildir.
-*-*-
Türkiye’nin, yasal anlamda hakkı olan “garanti” meselesi ise “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamlılığı, bölünmezliğiyle alakalıdır.
Ve ayrıca garantiler, İngiliz Egemen Üsleri’nin “egemenliğini” de kapsamaktadır.
Yani aslında Türkiye’nin yasal olarak garanti ettiği, sokaktaki insanımıza, bize anlatıldığı gibi değildir…
-*-*-
Toprak vermek istemiyoruz çünkü çaldığımızdan memnunuz.
Hırsızlık malın, ne olursa olsun bize kalmasını istiyoruz.
Bunun karşılığında “çözümmüş, çocuklarımızın göçüymüş, çözümsüzlüğün ve yok oluşumuzun birlikteliğiymiş” kimsenin pek de umurunda değildir.
Ve asıl çıkmazımız buradadır.
-*-*-
Daha açık yazayım; Ersin Tatar da, UBP’li arkadaşları da bir hafta değilse, beş – on sene sonra, kesinlikle ve kesinlikle “biz bu Ermeni’yi dövdürtmeyecektik” noktasına gelecektir ama şu anda makamları, mevkileri, maaşları, keyifleri yerindedir…
-*-*-
Acı olan nedir biliyor musunuz?
Acı olan, Sırrı Süreyya Önder’den dinleyebileceğiniz o ünlü “biz bu Ermeni’yi dövdürtmeyecektik” hikayesindeki gibi bir şeydir…
En baştan almamız gereken tedbiri almamak…
-*-*-
Yani Tatar ve saz arkadaşlarının akılları başlarına geldiği zaman; bu kez karşılarına Martin Niemöller’e ait olan o meşhur söz çıkacak…
Ve bu işbirlikçi tayfası, “bir gün sıranın, bugünkü haksızlıklar karşısında sessiz kalanlara da geleceğini” anlayamayacak kadar zavallı olmayı sürdüreceklerdir…
Acıdır…
Evet çok acıdır ama gerçek budur…
Ne uğruna?
Ganimet, rant, makam…
-*-*-
Peki Kıbrıslı Türkler?
Umurlarında olduğumuza inanıyor musunuz?
Hala?
-*-*-
Haklısınız canlarım benim, haklısınız!
Ne yani kanla aldığımız toprağı Rumlara mı verelim?
Ne yani, bırakalım da Rum – Yunan ikilisi Anavatan Türkiye ile bağımızı mı koparsın?
Yalana devam canlarım benim!
Kıbrıslı Türkler tükenecekse de tükensin; öyle bir toplum da yoktur zaten!
-*-*-
Devam!
Taaa ki siz de kovulana kadar!
Sıranız gelmeyecek mi sanıyorsunuz?
Yanılıyorsunuz!
KKTC’de hangi alanda gelişme var?
“Yalan nerededir” konusunu sürekli ele almak istiyorum…
Mesela dün İstanbul Ticaret Odası heyeti falan KKTC’de bazı makamları ziyaret etmiş…
Bizim makamlar da demiş ki, “KKTC’nin her alandaki gelişimi devam edecek”…
Lütfen, ama lütfen; KKTC’nin “hangi alanlarda” gelişme sergilediği konusunda birkaç örnek verebilir misiniz?
-*-*-
Abi hellim üretimi mesela…
Veya ablacağım, turizm ya da!
Ülkeye ilaç alamıyoruz, 65 bin Sterlin ödeyip, hayatımızda tek bir defa turist getirmediğimiz Azerbaycan’dan fenomen ağırlayacakmışız!
Bu mudur gelişme?
-*-*-
Gerçekten, biri bana “şu alanda çok ciddi gelişme gösterdik” desin!
Yalvarırım!
-*-*-
Sporda mı?
Artık kendi kendimize bile spor yapamıyoruz!
Haaa “kendi kendimize yapmak” derken, ülke siyasilerimizin kendi kendilerine yaptıkları video oyunları konusunda gelişme gösterdik dersem; devletinizi aşağılamış mı olurum?
Ama aklıma başka bir gelişme gelmiyor ki!
Çünkü yok!
-*-*-
“Dünya’nın en iyi casino masaları ve casino makineleri bizdedir” deyin!
Vallahi kabul edeceğim!
“En kaliteli, en devlet destekli ya da en göz yumulan insan kaçakçılığı bizde” diye övünün veya!
Var mı başka bir şey?
-*-*-
Gelmiş bir grup zengin iş insanı kumar oynamaya…
“Gelmişken bir de Ersin beyi görekh dedikh” diyerek Silihtar gecekondusuna gitmişler.
Fotoğraf çekilmişler.
Ersin bey de demiş ki; “KKTC’nin her alandaki gelişimi devam edecek”…
Hangi alan?
-*-*-
İlaç yok, para yok, yatırım yok, iş yok, işsizlik çok, vakalar arttı, hastane yapılamıyor, yollar bitirilemiyor, denizleri, ormanları, ovaları kirlettik, tarımı, narenciyeyi öldürdük, hayvancı borçtan kan ağlıyor…
Ama neymiş?
“Her alanda gelişim devam edecek”miş!
-*-*-
İstanbullu iş insanları mı?
Hoşgelmişler…
Casinoda ağırlanıyorlar…
Son bahisler beyler!
Ödemeler İstanbul’da!
No more bets bu arada!
No tax aynı zamanda!
-*-*-
İki alanda gelişim gösterdik; birincisi, başbakanımız çok feci yakalandı, ünlendik…
İkincisi, Ersin Tatar’ın Bellapais paylaşımlarında artık köpeciklerin sevişme sahnesi yok!
Varsa sizin bildiğiniz gelişme, tekrar ediyorum, lütfen iletin, yarın yazacağım hem de özür dileyeceğim!
Endonezya’nın Jakarta kentinde geçtiğimiz günlerde “Muslim Fashion Week 2021” adıyla düzenlenen moda haftasında, Endonezyalı modacı Rosie Rahmadi’nin eserleri de podyuma taşındı… Bu fotoğrafı EPA adına Bagus Indahono çekti… Hani önümüzdeki yıl, kim bilir, bazı siyasilerimiz veya bazı siyasilerimizin eşlerinin ihtiyacı olabilir diye yayınlamayı uygun gördüm… “Olmaz” mı diyorsunuz? Gidişat, “kesin olacak” doğrultusundadır, söylemedi demeyin… Haaa bu arada belirteyim, kıyafetlere bayıldım…